Kemoterapi ve radyoterapi tedavisi öncesinde diş kontrolü uyarısı
Kanser hastalarının tedavi sürecinde kemik yıkımının engellenebilmesi için kullanılan "bifosfonat"ın özellikle çene kemiğinde doku ölümüne yol açabildiği, bu nedenle hastaların kemoterapi ve radyoterapi öncesinde diş ve çene kontrollerini yaptırması gerektiği belirtildi.
AADiş hekimi ve çene cerrahı Prof. Dr. Murat Akkocaoğlu, yaptığı açıklamada, en önemli sağlık sorunlarının başında kanserin geldiğine işaret etti. Kanser tedavisinde, kemoterapi ve radyoterapiye bağlı kimi yan etkilerin görülebildiğini dile getiren Akkocaoğlu, "Bunlardan bazıları da diş, diş eti, ağız mukozası ve çene kemiğinde görülen yan etkilerdir. Bunlar, diş eti yüzeyindeki ağız yaralarından başlayıp çene kemiğinde doku ölümüne kadar gidiyor." diye konuştu.
Akkocaoğlu, bu yan etkilerin kemoterapi ve radyoterapide hastalarda kemik yıkımının engellenebilmesi amacıyla kullanılan "bifosfonat"a bağlı geliştiğini söyledi. Kemoterapide kullanılan diğer ajanların da bu tür yan etiklere yol açtığının belirlendiğini aktaran Akkocaoğlu, "Sadece bifosfanata değil diğer kemoterapatik ajanlarda da bu etkiler görülebiliyor." bilgisini verdi.
Kanser sayısındaki artışla birlikte artık çok sayıda hastanın diş hekimlerine de müracaat ettiğini anlatan Akkocaoğlu, şöyle devam etti:
"Onkoloji hastalarına herhangi bir diş tedavisi, özellikle cerrahi tedavisi yapılacaksa kemoterapi ilaçları alınmadan en az 15 gün öncesinde tedavi tamamlanmalı. Bu nedenle kemoterapiye başlamadan önce hastalarının diş hekimi muayenesinden geçmesi önem taşıyor. Kemoterapi öncesinde hastanın ağız hijyeni sağlanmalı. Onkoloji hastaları, kemoterapi ve radyoterapi öncesinde, çürüklerden diş çekimine, kanal tedavisinden diş eti tedavisine kadar tüm gerekli işlemleri yaptırmalı. Ağızda açık yara kesinlikle bırakılmamalı. Tedavi sırasında bir uygulama yapılması zorunluğu olduğunda yapılıyor ancak yara dikilerek kapatılıyor ve bu durumda yaranın iyileşmeme riski artıyor. Ağız hijyeni iyi olursa, çürük ve diş eti hastalığı elimine edilirse enfeksiyon riski ise azalıyor. Onkoloji hastalarında özellikle hareketli, tüm damak ve kancalı protez kullananların diş etinde bir travma oluşması halinde kemikte açılmalara bağlı doku ölümü gelişebiliyor ve bu geliştikten sonra müdahale edilemiyor."
"HASAR KALICI OLUYOR VE BİR ÖMÜR DEVAM EDİYOR"
Çene kemiğindeki doku ölümünün hastanın yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürdüğüne işaret eden Akkocaoğlu, hastada kemoterapiye bağlı deri ve saç dökülmesi, ağız kuruluğu ve ağız yaralarının yanı sıra çene kemiğinde doku kaybının görülebildiğini vurguladı. Akkocaoğlu, hastanın çene kemiğinde doku kaybı gelişmesinin ilk bulgusunun ağrı olduğunu dile getirerek şu bilgileri verdi:
"Su içerken bile ağrı hissedebiliyor hastalar. Özellikle hareketli protezlerin tedavi öncesinde mutlaka yenilenmesi gerekir. Ağız içindeki açık yara yüzeylerinde bakteri gelişmesiyle hasar çok ileri boyuta gidebiliyor. Çenede ölü kemikler oluşuyor, bu kemiklerin vücuttan atılmasının ardından kemikler çok inceliyor ve hasta yemek yerken bile çene kemiği birden kırılabiliyor. Bulgular, çenede ağrı ile başlayıp ağız yaraları ile devam ediyor. Çene kemiğinde kalıcı hasar kaybı ise 1-10 yıl içinde görülebiliyor."
Kemik kaybı nedeniyle diş protezlerinin ağızla uyumunun bozulduğunu, bu nedenle hastaların yemek yemekte zorluk çekebildiğini ve yeterli beslenemediğini ifade eden Akkocaoğlu, "Protezlerin oturduğu yüzey azaldığından hasta konuşmada da sıkıntı yaşayabilir. Çünkü ağız anatomisi tamamen bozuluyor. Bu bölgenin de anatomik olarak oluşturulması mümkün değil, o nedenle hasar kalıcı oluyor ve bir ömür devam ediyor." açıklamasında bulundu.
Bu hastalarda diş protezinin oturacağı yeterli alan kalmadığı için yeni bir protez yapılmasının da mümkün olmadığına dikkati çeken Akkocaoğlu, sadece ağız yaralarının giderilmesi gargara ve tükürük artışı için ilaç verildiğini kaydetti.