“Kendimi vebal altına girmiş hissetmiyorum”

Tuzla Çocuk Kampı (Kamp Armen) binalarını yıktıran mal sahibi Fatih Ulusoy, “Binanın geçmişini bilmediğim için kendimi vebal altına girmiş hissetmiyorum. Madem Ermeniler için bu kadar önemliydi, neden burayı satın almadılar. Şimdi yıkılmasın istiyorlar Amaçlarını anlamıyorum” diyor.

Gökhan Tan








Yarıya yakın bölümü dün yıkılan Tuzla Çocuk Kampı (Kamp Armen), Ermeni toplumu için sembolik anlamı büyük olan ve mahkeme kararıyla el konulduğu 1983’ten beri defalarca el değiştiren bir taşınmaz. Yıkım kararını veren kişi ise Tuzla Üç Meşe mevkiindeki 8 bin 900 metrekarelik bu parselin son sahibi İşadamı Fatih Ulusoy.  Ulusoy, Kamp Armen’in yetimhaneye ait olduğunu bilmediğini, yıkımdan sonra öğrendiğini bu nedenle kendini vebal altında kalmış hissetmediğini söylüyor.
Yıkım süreciyle ilgili olarak Cumhuriyet’in sorularını cevaplayan Fatih Ulusoy,
kampın bulunduğu parseli dokuz sene kadar önce aldığını, sonra bir arkadaşına devrettiğini, Tuzla’da yat limanı ve eğlence merkezi inşaatı başlayınca arazinin değer kazanacağını düşünerek tekrar üzerine aldığını belirtiyor.

Ulusoy, kampın bulunduğu parselle ilgili planlarını ise şöyle aktarıyor:
“Mülk sahibiyim, temizliyorum”

“Araziyi önce temizlemeyi düşünüyorum, tinerciler girip çıkıyor. Riskli bir yapı, yıkılma tehlikesi var. Birisinin üzerine yıkılırsa biz sorumlu olacağız. Sonra düşüneceğim. İstanbul’un en büyük eğlence merkezi ve yatı limanı yapılıyor Tuzla’ya. Arsanın üzerine yapılacak şey, daha satılabilir hale geldi.”

Yıkım sürecinin hızlanmasının nedeni son zamanlarda çoğalan Kamp Armen haberler mi sorusunu ise, “Zaten söylediğimiz zamanda yıkmaya başladık” diye cevaplıyor: “Yıkım ruhsatının aşağı yukarı mayısta çıkacağını söylemiştim, ruhsat çıktı başladık. Ay sonunu bekleyeceğiz diye bir şey yok.”

“Ermeni cemaati neden satın almadı?”

“İki sene önce Amerika’dan ve Türkiye’den Ermeniler geldi, satın almak istediler. Hatta ‘başka bir yeriniz varsa takas da edebiliriz’ diye teklif ettim. Sonra aramadılar bile. Öyle fakir bir cemaat de değil. İsteseler İstanbul’un birçok yerini satın alırlar. Neden almak istemediklerini anlamıyorum. Şu anda da yıkımına engel olmak istiyorlar, onu da anlayabilmiş değilim. Sonuçta şahsa ait bir mal.”
Ulusoy’a “Yıktırdığınız binanın geçmişi hakkında bilgi sahibi misiniz” diye soruyorum. “Bilmiyorum, bugün yazılanlardan öğrendim” diye cevaplıyor. Şöyle devam ediyor: “Yaz kampı olduğunu biliyorum oranın. Hatta daha önce benden izin aldılar piknik yapmak için birkaç kere. İzin verdim ama onun dışında da benim yapabileceğim bir şey yok. Burayı onların elinden ben almadım ki, altıncı yada yedinci sahibiyim.  Şimdi haberlere bakıyorum, sanki yetimhane gibi lanse ediyorlar.”
“Parasını ödeyip aldım, ne yapmam lazım çözemiyorum”
Kamp Armen’in kimsesiz çocukların yaz kampı olduğunu, Hrant Dink’in de bu kamptan yetiştiğini hatta yöneticisi olduğunu hatırlattığımda ise “O kısmını ben bilmiyorum. Yaz kampı diye okudum. Şunu anlayamıyorum: Burası onlar için çok önemli ise, Ermeni cemaatinin belli bir maddi gücü de var. Niye satın almadılar? Rakamı bile konuşmadılar. ‘Biz kendi aramızda birleşemiyoruz’ dediler. Benim ne yapmam lazım, onu çözemiyorum. Devletten aldığım bir yer değil. Sonuçta parasını ödeyip şahıstan aldığım bir yer ve belki de yedinci sahibiyim. Mülkiyet sahibi olduğum için de yıkıp temizliyorum” diye karşılık veriyor.

“Kampın geçmişini bilmiyordum”
Ulusoy’a , Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’nın 1962’de araziyi resmi izinle ve bizzat parasını ödeyerek aldığını, ancak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün başvurusu sonucunda 1983’te mahkeme kararıyla arazinin alınarak, eski sahibine karşılıksız olarak iade edildiğini söylüyorum. Ulusoy, “o kısımları da bilmiyorum” diye cevaplıyor. Ancak kampın geçmişini bilmediği için vebal altına girdiği yönünde bir duygusunun olmadığını belirtiyor. Eniştesi Mehmet Ali Aydınlar’ın kampın eski sahiplerinden biri olduğunu ise tapu kayıtlarında görünce öğrendiğini söylüyor.
Arkasından, “Kampın hikâyesini ve buranın kimsesiz çocuklar için hatta o çocukların emeğiyle yapıldığını öğrendiniz. Bu durum kampla ilgili tasarrufunuzda bir değişiklik yaratır mı?” diye devam ediyorum.  

“Amaçlarını çözemiyorum. İstiyorlarsa görüşelim”

“10 yaşında bir çocuk o binayı yapamaz. Yapabilir mi? Hani belki taş değil de tuğla taşımışlardır ama o zamanın inşaat firmasının yapacağı bir iş bu sonuçta” diye cevaplayan Fatih Ulusoy şöyle devam ediyor:
“Yarısını yıktık zaten. Binanın hikâyesini öğrensem ne olur? Yıkılan bölümü yerine de getiremem. Satın almak ya da takas yapmak istiyorlarsa yine de gelsinler. Ne almak istiyorlar, ne de bir şey yapmak istiyorlar. Ben amacı çözemiyorum.”

KAMP ARMEN’İN HİKÂYESİ  
Kamp Armen arsası, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı tarafından kimsesiz Ermeni çocuklar için bir yaz kampı inşa edilmek üzere, ilgili devlet kurumlarından tüm izinler alınarak 1962’de satın alındı ve Vakıf üzerine tescillendi. Kamptaki eğitim ve yatakhane tesislerinin inşası, kampta eğitim gören çocukların da emekleriyle beş yıl sürdü. Burada  yetişen çocuklardan biri olan Hrant Dink, daha sonra eşi Rakel Dink ile kampın yöneticiliğini üstlenmişti.
Vakıflar Genel Müdürlüğü 1979’da, 1936 Beyannamesi’ne aykırı olduğu gerekçesiyle kamp arazisinin ilk sahibine verilmesi talebiyle mahkemeye gitti. Dört yıl süren dava sonunda yerel mahkeme, Gedikpaşa Ermeni Kilisesi Vakfı’nın bağış geliri yoluyla gayrimenkul edinemeyeceği gerekçesiyle arazinin ilk sahibi Sait Durmaz’a iadesine karar verdi. Yerel mahkemenin iade kararı 1987’de Yargıtay tarafından onandı ve hukuki süreç tamamlandı.
Kamp 2011 yılında Vakıflar Kanunu’nda yapılan ve azınlık vakıflarının el konan mülklerinin iadesini ön gören değişiklikten de yararlanamadı. Kamp arazisinin “el konmuş mülk” olmadığını savunan Vakıflar Genel Müdürlüğü, Gedikpaşa Ermeni Kilisesi Vakfı’nın iade talebini 2012’de reddetti.
Kamp arazisi, ilk sahibi Sait Durmaz’a iadesinden sonra sırasıyla Hüsnü Deveci, Mehmet Ali Aydınlar (Acıbadem Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi) ve Mustafa Köseoğlu’na satıldı. Arazinin son sahibi ise kampı yıkma kararı alan Fatih Ulusoy oldu.