‘Keşke polis Almanya’daki kadar toleranslı davransa’

Almanya’da iki dönem Sol Parti’de milletvekiliği yapan Prof. Dr. Hakkı Keskin: Keşke Almanya’daki demokrasinin onda biri burada.

Türey Köse/Cumhuriyet

Almanya’da iki dönem Sol Parti’den milletvekiliği yapan Prof. Dr. Hakkı Keskin polisin yetkilerinin “Alman modeli” ile artırılmasına yönelik hazırlıklarla ilgili olarak “Keşke Almanya’daki demokrasinin onda biri burada olsa, polis o kadar toleranslı davransa. Orada polis radikal grupları kitleden izole eden bir strateji izler. Olabildiğince antikaba kuvvet stratejisi izlenir. Türkiye’de istenen tam tersi” dedi. Almanya’da yaşadığı dönemde Alman Sosyal Demokrat Partisi’nde (SPD) çalışan CHP Genel Başkan Yardımcısı Ercan Karakaş da “Alman modeli” açıklamalarını “aldatmaca” olarak nitelendirerek “Almanya’daki özgürlüklerin yüzde 10’u burada yok” dedi nitelendirdi.

Almanya’da 2005-2009 döneminde Sol Parti’den milletvekilliği ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyeliği yapan Prof. Dr. Hakkı Keskin, “Alman modelinden neyi kastediyorlar, tam anlamadım. Polisin eğitilmesi anlamında diyorlar herhalde. Almanya’da uygulanan demokrasinin keşke onda biri burada olsa” dedi. “Almanya’da polisin bu tür olaylarda olabildiğince radikal grupları kitleden ayırdeden, onları izole eden bir strateji izlenmesi yönünde eğitildiğini” vurgulayan Keskin şu bilgileri verdi:

“Bin kişi hareket halinde, yürüyüş yapıyorlar, diyelim, onların arasından 30-40 kişi taş atıyor, kaba kuvvete başvuruyor. O 30-40 kişiyi izole edip kitleden soyutlamak, onların üzerine gitmek, starteji bu. Karşı taraf polisi provoke ediyor diyelim, can kaybı, yaralama olmaksızın, olabildiğince anti-kaba kuvvet biçiminde tepki göstermek. Polis böyle eğitiliyor. Türkiye’de istenen olay tam tersine. Almanya’da herkesin temel bir hak olarak, yürüyüş yapma hakkı var. Gezi Parkı’nda insanlar hiçbir kaba kuvvet kullanmaksızın kendi görüşlerini dile getirip protesto edecekler, polis ona izin vermiyor. Almanya’da böyle bir olay yok. Yürüyüş yapacaksanız, önceden haber veriyorsunuz ‘şurada miting yapacağım’ diye. Öyle şehir dışında da değil, yürüyüşü niye yapıyorsunuz, kamuoyuna duyurmak için. Uzak bir yere gönderemez sizi. ‘Trafiği çok ciddi engelleyecek bir cadde olmasın’ diyebilir. Kamuoyunun dikkatini çekebilecek önemli bir yer alma hakkınız var. Türkiye’de bakıyoruz polis geliyor, hemen biber gazı, su sıkarak copla müdahale ediyor. Yürüyüşü engellemeye çalışıyor. Yürüyüş hakkının temel bir hak olduğunu unutuyorlar. Almanya’da herkesin yürüyüş yapma hakkı var, polisin tek görevi o yürüyüşün başka kişiler tarafından engellenmemesi, sataşmaların olmaması için önlem almak. Önden, arkadan bir ekip koruma anlamında önlem alıyor. Bizim burada tersi oluyor, engelliyor polis. Keşke Almanya’dakinin yarısı kadar toleranslı davransalar. ”

Keskin, 48 yıldır Almanya'da yaşadığını, 30 yıl hocalık, sivil toplum örgütlerinde başkanlık ve milletvekilliği yaptığını vurgularken“Hükümeti hep çok yoğun eleştirdim. Hiçbir zaman bana, ‘niye bu eleştiriyi yapıyorsunuz’ diye en ufak bir tepki olmadı. 4-5 yıl önce Batı Avrupa’daki millletvekilleri olarak ortak bir açıklama yapmıştık, basına yapılan baskılarla ilgili. O zaman Başbakan Tayyip Erdoğan çıktı grup toplantısında ‘Avrupa’daki Türk kökenli milletvekilleri dikkat etsinler, ezilirler’ diye bizi tehdit etti. Şu kadar yıldır yazdığım kitaplar, katıldığım eylemlerde bana Almanya’da hükümet organlarından en ufak bir tepki gelmedi. Orada bilim, fikir, özgürlüğü var” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ercan Karakaş da “Almanya’da adam kaçırma, terör, benzeri olaylarda mahkeme kararıyla aramalar yapılıyor, bilgilere girilebiliyor. Çok yakın tehlike halinde bazı tedbirler alınabiliyor. Bizim hükümet öyle bir veriyor ki, sanki her olayda kullanılabilecek. Gezi’de, Alevi yürüyüşünde falan kullanacaklar. Bu bir aldatmaca” görüşünü dile getirdi. Almanya’nın gösteri haklarının kullanılması bakımından “bayağı iyi durumda” olduğunu ifade eden Karakaş, “Hükümet büyük bir yanıltma içinde. Almanya’daki ifade özgürlüğü, gösteri yapma hakkının yüzde 10’u bizde yok. Adam kaçırmalara, terör önlemlerine karşı tedbirler alınıyor; ama böyle kitlesel gösterileri, Gezi gibi olayları engellemekle alakası yok” değerlendirmesini yaptı.

Yetki vereceksen denetleyeceksin

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Feridun Yenisey ise dünyadaki güvenlik düzenlemelerinde bir paradigma kayması yaşandığını vurguladı. Devletin toplumda yaşayan insanların hayatlarını ve mallarını koruma yükümlülüğü olduğunu belirten Yenisey şöyle dedi:

“Hayata ve malvarlığına karışı ağır tehditler ortaya çıktığı durumlarda, devlet tedbir alarak zarar doğmasını önlemezse, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ‘pozitif yükümlülüğünü’ yerine getirmediği için ihlal kararları vermektedir. Bunun örneğini aile içi şiddetten öldürülen Hamide Opuz ve siyasi nedenlerle öldürülen Hrant Dink olaylarında gördük. Devletin toplumun güvenlik ihtiyacını karşılamak için halka danışarak strateji planlaması yapması, istihbaratını geliştirmesi ve suçları işlenmeden önce önlemeye gayret göstermesi gerekir. Fakat bunun yapılması, kişi hak ve özgürlüklerinin kanunla kısıtlanmasını zorunlu kılar. Yasal değişikliklerle bu yeni önleyici yetkiler kolluğa verilmeli, fakat yetki verilirken, denetleme mekanizmalarını da birlikte düzenlemelidir. Sivil gözetim (halka hesap verme) unsuru ihmal edilmemelidir.”