Kemal Kılıçdaroğlu'ndan 'hayır' demek için üç neden: Hitler ve Mussolini örneği
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Ölümle tehdit edilen Selin Sayek Böke'nin sadece düşüncelerini söylediğini anlatan Kılıçdaroğlu, 'hayır' oyu kullanacaklar için baskı altında tutulmasının 'hayır' oylarını artıracağını söyledi.
cumhuriyet.com.trCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, 'Hayır' oyu kullanacaklara karşı başlatılan baskıların asla ve asla insanları yıldırmaması gerektiğini belirterek "Tam tersine baskılara karşı direnilmeli, sandığa gidilmeli ve kim baskı kuruyorsa onlara gerekli ders sandıkta verilmeli" dedi.
'Terör örgütleriyle, 'Hayır' oyu kullanacakların özdeşleştirme söylemlerini Sayın Başbakan yaptığı açıklamayla bu algıyı düzeltti, bununla ilgili sizin düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?' sorusuna CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Eğer bir toplumu bir ülkenin vatandaşlarını birbirlerine düşman etmek, bu vatandaşları birbirilerine karşı rakip haline getirmek isteniyorsa o tür dile ihtiyaç var ve onu yaptılar. Ama bu ters tipti. Gideceğiz oy kullanacağız, bir tarafında evet var bir tarafında hayır var, tercihimizi ona göre kullanacağız. Evet oyu kullananda bizim vatandaşımız, hayır oyu kullananda bizim vatandaşımız. Siz hayır oyunu kullananları terörist ilan ederseniz, hangi kucaklayıcı dili kullanacaksınız ve Türkiye’yi nasıl yöneteceksiniz. Ben de onu karşılık şunu söyledim, evet oyunu kullananda, hayır oyunu kullananda benim vatandaşımdır ve benim başımın üstünde yeri vardır. Ben sadece vatandaşlarımdan şunu istiyorum, sandığa giderken düşün, vicdanında ölç, biç, tart ve ondan sonra git. Kullanacağın oy sadece sana ait olan bir oy değil, senin geleceğinle ilgili, torunlarınla ilgili de bir oy. Dolayısıyla sen otoriter bir yönetim, tek adam rejimi mi istiyorsun, yoksa parlamenter, demokratik bir sistem mi istiyorsun. Sen kendi düşüncelerini özgürce açıklayabileceğin bir Türkiye mi istiyorsun, yoksa düşüncelerini açıklamaktan korkacak bir Türkiye mi istiyorsun. Bu çerçevede otur, konuş, düşün, danış ve oyunu git öyle kullan diyorum."
"BİZİM KAMPANYAMIZ TOPLUMUN HERKESİMİNDEN KATILIMLI ÇOKLU BİR KAMPANYA OLACAK"
'Sizin referandum kampanyanız ne zaman başlayacak ve hangi çerçevede olacakö sorusuna ise Kılıçdaroğlu, şöyle yanıt verdi:
"Bizim kampanyamız başladı. Bu çoklu bir kampanya. Sadece CHP’nin kampanyası değil, toplumun değişik kesimleri, sivil toplum örgütleri var, meslek kuruluşları var, siyasi partiler var ve bizde varız. Kampanyalarımızı başlattık. Bütün il ve ilçe örgütlerimizi Ankara’ya davet ettik. Bunlara kampanyada nasıl bir dil kullanacaklarını, hangi argümanları kullanacaklarını ifade ettik, küçük broşürler hazırladık. O broşürleri gönderdik. Hem eğitim amaçlı, hem halka nasıl davranılacak, nasıl hitap edilecek ve hangi argümanlarla gidilecek bunları bir şekliyle aktardık. Ayrıca ben de dahil olmak üzere milletvekili arkadaşlarımızla çalışıyoruz. Bu Pazar günüde eski milletvekillerimizi davet ettik, onları da sahaya göndereceğiz, onlarda çalışmak istiyorlar, onlara da görev vereceğiz. Dolayısıyla Türkiye’nin her tarafında bu anayasa değişikliğini Türkiye için nasıl bir sonuç doğuracağını geniş kitlelere anlatmaya çalışacağız."
"HAYIR OYU KULLANACAKLAR İÇİN BASKI KURUP, HAPSE ATIYORLAR"
'Gerek sosyal medyada, gerekse çeşitli yorumlarla hayırcılara karşı tehdit ve saldırılar gündeme geliyor, bu olayları nasıl değerlendiriyorsunuz' soru üzerine ise Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Anayasa gibi önemli bir değişikliği referanduma halkın oyuna götürüyoruz. Eğer bir kişi kullanacağı oy nedeniyle tehdit ediliyorsa, baskı altına alınıyorsa , kullanacağı oy nedeniyle tehdit ediliyorsa bu ülkede her şeyden önce demokrasiyi sorgulamamız lazım. Ve bunun sorumlusu kimdir, o soruyu sormamız lazım. Bakın biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak ayrıştırıcı bir dil kullanmıyoruz., tam tersine kucaklayıcı bir dil kullanıyoruz. Kişinin oyu ne olursa olsun, başımızın üstünde yeri vardır diyoruz, onu kınamıyoruz, onu eleştirmiyoruz. ona baskı uygulamıyoruz. Ama özellikle iktidar kanadı ve onların yandaşları hayır oyu kullanacaklar için baskı kuruyorlar, hapse atıyorlar. Bazen işyerlerini yakıyorlar, tehdit ediyorlar. Bunlar doğru değil. Bu tür davranışlar hayır oyunu daha da güçlendirecektir. İnsanlar daha fazla gideceklerdir. Ben bu vasıflardan kurtulmak istiyorum diyeceklerdir. Ben kendi ülkemde demokrasi istiyorum diyeceklerdir. Ben kendi ülkemde düşüncemi rahatlıkla açıklayabilmeliyim diyebileceklerdir. Parlamento milli kurtuluş savaşını yürüten parlamento, Gazi Meclis, hakları yetkileri elinden alınan bir Meclis olmasın diyeceklerdir. Benim vekilim orada ikinci sınıf bir vekil durumuna düşmesin diyeceklerdir. Dolayısıyla baskılar insanları asla ve asla yıldırmamalı, tam tersine baskılara karşı direnilmeli, sandığa gidilmeli. Kim baskı kuruyorsa, onlara gerekli ders sandıkta verilmelidir diye düşünüyorum."
"SAYIN BÖKE SADECE DÜŞÜNCESİNİ AÇIKLADI"
Kılıçdaroğlu, Selin Sayek Böke'ye karşı tehdidi nasıl değerlendiriyorsunuz?' sorusuna, Kılıçdaroğlu, "Son derece üzücü bir olay. Bir kadın milletvekiline televizyonda konuştu ve neden hayır oyu verilmesi gerektiğini anlattı diye tehdit yoluyla onu sindirmek, baskılamak hangi aklın ürünüdür, hangi mantığın ürünüdür, hangi insanlığın ürünüdür. Ne yaptı sayın Böke. Sadece düşüncesini açıkladı. Bu referandum sonucunda evet çıkması durumunda Türkiye'yi nelerin beklediğini de gösteriyor. Herkes sandığa giderken bunların hepsini düşünerek gitmeli. Biz vatandaş olarak bakın bir siyasi partinin genel başkanı olarak değil, vatandaş olarak biz üzerimize düşen vazifeyi yapmak durumundayız. Çocuklarımıza karşı sorumluluğumuz var, ülkemize karşı sorumluluğumuz var, şehitlerimize, gazilerimize karşı sorumluluğumuz var. Biz kendi ülkemizde tam demokrasi istiyoruz. Biz üçüncü sınıf bir demokrasiye layık değiliz. Birinci sınıf demokrasi olsun, Japonya'da ne varsa, Amerika'da ne varsa, Almanya'da, Hollanda'da, Belçika'da bizim demokrasi kültürümüz de en az onlar kadar olmalı. Kendi geleneklerimize sahip çıkmalıyız, örfümüze adetimize sahip çıkmalıyız. Demokrasimizi, cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmalıyız. Biz demokrasiyi getirdiğimizde kendi ülkemize dünyada sayılı saygınlığı olan bir ülkeyi kendi ellerimizle kurmuş olacağız. Onun için biz demokrasiye önem veriyoruz. Çiftçi derdini anlatabilmeli, esnaf, sanayici derdini anlatabilmeli. Düşünebiliyor musunuz; Anayasa değişikliği var, referanduma gidiyoruz, hiçbir işveren korkudan sesini çıkartamıyor. Medya büyük ölçüde susturulmuş vaziyette. Bu tabloyu kimse hak etmiyor. Türkiye bu tablodan kurtulmak zorundadır. Ve bunun kurtuluşu da 16 Nisan'da sandığa giderek, oy kullanarak sağlayacağımız bir kurtuluş olacaktır" şeklinde yanıt verdi.
"VATANDAŞ HANGİ GEREKÇEYLE EVET OYU KULLANACAK, ONU ANLATSINLAR"
'AKP'nin kampanya dilini değiştireceği iddiaları hakkında neler düşünüyorsunuz?' sorusuna Kılıçdaroğlu, "Ben iktidar partisinden şunu bekliyorum; Bunu da büyük bir samimiyetle ifade ediyorum. Vatandaş hangi gerekçeyle sandığa gidip evet oyu kullanacak. Bunu anlatsınlar. Bakın ben hangi gerekçeyle sandığa gidip hayır kullanması gerektiğini anlatıyorum. Makul bir dille anlatıyorum, örnekler vererek anlatıyorum. Aman onlar bunu yapamıyorlar. Vatandaş hangi gerekçeyle evet oyu verecek, bunu söyleyemiyorlar. Demokrasi deseler, demokrasiyi kaldırıyorlar. Güçlü demokrasi deseler, güçlü parlamento kuracağız diyorlar, parlamentonun yetkilerini alıyorlar, bir de 600 milletvekili. Niye milletvekili sayısı artıyor?. Yani bu vatandaşın sırtına 50 milletvekili yükü neden getiriliyor. 550 milletvekili dahi fazla inanın. Makulü 450 milletvekilidir. Hangi gerekçeyle 600'e çıkartıyorsunuz. Çıkıp bunu anlatsınlar vatandaşa. Bunları anlatamıyorlar, hayır diye teröristtir diye başladılar. Vatandaştan tepki gelince, efendim biz dilimizi yumuşatacağız. Eee yumuşatın. Ben sizden şunu bekliyorum. Hangi gerekçeyle vatandaşa evet oyu kullanın diyorsunuz. Bunu çıkın anlatın. Şu ana kadar bunu anlatmış değiller. Sayın Cumhurbaşkanı bir-iki örnek verdi, kendisine teşekkür ettim. Tek adam rejimi getiriyorsunuz diyordum, itiraz ediyorlardı. Sayın cumhurbaşkanı dedi ki:; 'bütün yetkileri tek elde toplayacağız' dedi. Teşekkür ettim kendisine. Bizim söylediğimizi doğruladı. 600 milletvekili hangi gerekçeyle, hangi gerekçeyle getiriyorlar. 18 yaşında milletvekili yapacağız, milletvekilliğinden muaf tutacağız dedi sayın cumhurbaşkanı, bunun için de teşekkür ettim. 18 yaşındaki çocuğumuz iş istiyor iş. Yıllardır iş bekliyor. Sadece 18-20-28-38-48 yaşındaki vatandaşımız da iş bekliyor. İşi olmayan gencimiz nasıl milletvekili olacak ve nasıl askerlikten muaf olacak, hangi gerekçeyle askerlikten muaf olacak. Askere gitme yaşı 21. Kendi çocuklarına, torunlarına milletvekilliği mi ayarlıyor şimdiden. Bunlar oturulup, konuşulması lazım. Onun için vatandaşlarıma söylüyorum. Sandığa giderken düşünün, nasıl oy kullanacağınızı düşünün. Elbette ki seçimlerde gidip istediğiniz partiye oy veriyorsunuz. Ama bu seçim, bir demokrasi seçimi. Türkiye'de demokrasi mi olsun, tek adam rejimi mi olsun. Bunu oyluyoruz. Bu kadar basit. Bu kadar net bir tablo oyluyoruz. Dolayısıyla sandığa giderken hepimizin düşünmesi lazım. Görüşlerimiz farklı olabilir, kimliklerimiz farklı olabilir, inançlarımız farklı olabilir. Ama hepimiz güzel Türkiye'de yaşıyoruz. Türkiye'nin huzuru, mutluluğu, güvenliği için demokrasi şart. demokrasi mücadelesi verdik, demokrasi için bu ülkede şehitler oldu. Demokrasi mücadelesi için insanlar hayatlarını kaybettiler. Şimdi neden ve hangi gerekçeyle biz demokrasiyi rafa kaldırıyoruz. Demokrasi kadar güzel bir şey yok" diye cevap verdi.
"HAYIR DEMEK İÇİN ÜÇ NEDENİ SÖYLEYEYİM"
Kılıçdaroğlu, 'Vatandaşların sokakta siyasi parti liderlerinden ve siyasilerden, 'evet' veya 'hayır' kullanmak için bize üçer önemli gerekçe göstersinler. Biz de kararımızı ona göre verelim diyorlar kararsızlar. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz'. Hayır oyu için önemli gerekçeniz nedir' sorusuna ise, "Evet'i savunanlar üç neden söylesinler. Ben de merak ediyorum. Hangi nedenleri söyleyecekler. Hayır demek için birden fazla neden var ama, üç nedeni söyleyeyim. 1- Milli Kurtuluş Savaşı'nı veren gazi Meclis'in yetkileri elinden alınmamalı. 2- Bütün yetkiler bir kişide toplanamaz. Ne Türk tarihinde bizim dışımızdaki başka tarihlerde böyle örnekler yoktur. Var olan örneklerde ise o topluma felaketler getirmiştir. Bunun en tipik örneği Hitler'dir, Mussolini'dir. Bütün yetkiler bir kişiye verildi. Sadece kendi ülkelerini değil, bütün Avrupa'yı kana buladılar. Bunlar asla doğru değil. Bir üçüncüsü, demokrasiyi savunuyorsak, demokrasiden yanaysak, bizim gibi düşünmeyen insanlara da saygı göstermek istiyorsak, buna hayır diyeceğiz. Bir kişiye verdiğimiz yetkilerin sonucu nedir biliyor musunuz?. Bir kararname ile bütün muhtarlıklar kaldırılabilir, bütün muhtarlıklar. Muhtar arkadaşlarım diyecekler ki; bir kararnameyle bizim yetkilerimiz alınamaz. Ben de onlara şunu söylüyorum. Bu anayasa değişikliği geçerse, başkan parlamentoyu ve onlara göre 600 milletvekilinin seçildiği parlamentoyu feshedecek, muhtarlığı mı feshetmeyecek. Düşünsünler, taşınsınlar ve sandığa gitsinler ve buna göre oylarını kullansınlar. Hangi gerekçeyle evet istiyorlar, ben onu bilmiyorum. Onlar da onu çıkıp anlatsınlar, ben de gerçekten öğrenmek isterim" dedi.
"TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ VARDIR SÖZÜNÜ KİMSEYE ANLATAMAZSIN"
'Siz de daha önceki beyanatlarınızda Anayasa'nın değiştirilmesi gerektiğini belirtiyordunuz. Siz bu Anayasa değişikliği taslağındaki maddelerin tümüne mi hayır diyorsunuz, ya da sizin de bu değişiklik maddelerinde onaylayacağınız, onayladıklarınız var mı?' sorusuna Kılıçdaroğlu şu cevabı verdi: "Biz 1982 Anayasasını asla savunmadık. Hem anayasanın o dönemde çıkan yasaların değiştirilmesini savunduk. Yani Türkiye'nin darbe hukukundan arınmasını savunduk. Parlamenter demokratik rejimin güçlenmesini savunduk. Bunun için yüzde 10 seçim barajının kaldırılmasını istedik. Bunun için siyasi ahlak yasasının çıkmasını istedik. Parlamentoya düzgün insanlar, halkı düşünen insanlar gelsin, ihale takipçileri, yolsuzluk yapanlar parlamentoya gelmesinler, siyasi ahlak yasası bu açıdan çok önemlidir dedik. Yurt dışında çok sayıda vatandaşımız var. Yurt dışı seçim çevresi olsun dedi. Oradan da milletvekili arkadaşlarımız seçilip gelsinler. Yani milli irade parlamentoda çok daha geniş bir yapı içinde temsil edilsin dedik. 600 milletvekili sayısı fazla dedik, 550 de fazladır, 450 milletvekili olsun dedik. Siyasi partilerin finansmanı ile ilgili oturalım, konuşalım, demokratik standartlarda ölçüler getirelim dedik. Bakın bunların bütününün tamamı güçlü bir parlamentodan yanadır. Güçlü bir parlamenter sistemden yanadır. Parlamenter rejimimizi ne kadar güçlendirirsek, demokratik standartları ne kadar yükseltirsek, o kadar önemlidir. Ve Türkiye'nin saygınlığı da o kadar artmış olur. Bugün hayır diyeni suçluyorsan, hayır diyeni mahkemeye gönderiyorsan, piyano çaldı diye bir sanatçıyı hapse atıyorsan, Türkiye'de demokrasi vardır sözünü kimseye anlatamazsınız. 150'nin üzerinde gazeteci bu ülkede hapisteyken, siz dönüp de dünyaya benim ülkemde demokrasi vardır dediğiniz zaman, hiç kimse size inanmaz. Oysa biz bütün bunlardan kurtulmak istiyoruz. Elimize 12 Eylül döneminde çıkan ve demokrasinin zincirleri olan o zincirlerden bu halkı kurtarmak istiyoruz."
"BİR KARARNAMEYLE DEVLETİN ŞEKLİ DEĞİŞİR Mİ?"
Kılıçdaroğlu, kendi ülkemizde huzur içinde mutlu bir Türkiye'de birlikte yaşamak istediklerini de belirttiği konuşmasının devamında, "Benimle aynı düşüncede olmayan insanlarla pekala ben bir araya gelip, konuşmalıyım. Gelmeliyim, konuşmalıyım. O bana düşüncelerini aktarmalı, ben ona düşüncelerimi aktarmalıyım. Belki çok güzel ortak bir akılla bir Türkiye inşa edebiliriz. Bakın biz böyle bir Türkiye istiyoruz. Ama onlar böyle bir Türkiye istemiyorlar. Bir kişi olsun, elinde sopa olsun, kim onun düşündüğünün aksine düşünce ifade ederse, sopayla kafasına vursun, alsın hapse atsın. Hakimi ben tayin edeceğim diyor, Anayasa mahkemesine hakimi ben tayin edeceğim diyor. Valiyi, kaymakamı, müsteşarı ben tayin edeceğim diyor. Şimdi elini vicdanına koyup düşünsünler. Bir kararı, bir kararnameyle devletin şekli değişir mi Allah aşkına, devletin yapısı değişir mi?. Müsteşarın istediklerini kim belirliyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi. Bu anayasa geçerse kim belirleyecek, bir kişi belirleyecek. Kaç bakanlık olacak belli değil. Kaç Cumhurbaşkanı olacak belli değil. 81 ilin il başkanı, başkan yardımcısı olursa ne olur, tam bir kaos olur. Engel var mı? Hiçbir engel yok. Efendim seçilen bir başkan bunu yapmaz. Ee yeni gelen birisi de bunu yaparsa ne yapacağız?. Devleti inşa ederken liyakat esası üzerine inşa edilir ve devletin dengeleri iyi korunur. Bakın ta Türklerin tarihine bakın. Hiçbir zaman bir kişiye bütün yetkiler verilmemiştir, Osmanlı dahil. Osmanlı'da kim vardı padişahtan sonra, Veziriazam vardı, yani Sadrazam. Padişahın mührünü taşıyan kişidir. Sefere giderken padişah gelmiyorsa, orduya komutanlık yapan kişidir. Ayrıca bakanlar vardır, vezirler vardır sadrazam dışında. Sadrazam Başbakan konumunda. Şimdi biz Başbakanlığı kaldırıyoruz. Çıksınlar, hani diyordunuz ya; üç şey söylesinler diyordunuz ya. Bir soru daha soralım. Başbakanlığı niye kaldırıyorsunuz?. İki başlılık. İki başlılık Türkiye'de yok ki. Binali bey, sayın Erdoğan'ın söylediğine itiraz edecek ne gücü vardır, ne de kapasitesi vardır. Yok ki iki başlılık. Tam tersine tek başlılık var. Bu tek başlılık, birisinin diğerinin görev alanına müdahale etmesinden kaynaklanan sorunlar var şu anda" diye konuştu.
"BAŞBAKAN BİR KONU MANKENİ KONUMUNDA"
Başbakanın konu mankeni konumundan kurtulması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "Başbakan bir konu mankeni konumunda. Bundan kurtulması lazım sayın başbakanın. Emin olun, bakın bu anayasa hayır çıktığı zaman Cumhurbaşkanı rahat edecek, Başbakan da rahat edecek, Türkiye Büyük Millet Meclisi de rahat edecek ve halk siyasetçilere çok ama çok önemi bir ders vermiş olacaktır. Diyecek ki, biz sizi seçtik oraya gönderdik, lütfen anayasayı kimse ihlal etmesin. Herkes Anayasa'da yazılı olan yeminine sadık olsun. Madem ki namus ve şeref üzerine söz verildi, halk şunu diyecek. Namus ve şeref kavramı bizim için çok önemlidir. Herkesi namus ve şerefi üzerine yemin ettiyse, yeminine sadık kalsın, Başbakan görevini yapsın, bakanlar görevini yapsın, ana muhalefet partisi ve diğer muhalefet partileri görevlerini yapsınlar. Cumhurbaşkanı da görevlerini yapsın. Parlamentoda oturun, bu memleketin dünya kadar sorunu var, onu çözün, bir araya gelin onu çözün. Bu ülkede işsizlik, yoksulluk, demokrasi sorunu var. 15 Temmuz'da bir olay yaşadık, bir darbe girişimi oldu. kim 15 Temmuz'da darbe girişimini püskürttü, neresi bombalandı, Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalandı. Sabaha kadar çalıştılar mı, çalıştılar. Dört partinin milletvekili var mıydı, 4 partinin milletvekilleri de oradaydı. Meclis başkanı da orada mıydı?. Evet Meclis başkanı da oradaydı. Niye peki bu meclisi ikinci sınıf meclis konumuna getiriyorsunuz diye vatandaşın sorması lazım" dedi.
"SEÇİMLE GELMEMİŞ BİRİSİ VEKALET EDECEK"
Kılıçdaroğlu, şu anda bugünkü yasaya göre sayın Cumhurbaşkanı yurt dışına gittiğinde veya hastalandığında yerine seçimle gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı'nın vekalet ettiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, "Cumhurbaşkanı devletin yapısından sorumlu olduğu için, uyumlu çalışmasından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cumhurbaşkanına vekalet ediyor. Yeni Anayasa değişikliği çıkarsa ne olur, kabul edilirse. Meclis başkanı vekalet edemiyor. Seçimle gelmemiş birisi vekalet edecek. Türkiye Cumhuriyeti'nin başkanı olarak seçimle gelmemiş birisi vekalet edecek. Bunun adı demokrasi mi?. Hani milli irade, nerede milli irade. Milli irade Türkiye'yi yönetmeyecek de kim yönetecek?. Bütün vatandaşlarımın bunları düşünmesini isterim. Benim bu söylediklerim yanlıştır diyorlarsa, sayın Kılıçdaroğlu'nun kullandığı şu cümle yanlıştır, ben de bakayım bir daha. Olur ya hata yapmış olabilirim. Ama bunu diyemiyorlar. Ne diyorlar; Kılıçdaroğlu yalan söylüyor diyorlar. Hangi cümlem yalan. Herkes ama herkes sandığa giderken düşünsün" diye konuştu.