Kesin bilgiye ulaşma rehberi
Sosyal medya platformlarında her gün milyonlarca bilgi paylaşılıyor. Bir habercinin, sivil toplum kuruluşu üyesinin ya da araştırmacının bu içeriği kullanmadan önce sorduğu ilk soru “Acaba doğru mu?” oluyor. Mehmet Atakan Foça’nın Türkçe baskı editörlüğünü üstlendiği Doğrulama El Kitabı, bilgi kirliliğinin kaçınılmaz olduğu internet ortamında doğruya ulaşmamız için bir rehber.
Ece BaşaySon yılların görmezden gelinemez bir gerçeği var. Dijital araçların ve sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla medya ve okur arasındaki tek taraflı ilişki sona erdi. Artık bilgiyi veren sadece medya değil. Kullanıcı sıfatına sahip olanlar da bilgi üretip milyonlarca kişiyle paylaşabiliyor. Kriz ortamlarını düşünün. Gezi protestolarında Twitter’da karşınıza çıkan “Kesin bilgi mi?” sorusunu hatırlayın. Ya da Roboski katliamı sırasında çıkan asılsız haberleri.
UZMANLARIN TECRÜBELERİ
Etrafta dolaşan bilginin kirliliği arttıkça doğruyu toplamak da o kadar zorlaşıyor. Doğrulama El Kitabı gazetecilere, yurttaş gazetecilere, sivil toplum kuruluşlarına ve araştırmacılara özellikle bu tarz kriz zamanlarında doğru bilgiye nasıl ulaşabileceklerini anlatan bir rehber işlevi görüyor. Doğrulamanın temelleri, görsellerin, videoların ya da içeriğin doğrulanma teknikleri gibi pek çok konuya değinen rehber 10 bölüm. Her konu, alanında uzman denebilecek pek çok önemli gazeteci ve araştırmacının kendi deneyimleri üzerinden anlatılıyor.
Rehberin Türkçe versiyonunun editörlüğünü yapan Mehmet Atakan Foça da bir mobil gazeteci. Aynı zamanda meslektaşları için dijital veri doğrulama ve sosyal medyayı kullanma teknikleri gibi alanlarda araştırmalar yapıyor. Rehberin Türkçesinin, değişen medya anlayışı karşısında kaplumbağa hızında ilerleyen Türkiye'de çok büyük değişikliklere yol açacağını düşünmüyor. Ancak ekliyor: “El Kitabı daha çok bu değişikliğe ve haber kaynaklarındaki çeşitlenmeye ayak uydurabilenlere rehber olma işlevi taşıyor. İnternetteki bilgiyi, haberi, fotoğrafı, videoyu nasıl yanlışından ayırt edebileceklerini, söylentiyi gerçekten nasıl ayıklayabileceklerini kitaptaki tekniklerden ve vaka çalışmalarından yola çıkarak deneyimleyebilirler.”
Kaçınılmaz kaynak sosyal medya
Öyle anlar oluyor ki dünyada ne olup bittiğine dair bilgiye haber kanalları ya da gazetelerden çok daha hızlı şekilde, sosyal medyadan ulaşıyoruz. Ancak ana akımın sosyal medyadan uzak durmasındaki en büyük argümanlarından biri dezenformasyonun çokluğu. Foça bu argümanın sosyal medyayı kullanmamak için yeterli bahane olmadığını düşünüyor: “Kimse yanlış bilgi yok demiyor. Kaldı ki yanlış bilginin hasını yüz yıldır ana akım yayıyor. Şimdi elimizde o kadar çok teknik ve araç var ki, sosyal medyada yanlış bilgiyi doğrusundan ayırt edemeyen ana akım dükkanı kapayıp gitsin. Ya da son bir kez Doğrulama El Kitabı'na şöyle bir bakabilir.”
Yanlış 10 dakikada düzeltiliyor
Türkiye’nin sosyal medya platformlarına objektif bir şekilde baktığımızda, dünyanın geri kalan ülkelerindekilerden daha fazla yanlış bilgi yayılmadığını görüyoruz. Foça’nın da belirttiği gibi, yayılan yanlış bilgi 10 dakika içinde kendini düzeltiyor, üstelik de hiçbir profesyonelin yardımına ihtiyaç duymadan.
Foça’ya göre Türkiye’de sorun bilgi dezenformasyonundan çok kutuplaşmanın artmasından kaynaklanıyor. Her gün daha da ayrı uçlara çekilen bir ülkede, medyanın bilgi seçimi de belirli bir amaç doğrultusunda oluyor. Foça’nın da dediği gibi “gerçeğin kendisi değil, gerçeğin ideolojiye göre izdüşümü seçiliyor”. Bu durum da sosyal medyada kimin doğru kimin yanlış bilgi yaydığından çok, bilgiyi hangi kaynaktan yaydığını önemli hale getiriyor.
Dijital okur-yazarlık
Bugün dünyanın önde gelen gazeteleri ve haber kanallarına baktığımızda ilk göze çarpan şey okurlarına ya da izleyicilerine hizmet alan bir bireyden çok işbirliği yaptığı bir iş arkadaşı gibi davranıyor olmaları. Özellikle kriz zamanlarında içerik üretme, bilgi alışverişinde bulunma ya da olay yerinden görsel/video toplama gibi pek çok iş artık okur/izleyici kitlesi ile beraber yapılıyor.
Foça’nın da belirttiği gibi artık medyanın karşısında sadece okuyan ya da izleyen bir kitle yok, kullanıcı var: “Adı üstünde, eline gazete alıp köşe köşe, manşet manşet tarayacak bir tip değil bu. Kullanmayı seviyor, tıklasın, favlasın, favlansın, retweet edilsin istiyor.” Türkiye’deki değişik medya platformlarının ise en büyük sorunu bunun farkına varamamak ve bu potansiyeli kullanamamak. Bu sorunun üzerinden gelmenin en önemli çözümlerinden biri dijital okur-yazarlık. Foça dijital “doğrulama dahil veri gazeteciliğinin, multimedya hakimiyetinin ve görsel ağırlıklı içerik üretmenin de olduğu ve internetin ruhunu anlayabilen bir okur-yazarlık”tan söz ediyor. Türkiye’de gerek ana akım medyanın, gerek alternatiflerinin bu tür bir dijital okur yazarlık kazanabilmeleri için Doğrulama El Kitabı’na bir göz atmaları tavsiye edilir.