Kezban Hatemi: Ölüm oruçları oyun değil

Cezaevlerindeki açlık grevi 62. gününü aştı. Girilen riskli evrede girişim başlatan aydınlar, açlık grevlerini, "şov ve şantaj" olarak niteleyen Başbakan Erdoğan'la görüşmek istiyor. Kezban Hatemi, "Bu şantaj falan değil, ölüm oruçları da oyun değil" dedi.

cumhuriyet.com.tr

PKK ve KCK tutuklu ve hükümlülerinin, Abdullah Öcalan'ın üzerindeki tecridin kaldırılması, anadilde savunma ve anadilde eğitim haklarının tanınması talepleriyle başlattığı açlık grevlerinde 62. gün geride kaldı. BDP ile hükümet arasındaki ilişkiler de tıkanınca BDP'li milletvekilleri açlık grevine başladı. Söylemlerin gittikçe sertleştiği açlık grevleri hakkında Başbakan Erdoğan , "şov ve şantaj" ifadelerini kullandı. Bu aşamada devreye giren aydınlar, Başbakan Erdoğan'la görüşüp, açlık grevlerinin bırakılmasının koşullarını sağlayacak bir dizi öneride bulunmak niyetinde. Randevu taleplerine, Erdoğan'dan henüz bir yanıt alamayan girişimin önde gelen isimlerinden Kezban Hatemi...
 

'Başbakan'ın vicdanına güveniyorum'

Başbakan Erdoğan'la neden görüşmek istediklerini açıklayan Hatemi, açlık grevlerindekilerin taleplerini yorumladı. Anadilde savunma hakkının AK Parti'nin de vaateleri arasında yer aldığını kaydeden Hatemi Abdullah Öcalan'a yönelik "tecrit" uygulamasının da hukuk dışı olduğunu söyledi. Anadilde eğitim talebinin anayasal değişiklik gerektirdiğini hatırlatan Kezban Hatemi, yeni anayasanın Türkiye için olmazsa olmaz bir ihtiyaç olduğunu vurguladı. Hatemi, gündemdeki idam tartışmasının ise çok anlamsız olduğunu belirtirken hukukun geriye işleyemeceğini, uluslararası anlaşmaların da idam cezasının geri getirilmesini engellediğini hatırlattı. Erdoğan'ın sert söylemine karşın çözüm için umutluolduğunu kaydeden Hatemi, "herşeye rağmen Başbakan'ın vicdanına güveniyorum" dedi.
 

İşte Hatemi'nin açıklamalarında satır başları...

-Kalabağız ama Başbakan'la görüşecek heyet sadece 9 kişiden oluşuyor. Hiç bir siyasi angajmanı olmaya bir grubuz. İki tarafın da mutabık kalamaması nedeniyle görüşme talebinde bulunduk.

-Söz konusu olan insan. Devletin taleplerin sahiplerine değil taleplerin ne olduğuna bakması gerek. Bu şantaj falan değil, ölüm oruçları da oyun değil.

-Roma imparatorluğuna kadar tarihte yer alan bir direniş bu. Bunu tavsip etmiyorum kesinlikle. Ama 4 defa şahit oldum, "Hayata dönüş" operasyonunu dehşetle hatırlıyorum. İnsani boyutuyla ilgiliyiz. Kuran'da bir insanın ölümü bütün insanların ölümü demektir diye yazar.

-Ayrıca bu ölüm oruçlarının şekli öncekilerden çok değişik. Bir kere Türkiye genelinde yapılıyor. Mazlumder ve İHD'yle konuştum 9 ile 10 bin kişinin katıldığı siyasi ideolojik bir şeye dönüşmeye başladı. Taleplere bakmamız gerek.

-Anadilde savunma ve eğitim hakkı isteniyor. Savunma hakkı AK Parti'nin manifestosunda da var zaten. Bu anayasa ile hiç bir yere varılamaz. Bu anayasa ile TRT'de program yapmanız bile mümkün değil.

-Başbakan bazı düzenlemeler yaptı ama yetmiyor. Onun için eğitim hakkı anayasa değişikliği gerektiriyor o nedenle geçelim. Tecrit deniyor... Öcalan'ın ailesiye görüşmesi engellenebilir ama avukatlarıyla görüşmesi engellenemez. Oradan bir tane bile tabut çıkmamalıdır.

-Bence Başbakan eleştirileri çok dikkate alıyor. Ben o kanaatteyim. Başbakan, 'neye mal olursa olsun demokratikleşmeyi hedefliyoruz' dedi. Biz o sözünden hareketle Türkiye'nin demokratikleşmesine katkı sunmak için görüşeceğiz. Kimse ikna için gitmiyor. Herkes tavrını ortaya koyar. Meşru haklar için ikna diye bir şey söz konusu olamaz.

-Hayata dönüş operasyonlarında ben tıbbi müdahaleden yanaydım. İnsanlar cezaevi şartlarının düzelmesini istiyordu. Ama müdahalede onlarca insan öldü.

-Ben müdahaleden yana değilim kesinlikle. Bir kere böyle bir müdahale hakları yok diye düşünüyorum.

-Bence bu cımbızlanarak alınmış bir söz. Terörle mücadele kapsamında düşünülüyor diye duydum. Hukuk geriye doğru işlemez o yüzden bunu geçelim. Uluslararası bir anlaşma imzalandı. Böyle bir şey böyle bir değişiklik yapamazsınız.

-Siirt'teki bir kadın ve Kandıra'daki bir erkeğin çok kötü olduğu bildirildi bana bugün. Ölüm orucundaki birinin dikkati şuuru da çok zayı oluyor zaten. Bir anda gidebilir. Kaybedecek şeyi kalmayanların tercih ettiği bir yoldur. Zulüm devleti olmaktansa demokratik değerlere kavuşmalıyız. Vakit çok daraldı bir iki gün içinde çözülmesi gerek... Ben Başbakan'ın vicdanına güveniyorum her şeye rağmen. PKK'nın ya da BDP'nin siyasi hesapları bir tarafa konularak düşünülmelidir. Cezaevinde siz devletin gözetimi altındasınız. Bunlar şantaj demeki ne yaparlarsa yapsınlar demenin bir gerçekliği yoktur, kimse bunu ciddiye alamaz... İçerden bir tek kişinin ölmesini bile düşünmek istemiyorum...