Kılıçdaroğlu: Halk perişan O lale devrinde

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’i kabul etti. Kılıçdaroğlu, yerel seçimler, ekonominin durumu, Katar’dan gelen uçak ve Suriye ile ilişkilerde gelinen son durumu değerlendirdi. ‘Halk perişan, Saray lale devri yaşıyor’ diyen Kılıçdaroğlu, ekonomik krizi yaratanın çözüm üretemeyeceğini belirtti. CHP lideri, Suriye konusunda ise Erdoğan’ın Esad’ın istediklerini yapma noktasına geldiğini söyledi.

Sertaç Eş

Kılıçdaroğlu, yerel seçimler ve ittifak, İdlib mutabakatı ile ekonomik krize ilişkin çarpıcı değerlendirmeler yaptı:

Bazı belediye başkan adaylarımız çalışmaya başladı. İttifak değil, dirsek teması olabilir. 24 Haziran’da iyi sınav vermedik. Kızdırdığımız gençlerin fikirlerine açığız.

Erdoğan, Suriye konusunda Rusya’nın, dolayısıyla Esad’ın her dediğini yapma noktasına geldi. Cihatçılar ağır silahları kime teslim edecek? Ağır sorumluluk aldık.

Sarayı, yeni uçağı var. Ejder meyvesi, badem sütü ile besleniyor. Halk perişan, Saray lale devrini yaşıyor. Tefeciler dahil, kimse hükümete güvenmiyor.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yerel seçimler, Türkiye’nin Rusya ile İdlib konusunda vardığı mutabakat ve ekonomik krize ilişkin çarpıcı değerlendirmeler yaptı. CHP lideri, Cumhurbakanı Tayyip Erdoğan’a, “Halk perişan, Saray lale devri yaşıyor. Siz Türkiye’nin değil, hanedanın sorununu çözersiniz. Tefeciler dahil kimse hükümete güvenmiyor” eleştirisini yöneltti. Henüz belediye başkan adaylarının resmileşmemesine karşın bazı yerlerde adayların fiilen sahada çalışmaya başladığını belirten Kılıçdaroğlu, ittifakın, tabanda doğal dirsek teması şeklinde gelişeceğini kaydetti. AKP ve MHP’nin CHP’yi ittifakla zayıflatma planlarını değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Korkunun ecele faydası yok. Adana’yı da alacağız, Mersin’i de alacağız, Balıkesir’i de Uşak’ı da Ankara, İstanbul’u da alacağız. Kararlıyız, iddialıyız” dedi.

Erdoğan’ın Suriye konusunda Rus lider Vladimir Putin’in “her dediğini yaptığını” savunan Kılıçdaroğlu, “Cihatçı gruplar ağır silahlarını bırakacaklar, kime teslim edecekler, kime bırakacaklar göreceğiz. Türkiye ağır bir sorumlulukla karşı karşıya” değerlendirmesini yaptı. Parti genel merkezinde gazetemizin yöneticilerini kabul eden Kılıçdaroğlu, sorularımıza şu yanıtları verdi:

Yerel yönetimlere ilişkin nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?

İlin ya da ilçenin, beldenin arzu ettiği belediye başkanlarını çıkarmaya özen göstereceğiz. Kent kültürü olan, çalışkan, özverili, belde halkına hizmet sunmak için her türlü çabayı gösteren adaylarla yola çıkacağız. Bu konuda çalışmalarımız yeni başlamış da değil. Seçimlerden önce de bazı çalışmalarımız vardı. Seçimlerden sonra hemen çalışmalarımıza devam ettik şöyle bir hedef koyduk: Belediye başkanlarımızın olmadığı yerde örgütler, belediye başkan adaylarını belirliyorlar, diyalog kuruluyor. Bazen deniyor ya CHP ne yapıyor, şu anda sahada fiilen belediye başkan adayı olarak resmen olmasa bile fiilen çalışıyorlar. Mevcut belediye başkanlarımızın olduğu yerlerle ilgili de memnuniyet anketleri yaptırıyoruz. Belde halkı başkanın sunduğu hizmetlerden memnun mu değil mi, ona da bakacağız.

Adayları erken açıklamak gibi bir düşünceniz var mı?

Özel bir takvim yok. Hiçbir çalışma bile yokken yerel yönetimlerle ilgili, biz bazı yerlerde belediye başkan adaylarımızı zaten belirledik. Geçmişte geç açıkladığımız şeklinde bir eleştiri gelmişti. Aslında o eleştiri de çok haklı değildi. Çünkü biz belediye başkan adaylarımızın neredeyse yüzde 90’ına yakınını daha önceden açıklamıştık. İstanbul ve İzmir’de belediye başkan adaylarının açıklanmasında niçin geç kalındı diye bir eleştiri gelmişti. Kendi içinde haklı olabilir, eleştirilerden de ders çıkararak hızlı bir şekilde adayladrımızı belirliyoruz.

‘Adayın kimliği önemli'

İttifak tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Milletvekili seçimlerinde bir ittifak var, çünkü yasası var. Yasası olmayan bir ittifak sürecinin, sanki yasa varmış da ittifak yapıyormuşuz gibi deklare etmeyi asla doğru bulmadık. Böyle bir ittifak söz konusu değil. Yerel yönetimlerin merkezi yönetime göre bir farklılığı var. Orada adayın siyasi kimliğinden çok daha öte kişinin kimliği, saygınlığı, tutarlılığı, kent kültürünün olup olmadığı, kente dair vaatleri öne çıkar. Dolayısıyla bazen farklı siyasi partilere oy vermiş vatandaşlar belediye başkanlığını seçimlerinde beğendiği belediye başkan adayına gider oyunu verir. Vatandaş tabanda kendisi ittifak yapıyor. Bu doğal ittifak. Saadet Partisi’nin Sayın Genel Başkanı ‘ittifak değil ama dirsek teması olabilir’ dedi. Doğru, zaten dirsek teması her halukarda olacaktır.

AKP ve MHP’nin tabanda ittifakla CHP’yi zayıflatacağı iddialarını nasıl karşılıyorsunuz?

Onlar tamamen korkunun eseri, CHP gelir elimizden alır belediye başkanlığını. Korkunun ecele faydası yok. Adana’yı da alacağız Mersin’i de alacağız Balıkesir’i de Uşak’ı da Ankara, İstanbul’u da alacağız. Kararlıyız iddialıyız. Belediye başkan adaylarımız seçildikleri an itibaren tüm beldenin belediye başkanı olacaktır. Kendisine oy versin- vermesin, belediye başkanı seçildiği gün itibarıyla tüm beldenin belediye başkanı olacaktır, ki hep böyle olmuştur. Nerede bir CHP’li belediye varsa orada partizanlık yoktur. “Bana oy vermediniz size hizmet yok” diyen tek bir CHP’li belediye başkanı göremezsiniz. CHP’li belediyelerin olduğu yerler ya ilin ya da bölgenin en huzurlu, en modern beldeleridir. CHP’li beldelerde yaşayanlar mutludur. Bu başarının temelinde “Herkesin belediye başkanı olma” anlayışına dayalı ahlaki bir duruş vardır. Özet olarak, biz tüm seçmenlerin oyunu alabilecek adaylarla yerel seçimlere katılacağız. Dolayısıyla partiler arasında bir ittifak olmaz ancak tüm partilerin oyunu alacağı için adaylarımız, seçmenlerin ittifakı olacaktır.

Ankara’da mevcut başkan görevden alınanın işlemlerini iptal ediyor.

Görevden alınan belediye başkanlarının yerlerine getirilenler, zorla istifa ettirilenler, az önce söylediğim iki temel ilkenin onlar açısından yok olması anlamındadır. Biz halka hesap vermeyiz parayı isteğimiz gibi harcarız. Sadece bize oy veren kitleye hizmet ederiz, diğerlerine hizmet etmeyiz anlayışıdır. Bu anlayışı temelden yıkmak istiyoruz. Tekirdağ, İzmir, Aydın, Eskişehir’de yıktık.

Ankara ve İstanbul adayları ile ilgili ne söylemek istersiniz?

İsimler kamuoyunda tartışılır. Bunu da doğal görmek gerekir. Sonuçta bizim kiminle kazanabileceğiz, düşüncesiyle yola çıkmamız lazım. Örgütümüzü dinlemek lazım, adaylar netleştikten sonra kamuoyu yoklaması yapmamız lazım. Beklentiler nedir görmemiz lazım.

Kılıçdaroğlu, Genel Yayın Yönetmenimiz Aykut Küçükkaya ve Ankara Temsilcimiz Sertaç Eş’e, hapishanedeki gazetecilerin mektuplarıyla makamında oluşturduğu köşeyi gezdirdi.

 

Aday adaylarından istekleriniz nelerdir?

Adaydan şöyle bir dilekçe alıyoruz başvururken; talep ettiğin il ve ilçenin sorunları nedir bu sorunları nasıl çözeceksin, bunu getirmesi gerekir. Belediyeyi tanıyor musun, sorunları nedir nasıl çözeceğine dair plan proje getir diyeceğiz. Hepsine karar verildi bunların. Önümüzdeki günlerde ayrıca son kez bir belediye başkanları toplantısı yapacağız. Bu dediğim çerçevenin dışında belki belediye başkanlarımızın da ek katkıları olabilir, onlar çünkü hayatın içindeler, belediye başkanlığı yaparken gayet iyi biliyorlar. Onların da katkılarını alacağız. Büyükşehirlerde şöyle bir iddiamız daha var: Kırla kenti barıştıracağız, kesinlikle kırsaldan kente göçü önlemek için kırsalın tüm altyapısını oluşturacağız.

Genç seçmenlere nasıl yaklaşıyorsunuz?

Biz 24 Haziran günü iyi bir sınav vermedik. Çok iyi bir sınav verdik dersek doğru olmaz. Seçmeni genç seçmeni kırdığımızın, kızdırdığımızın farkındayız. Haklılar, tereddüt yok. Sandığa gitmeyeceğiz diye twitler atılıyor. Hepimiz sandığa gitmeliyiz oyumuzu kullanmalıyız. Türkiye’yi içinde bulunduğu çıkmazdan kesinlikle kurtarmalıyız. Bu iradeyi ortaya koyacak olan kitle, halk, genç, kadın, yaşlı, erkek Türkiye’yi aydınlığa çıkarabilir. Bizim küsme lüksümüz yoktur. Sandığa gitmeme lüksümüz yoktur. Ülkemizi seviyorsak bunun mücadelesini vereceğiz. Bizi eleştirebilirler, haklılar. Yeni yollar yöntemler öğretebilirler, biz bunların hepsine açığız.

‘İradeyi Katar’a teslim etti’

Katar Emiri’nden uçak alınması diplomatik teamüllere uygun mu?

Bu uçağı kabul eden kişi Katar Emiri’ni eleştiremez. Katar Emiri’nin söylemlerini yerine getirir ancak. Katar emirini suçlamıyorum. Erdoğan zaten uçağın alınması ile ilgili girişimlerde bulunmuş. Ayıp da burdan başlıyor. Türkiye’de ekonomi bu haldeyken israfın önlenmesi gerekirken altında birden fazla uçak varken, kalkıyorsun bu uçağı almak için girişimlerde bulunuyorsun. Ve Katar Emiri lutfediyor sana hibe ediyor. Erdoğan onun için asla Katar Emiri’ni eleştiremez. Katar emirinden ancak talimat alır bu saatten sonra. Burada onuru incinen Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onun vatandaşlarıdır. Anımsarsınız, Erdoğan’ın damadı çıktı ve Katar’ın Kıbrıs açıklarında doğalgaz aramasıyla ilgili olarak sadece “Üzüldüm” diyebildi. Katar, Güney Kıbrıs’ın öncülüğünde Türkiye’nin itirazına rağmen Kıbrıs açıklarında doğalgaz arıyor. Ve Erdoğan ve damadı sadece üzülüyor. Hibe uçak almanın bedeli budur, işte. İradeyi Katar’a teslim etmektir.

‘Esad ne derse onu yapıyor’

Sizce, Suriye’de gelinen noktada Türkiye başarılı mı?

Suriye konusunda Rusya’nın her dediğini yapma noktasına geldi Erdoğan. Esad’ın her dediğini yapma noktasına geldi anlamına geliyor bu. Araya aracı koymanın anlamı yoktu. Suriye’nin bütünlüğü açısından Esad ile görüşmenin, belli ilkeler çerçevesinde görüşmenin yolu açılmalıydı. Çünkü Suriye’nin bütün olarak, devlet olarak varlığını sürdürmesi Türkiye ve bölge açısından da ciddi bir güvence. Fakat Erdoğan’ın bunu anlayacak, gücü bilgisi ve kapasitesi yok. Üzülerek ifade edeyim yok. Süreçte Dışişleri Bakanlığı devre dışı bırakıldı. Cihatçı gruplar ağır silahlarını bırakacaklar, kime teslim edecekler, kime bırakacaklar göreceğiz. Türkiye ağır bir sorumlulukla karşı karşıya. Orada kahraman Mehmetçiğimiz var komutanlarımız askerlerimiz var. Onlar bizim gözümüzün nuru. Dolayısıyla izlenen politika eğer olumsuz bir sonuç doğurursa bunun tek bir sorumlusu vardır, o da Saray’da oturan zattır.

‘Krizi yaratan krizi çözemez’

Ekonomik kriz ağırlaşıyor...

Siz bir hanedan devleti kurarsanız Türkiye’nin hiçbir sorunun çözemezsiniz, hanedanın sorununu çözersiniz. Sarayı var mı, var. Uçakları var mı, var. Yeni bir uçağı var. İstediği gibi beslenebiliyor. Ejder tohumu muydu, neydi, badem sütüne kadar besleniyor. Halk perişan, Saray lale devrini yaşıyor. Şimdi böyle bir tabloda, böyle bir tabloyu yaratan kişiden Türkiye’nin ekonomik sorununu çözmesini bekliyoruz. Yanlış buradan başlıyor. Bu kişi bu tabloyu bilinçli olarak yarattı, düzeltemez. Faize karşıyım diyen kişi Türkiye’yi tefecilere teslim eden kişi. Bu paradoksu da toplumun görmesi lazım. Erdoğan’ın konuştuğu ve yaklaşık iki saat sonra Merkez Bankası’nın faiz arttırdığı günü düşünün. O sabah 1 milyon dolara sahip bir spekülatör; Erdoğan’ın, TESK’te yaptığı konuşma bittiğinde ve dolar 6.54’ü gördüğünde dolarını satsa… Karşılığında 6 milyon 540 bin TL alacak. Merkez Bankası kararı sonrası dolar 6,03 TL’ye kadar geriledi. Aynı kişi 6 milyon 540 bin TL karşılığında 1 milyon 84 bin 577 dolar alabiliyor. Sonuçta sadece üç- beş saat içinde 84 bin 577 dolar kazanmış oluyor. Dolar baronlarına hizmet etmek budur. Dolar baronlarına sadece bir milyon dolar karşılığında beş saat içinde kazandırdıkları para 84 bin 577 dolar. Ortada bir güven sorunu var. Faiz sorunu yok. Hiç kimse; tefeciler dahil hükümete güvenmiyor. Sorunu dış güçlere yıkıyor. Erdoğan başta, Londra’ya niye gitti? Yalvarıp yakarıp bana borç verin demeye gitti. Olmadı. Sonra damadı gönderdi. Dış güçleri suçladı, dış güçleri geziyor.