Kendimi hep cüppeyle hayal ediyordum

Bilge Öztürk, Tarkan'la ilişkisi döneminde magazinin tam ortasına düşmesine rağmen hep geride durmayı bildi. Bunu da sessizlik değil, bir duruş olarak yorumluyor. Öztürk 'Çünkü magazin dünyasına oldukça uzağım' diyor.

cumhuriyet.com.tr

Bilge Öztürk adını Tarkan’la ilişkisi nedeniyle duyduk. Fotoğraf karelerinde ve magazin haberlerinde sessiz duruşuyla yer etti hafızalarımızda. Hiç konuşmadı, hafifçe gülümsedi, belki selam verdi arada bir. O kadar. Kamuoyunun merak ettiği bir isim olarak kaldı akıllarda. Hakkında bilinen iki özelliği vardı: Tarkan’ın eski sevgilisiydi ve ağır ceza avukatıydı. Öztürk, şimdilerde çanta markası FNDK’nin heyecanını yaşıyor ve onun bahanesiyle de tanışma fırsatı veriyor. Hakkında merak ettiğimiz her şeyi soruyoruz, samimiyetle yanıtlıyor. Avukat Edip Önder’le beraber çalışan Öztürk, mesleğiyle ilgili konuşmasa da dünyasını büyük bir özgüvenle açıyor. Avukatlığa başladığı günlerden, aile ilişkilerine, müzikle bağından, yaşama bakışına hatta sevgilisi Salih Alexander Çakır’a dek...

- Aslında çok dar ve kısır bir çerçevede tanıdık sizi. Hiç konuşmadınız. Peki, nerede başlıyor hikâyeniz?

- Ben buradayım demek her zaman sözle olmuyor. Duruş da önemli. Hayatıma aynı şekilde devam ediyorum. Hem avukatlık mesleğimi devam ettiriyorum hem de köpeğim Fındık’tan dolayı başladığım ticari girişimim sürüyor. Çanta markamı yarattım.

- Neden hukuk okudunuz? Aile yönlendirmesi var mı?

- Evet, babamın böyle bir düşüncesi vardı. Ama zaten biz hep sanatla ve sporla iç içe büyüdük. Yaptırım değildi belki ama belli başlı meslekler vardı olabileceğimizi düşündüğümüz, altın bilezik gibi gördüğümüz. Çocukluğu ‘Ben avukat olacağım’ diyerek geçen bir kızdım. Öyle de oldu.

- Kardeşiniz de avukat.

- Belda avukat, Berna da sosyoloji mezunu. Babam da avukat ama önceden tapu müdürlüğü yapıyordu. O anlamda aslında başlarda önümüzde bir rol model yoktu. Kendimi avukat olarak görmek istiyordum, cüppeyle hayal ediyordum. Üniversite sınavına girdiğimde 26 seçenekten yalnızca üçünü doldurdum. Hepsi de hukuktu. Belda da öyle.

- Berna Hanım ise popüler dünyaya yakın bir yol çizdi kendine.

- Sosyolojiyi çok istedi, onu okudu. Ancak oyunculuk ve DJ’lik yaptığı için, popüler dünyaya, şov dünyasına daha yakın tabii. Herkes mesleğinin gereği olduğu yerde. Gerçi Berna’nın ruhunda çılgınlık da var.

- Siz de yok mu?

- Hepimizde var ama benim belli bir kısmı dışarıya yansıyor.

- Neden ağır cezayı tercih ettiniz?

- Siz bunu sorunca aklıma değişik bir hikâye geldi. Ben 3-4 yaşlarındayken kumsalda biz yaşlarda bir çocuk Belda’nın küreğini çalmış. Ben de biraz hırpalamışım çocuğu. “Sen benim kardeşimin küreğini nasıl alırsın? Haksızlık değil mi bu?” diye. Esprisi bir yana hak kavramı fazlasıyla yer etmiş içimizde. Haksızlığa dayanamıyorum. İçimde hep bir müdahale etme isteği var. Gerek meslek seçimim, gerekse ağır cezaya yönelmem bundan. Savunma da bir haktır.

- Hayatınızla ilgili savunma gereği hissetmediniz mi hiç?

- Savunulacak bir şey var mıydı ki?

- Ama “Ben şov dünyasından değilim”i siz farklı bir şekilde gösterdiniz.

- Bu suskun kalmak değil. Yeri geldiğinde zaten konuşuyorum. Sadece şov dünyasına yönelik bir şey yapma gereği duymadım. Çünkü işim ve yaşantım gereği o noktada değildim. Magazin dünyası bana uzak.

- Belli bir mesafe koymuş olsanız da magazinle aranıza, üzerinize gelinmedi mi?

- Röportaj her daim yapılabilir. Ama onu yapmak için ortada bir gerek olmalı. Bazı konular da benim için malzeme değildi. Kendimi çok farklı görmedim hiçbir zaman. Bu tasarım ve çanta işleri gündeme geldiğinde kabul etmeye başladım. Ortada konuşulacak bir ürün var çünkü artık.

- Geçmişe dair pişmanlık duyduğunuz zamanlar oldu mu bu süreç içinde?

- Yaşlı bir teyze, birinin ikramını teşekkür ederek reddettiğimde bana demişti ki “Hayatın sana sunduğu her şeyi minnettarlıkla karşılaman lazım. Sonra ne yapacağına kendin karar verirsin.” Ben de artık böyle düşünüyorum. O yüzden hayatımda “keşke”ler yok. Zaten genelde yaptığımız şeyler için değil de yapmadıklarımız için pişman oluyoruz.

- Ya yapmadıklarınız?

- Artık ortadan kaldırdım. Su sporlarına çok meraklıydım. Keşke diyordum. Artık iyi ki geç olmadan başladım diyorum.

- Bu noktadan yarını nasıl görüyorsunuz?

- İçimde kalan pek çok şeyi becerebildim. En azından denedim. Şimdi hedeflerim var. Su kayağı’nda Türkiye şampiyonu olacağım. Yarışlara hazırlanıyorum. Antalya’da “Hip-Notics Cable Park”a gidiyorum antrenmana. Önümüzdeki yıl eylül ayında da yine Antalya’da dünya şampiyonası var.

- Sanatla iç içe büyüdüğünüzü söylediniz. Var mı yazar çizerlik?

- Tiyatro oyunları yazıp oynuyordum küçüklüğümde. Belda kitaba da döktü hatta. Ben daha çok hayata dair yazmaktan hoşlanıyorum. Ama haddimi biliyorum. Çok iddialı değilim.

- Oyunculuk?

- Öğrencilik hayatımda kaldı. Teklifler de geliyor ama bizim mesleki kısıtlamalarımız da var, izinler almak gerekiyor. Ama eğer proje içime sinerse ve ben de becerebileceğimi düşünürsem neden olmasın.

- Komleks, ego yok gibi sizde?

- Hırs gereklidir kimi zaman. Özellikle de sporda. İddialı olduğum ve iyi bildiğimi düşündüğüm konularda daha kesin konuşurum. Bilmediğim şeylerle ilgili iddiam yok. Yapabiliyorsam ne güzel, yapamıyorsam o da güzel. Her şeyi başarmak zorunda da değiliz hayatta.

- Zamanla da barışmış gibisiniz.

- Evet, ama bir ara paniğe kapıldım. Özellikle şirketi kurduğumda sabah 7 gece 12 çalışıyordum. İş gününden asla taviz vermiyorum ama antrenmana zaman ayırmak istiyorsam öncesinde epey savaşıyorum zamanla. Bilmiyorum 30’lu yaşlardan sonra farklı mı hissedeceğim. Yaş aralığı değişiyor ama hayat çok yeni, çok güzel. Tam tersine 30 olup 18 hissedip, yaşıyorum. İş hayatı, yorgunluklar, koşturmalar belli bir olgunluğa çekiyor ister istemez ama ben 18’lerimdeyim hâlâ.

EVLİLİK SORUSU

- Bir de menajerlik tarafınız var.

- Öztürk İlmaz, 15 yıllık arkadaşım, Berna da kardeşim sonuçta. Aslında ikisinin de sözleşmelerini ben yapıyorum, hukuki işlerini takip ediyorum. İkisi de aileden olduğu için diyelim. Ama menajerleri değilim.

- Rock camiasıyla da aranız çok iyi. Oysa biz sizi popüler taraftan tanıdık.

- Evet kamuoyu öyle tanıdı ama kendi rock grubum vardı ve üniversite zamanında birçok yerde çalmıştık. İş temposundan devam edemedik.

- Sıkı bir rockçı mısınızdır?

- Öyle diyebiliriz. Çok sevdiğim gruplar var ve konserlerini hiç kaçırmam. Yurtdışında dahi olsa yakalamaya çalışırım.

- Öztürk İlmaz ile bir beraberliğiniz olduğundan söz edildi.

Bir kişiden daha duydum ama o benim çok yakın arkadaşım. Bir dönem birlikte çalıştığım insanları, hatta yüzü tam görünmüyordu babamı bile benimle birlikte yazdıkları için komik şeyler yaşadık. Gülüp geçiyorum. Çünkü şu an çok güzel bir ilişki yaşıyorum Salih Alexander’la. Türkiye Windsurf şampiyonlarından. 7 aydır beraberiz. Saklama gizleme gibi bir derdim yok. Diğer yandan birilerinin gözüne sokmak gibi bir ihtiyacım da yok. Ama yine evlilik sorulacak. Neden bu soru bu kadar popüler? Evlendikten sonra da aman boşanıyorlar mı denmeye başlanıyor.