Kemal Derviş: Siyasi gerilim cari açıkla birleşirse zorluk artar
Brookings Kurumu Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, yükselen piyasaların karşı karşıya kaldıkları ekonomik güçlükleri analiz ettiği makalesinde, “Birkaç ülke için ciddi tehlikeye karşın, 2014’te genel bir yükselen piyasa krizi ihtimali yok” dedi.
cumhuriyet.com.trBrookings Kurumu Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, yükselen piyasaların karşı karşıya kaldıkları ekonomik güçlükleri analiz ettiği makalesinde, “Birkaç ülke için ciddi tehlikeye karşın, 2014’te genel bir yükselen piyasa krizi ihtimali yok” dedi. Derviş, zorluğun büyük cari işlemler açığına sahip ülkeler için daha fazla olduğuna değinirken, “Son dönemde şaşırtıcı sayıda ülkede olduğu gibi, eğer siyasi çalkantı ya da gerilim karışımın içine atılırsa bu zorluk giderek daha artar” görüşünü dile getirdi. Kemal Derviş, yüksek faiz oranlarının büyümede yavaşlamaya, istihdamda azalmaya neden olacağını, ancak bunun maliyetinin patlayan bir krizin ortaya çıkardıklarından daha küçük olacağını bildirdi.
PROJECT SYNDICATE’E YAZDI
Kemal Derviş Project Syndicate’te yer alan “Yükselen piyasalar için hengame ya da türbülans mı?” başlıklı makalesinde, ABD’deki parasal genişlemenin daralmasında en güçlü baskının “Kırılgan Beşli” denilen Brezilya, Hindistan, Endonezya, Güney Afrika ve Türkiye’de oluştuğunu ancak buna başka yükselen ülkelerin de dahil edilebileceğini belirterek şöyle dedi:
"Yükselen piyasa ‘boğaları’, büyük orta gelirli ülkelerin borç/GSYH oranlarını, onlara geçmişte yoksun bulundukları mali alanı verecek şekilde önemli ölçüde düşürdüklerine işaret ediyor. Ancak ne 1994’teki Meksika ‘tekila’ krizi ne de 1997’deki Asya krizi büyük kamu açıklarından kaynaklandı. Her iki durumda ters sermaye akışı karşısında sabit döviz oranını savunma çabası ana faktördü, Türkiye’de Şubat 2001’deki para birimi çöküşü öncesi olduğu gibi.
Bugün yükselen ülkelerin büyük bölümü sadece düşük kamu borç yüküne sahip değiller, aynı zamanda esnek döviz kuru için kararlı görünüyorlar, iyi sermayelendirilmiş bankaları var, döviz baskısının sınırlandırılması yönünde düzenlenmişler.”
Ani para çıkışı sonunda yerel paranın değer kaybı sorununun üzerine cari işlemler açığını düşürme düzenlemesiyle gidilebileceğini, bunun sermaye akışına olan ihtiyacı hızla azaltabileceğini kaydeden Derviş, şu konulara değindi:
“-Paradaki değer kaybı, açık veren ülkelerin büyük bölümü tarafından yönetilebilir, ancak çok hızlı şekildeki çok büyük değer kaybı bir kısır döngüyü tetikleyebilir.
-Özel sektör bilanço sorunları finansal sektörü zayıflatır ve kamu finansmanı üzerinde kemer sıkmaya mecburiyetiyle sonuçlanabilir, böylece tüketici talebini sınırlar ve firmaların bilançoları üzerinde daha fazla zarara yol açar.
-Böyle bir krizi engellemek için döviz kuru ülkenin özel koşullarına bağlı olacak bir şekilde yönetilmeli. Büyük net merkez bankası rezervleri süreci rahatlatmaya yardım edebilir. Bunun dışında, faiz oranlarında önemli bir artış kısa vadeli sermayeyi korumada ve daha tedrici bir reel sektör ayarlamasına imkân sağlamakta kullanılmalı. Yüksek faiz oranları elbette büyümede yavaşlamaya, istihdamda azalmaya neden olur, ancak bu maliyetlerin, tamamen patlayan bir krizin ortaya çıkardıklarından daha küçük olması muhtemel.
-Zorluk büyük cari işlemler açığına sahip ülkeler için daha fazla. Ve son dönemde şaşırtıcı sayıda ülkede olduğu gibi, eğer siyasi çalkantı ya da gerilim karışımın içine atılırsa bu zorluk giderek daha artar.
-Yine de birkaç ülke için ciddi tehlikelere karşın, 2014’te genel bir yükselen piyasa krizi ihtimali yok. Hâlihazırdaki karşı sermaye akışları çok sınırlı oldu ve faiz oranlarını hızla yükselten gelişmiş ülke yok, gerçekte ABD’nin cari işlemler açığının azalmasıyla ABD’den net akışlar geçen 12 ayda arttı. Üstelik yükselen piyasa ülkelerinin büyük bölümü yeterli mali pozisyonlara sahip.
-Son çalkantı dünya çapındaki varlık fiyatlarının olağanüstü genişlemeci para politikaları tarafından şişirilmesinin giderek gerçekleştiğini gösterdi. Sonuç olarak birçok mali varlık, güvendeki küçük oynamalara karşı bile kırılgan hale geldi ve bu, reel faiz oranları daha normal uzun vadeli düzeylere yaklaşıncaya değin devam edecek.
-Bununla birlikte orta vadede teknolojiyi yakalamalarında artış potansiyeli ve uyumun devamlılığı yükselen piyasaların büyük bölümünde güçlü kalacak. Ülkelerin uyum adımları, geçmişten de fazla olarak yönetişimin kalitesi ve yapısal reform adımlarına bağlı olacak.” (thelira)