Kayıp çocuk sayısı meçhul
İki bakanlık arasındaki uçurum Türkiye'deki 23 bin kimsesiz çocuğun koruma ve bakım hizmetini üstlenen devlet, kurumlardan kaçan çocukların sayısını bilmekten bile aciz durumda.
cumhuriyet.com.trTürkiye genelindeki yetiştirme yurdu, çocuk yuvası, çocuk ve gençlik merkezi ile devlete bağlı diğer bakım merkezlerinden kaçan çocukların sayısı konusunda, ilgili bakanlıklar, emniyet ve TÜİK verileri arasında adeta uçurum var. Uzmanlar, çocukların kaçmasının temel nedeninin, kurumlardaki çarpık yönetim olduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye’deki 23 bin kimsesiz çocuğun koruma ve bakım hizmetini üstlenen devlet, kaçan çocukların sayısını bilmekten bile aciz durumda. İçişleri Bakanlığı’nın raporuna göre, 2011-2012 yıllarında tam 9 bin 999 çocuk kurumlardan kaçtı. Bu çocukların 9 bin 231 olayda şüpheli, 6 bin 380 olayda ise mağdur olduğu tespit edildi. Türkiye İstatistik Kurumu’nun raporuna göre ise 2008-2011 yılları arasında 27 bin kaybolan çocuk arasından 3 bini kurumlardan kaçtı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün verileri günde en az 25 çocuğun evden veya kurumdan kaçtığını gösterirken; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na göre ise Türkiye genelinde sokakta yaşayan çocuk sayısı yalnızca 24.
Tüm bu rakamlar arasındaki uçurum, Türkiye’deki kimsesiz ve kayıp çocukların görmezden gelindiğini ortaya koyuyor. Oysa TBMM tarafından kurulan Kayıp Çocuklar Komisyonu raporunda yer alan, kayıp çocukların ortak bir sistemle takibini öngören önerinin ilgili 4 bakanlık tarafından yerine getirileceğine ilişkin protokol, 2010 yılında imzalanmıştı. Protokol, dönemin İçişleri, Adalet, Ulaştırma ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında yapılmıştı.
Kaçma yaşı 13’ün altına düştü
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Başkanı Kahraman Eroğlu, bu kurumlardaki yöneticilerin, çocukların psiko-sosyal gelişimine yönelik eğitim almamış, kurum deneyimi olmayan kişilerden oluşmasının büyük bir sorun olduğuna dikkat çekti. Meslek elamanları da dahil, bakıcı annelerin taşeron şirketler aracılığıyla istihdam edildiğini belirten Eroğlu, son yıllarda siyasi nedenlerle çok sık yönetici ve bakıcı anne değişikliği yaşandığını söyledi. Eroğlu, şöyle devam etti:
“Bu yüzden buralarda kalan çocuklar bakıcı anneleri ve çevreleriyle iletişim geliştiremiyor. Çocuklara yeterli yeme içme ve giyinme olanakları sağlansa da, yeterli sevgi verilemiyor. Tüm bu nedenlerle artık kurumlardan kaçma yaşı 13’ün altına düşmüş durumda.”
‘Kaçtım, tinere başladım’
Peki, kimsesiz çocuklar neden kaçıyor ve kaçan çocukların başına neler geliyor?
Uğur, hayatını yetiştirme yurdu ile sokaklar arasında gidip gelerek geçirmiş biri… Henüz 8 yaşındayken annesinin evi terk etmesi ve üvey anne şiddetine maruz kalması; onu 12 yaşına bastığında evden kaçmaya iten temel nedenler olmuş. 4 yıl boyunca sokakta mendil satan, cam silen, tiner çeken ve para dilenen Uğur, “Diğer çocuklarla toplu halde dolaşıyor olmasaydık başıma her şey gelirdi. Bizler, uyuşturucu, hırsızlık, fuhuş çeteleri için sermayeyiz” diyor. Ama önce, kaldığı yurtlardan bugüne kadar toplam 13 defa kaçmış olma nedenini anlatıyor:
“Kaçmamın nedeni sokağın özgürlüğüydü… Yurda uyum sağlamak zor, bazen kavga oluyordu gürültü oluyordu. Gece 11’de yatıp sabah 7’de kalkmak zorundasınız. Tüm kurallara uymak, belli bir hayatın içine girmek zorundasınız. Ama sokak öyle değil. Rahatsınız, para kazanabiliyorsunuz sokakta. Arkadaş ortamlarınız var. Bir de tabii maddeye alıştıysanız artık yurtta duramazsınız.”
Tek eksik aile sevgisi...
Yurtlarda yiyecek-giyecek, sosyal faaliyet açısından bir eksikleri olmadığını söyleyen Uğur, sözlerini şöyle noktalıyor:
“Tek eksik aile sevgisi... Bazı çocuklar ailelerini çok özlüyor. Bazılarının ailesi gelip onları alınca da geride kalanlar üzülüyor. Benim ailem mesela, hiç gelmedi beni görmeye. Bayramda el öpmeyi çok isterdim...”
Tehdit altındalar
Uğur, yurttan kaçan çocukları ağına düşürmek isteyen kişileri şöyle anlatıyor: “Örneğin bir travesti, yurttan kaçmış çocuğun yanına gidiyor, yemek ısmarlıyor. Kalacak yer teklif ediyor. Her şey güzel başlıyor ama öyle devam etmiyor.” Artık bırakmış olsa da, bir zamanlar kendisinin de kullandığı tineri, “tinerci çocuk” olmayı ise şöyle anlatıyor: “Taksim’de insanlardan para isterdik ve topladığımızı tinere verirdik. Çekince rahatlardık. Tiner çeken insan kendini dışarıya cesur gösterir. Sokak çocuğunun belindeki silahtır tiner bir de. O yüzden aslında tiner çekmeyip çekiyor gibi gösteren çocuklar bile var sokakta.”