KHK ile ihraç edilen akademisyen: Sivil ölüme mahkûm edildik

İhraç edildikten sonra kirasını ve borçlarını ödeyemeyen Güner, “Özel sektörde işe giremiyoruz. Alanımız dışında sigortalı işe girmekte sıkıntı yaşıyoruz” dedi.

Zehra Özdilek

Cansever Güner (34) ‘Bu Suça Ortak Olmayacağız!’bildirisine imza attıktan sonra hayatı değişti. Güner, Marmara Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği Anabilim Dalı’nda öğretim görevlisi olarak çalışırken, baskılara dayanamayarak istifa etti. 7 Şubat 2017’de yayınlanan KHK ile resmen ihraç edildi. Kirasını ve banka kredi borçlarını ödeyemediği için İzmir’e ailesinin yanına döndü. Ailesinin desteğiyle yaşamını sürdürürken bir yandan da icra davalarıyla uğraşıyor. Gazetemize konuşan Güner şu anki Türkiye’yi korku, keyfiyet ve karabasan sözleri ile özetleyerek şöyle konuşuyor: “KHK ile ihraç edilen tüm imzacı akademisyenler sadece kamu görevlerinden uzaklaştırılmamış aynı zamanda bir fişleme yöntemiyle nerdeyse sivil ölüme mahkum edilmiştir. Bu sürecin en somut ve en acı örneklerinden birisi Mehmet Fatih Tıraş’ın intiharıdır. Buna intihar demek doğru değil, siyasi cinayettir. Özel sektörde işe giremiyoruz. Alanımız dışında sigortalı işe girmekte bile sıkıntı yaşıyoruz. SSK numaralarımıza kadar ihraç edildiğimiz belirtilmiş.”

Hukuk işlevsizleşti

Barış bildirisine imza attıktan sonra hayatının tamamen değiştiğini söyleyen Güner, “Vatan Emniyet Müdürlüğü’nde avukatımla birlikte yazılı ifade verdim. Soruşturmada, tarafıma yöneltilen ve daha önce muhalif basın organlarında da yazılı olarak yer alan sorularla muhatap oldum. Öyleki bu sorular; bizleri açıkça ‘terörist’ olarak itham ediyor ve örgütlü bir suç yaratmaya çalışıyordu” diye konuşuyor. Güner ifade sonrası mahkemeye çıkmadığını sürecin ne aşamada olduğunu bilmediğini söyleyerek, “OHAL şartları zaten ağır aksak olan hukuku daha da işlevsiz hâle getirdi. İmzacılar olarak yaşadığımız mağduriyetler daha da arttı” diyor.

Yanlıştan dönün

“Bizlere, sadece barış istediğimiz ve barış çağrısında bulunduğumuz için yapılan baskılar ciddi boyutlardadır ve bir an önce sonlandırılmalıdır”diyen Güner, şöyle devam ediyor: “Bizler, bu ülkenin onurlu akademisyenleri ve bireyleri olarak Türkiye’nin bu keçi inadından vazgeçip bir an önce ilerleme kaydetmesi arzusunda olan bireyleriyiz. Barış Bildirisi de tam bu noktada ortaya çıktı. Umarım bir an önce, her şeye rağmen bu çağrıya kulak verilir. Bu yanlıştan, bir an önce dönülmelidir. Evrensel insan hakları ve temel etik değerler bunu gerektirmektedir. Mücadelemiz her şartta devam edecektir. Çünkü bizler; her şeyden önce ve hatta akademik kimliklerimizden de önce, ‘insanız’ ve insan olmanın yani insan kimliğinin hakkını en iyi şekilde verme çabasında ve bilincinde olmak durumundayız. Bunun ötesini, tasavvur dahi etmek istemem.”