Katliam yarası hâlâ kanıyor
10 Ekim Gar katliamının üzerinden 2 yıl geçti. Katliamdan yaralı kurtulanlar hayata tutunmaya çalışırken, saldırıyı önlemeyen emniyet görevlileri yargıdan kaçırıldı.
Şeyma PaşayiğitTürkiye’nin kara günü, 10 Ekim 2015’e tanıklık edenler için katliamın izleri silinmedi. Açık istihbarata karşın emniyetin neden önlem almadığı sorusu geçen iki yıla rağmen hâlâ yanıtlanmadı. “Terör mağduru” sayılmayan yaralılardan 30’unun tedavisi devam ediyor, Genel Sağlık Sigortası olmayanlar geçirdikleri katliamın üzerine bir de borçlandırıldı. Ülkede yaşanan çatışmalı ortama karşı DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından 10 Ekim 2015’te Ankara’da “Savaşa İnat, Barış Hemen Şimdi, Barış Emek Demokrasi” konulu miting kararı aldı. Mitingin toplanma alanı olan Ankara Garı’na gidenler, Türkiye tarihinin en büyük katliamına kurban gitti. Gaziantep’ten yola çıkan iki IŞİD’li, Ankara Garı’nda kalabalığın arasına girerek, saatler 10.04’ü gösterirken üç saniye aralıklarla kendilerini patlattı. Resmi rakamlara göre; olay yerinde 67, sevk edilen hastanelerde 35 kişi yaşamını yitirdi; 246 kişi yaralandı. Alanda olanlar olayın şokunu atlatamadan hastalara yardım etmeye çalıştığı sırada gelen polis ekipleri, attıkları gaz bombalarıyla kan gölüne dönen alanı biber gazına boğdu.
İstihbarat vardı ama!
Katliamla ilgili başlatılan idari soruşturma kapsamında Mülkiye Başmüfettişi Özcan Bademci, Turan Ergün, Polis Başmüfettişleri Ayhan Acet ile Ertan Kara, emniyet görevlileri hakkında ön inceleme raporu hazırladı. Rapor, 1 Ocak ile 10 Ekim 2015 tarihleri arasında canlı bomba saldırısı gerçekleşebileceğine yönelik MİT’in 62 ayrı istihbarat notu olduğunu kaydetti. Katliamdan 25 gün önce İŞID’in canlı bomba eylemi yapacağına dair istihbarat, mitingle ilgili önlem almakla sorumlu Güvenlik Şube Müdürlüğü’ne iletilmedi. Bombacı Yunus Emre Alagöz’ün de adının geçtiği Emniyet ve MİT’ten gelen son istihbarat, 10 Ekim günü 13.48’de yani katliamdan yaklaşık 4 saat sonra emniyet birimlerine ulaştı. Mülkiye müfettişleri hazırladıkları raporda, gelen istihbaratların değerlendirilmemesine ilişkin eski Ankara Emniyet Müdürü Kadri Kartal, eski İstihbarat Şube Müdür Vekili Cihangir Ulusoy, TEM Şube Müdürü Hakan Duman, eski Güvenlik Şube Müdür Vekili Adem Arslanoğlu ile TEM Şubesi C Büro Amiri Hüseyin Özgür Gür hakkında soruşturma izni verilmesi istenmesine rağmen Ankara Valiliği soruşturma izni vermedi. Başkentte 102 kişinin yaşamını yitirdiği katliam üzerinden tam iki yıl geçti.
Katliam sonrasında devletin sorumluluğu sık sık gündeme gelirken, bombacılarla ilgili gelen istihbaratlara rağmen emniyetin neden önlem almadığı sorusu hâlâ yanıtlanamadı. Gaziantep’ten escort eşliğinde yola çıkan iki canlı bomba, Adana’da yol kontrolünü kolaylıkla geçti. Canlı bombalar, Ankara’ya geldiklerinde ise hiçbir arama noktası yoktu. Emniyet, mitingin düzenleneceği Ankara’ya girişleri nedense açık tutmuştu. Ellerini kollarını sallayarak başkente giren IŞİD’liler, Meclis’in önünden yürüyerek bir taksiye bindi ve Gar yakınlarında indi. Toplanma yerinde de herhangi bir arama noktası olmadığı için IŞİD’liler rahatlıkla kalabalığın arasına girerek katliam yaptı. İHD raporundaki çarpıcı tespit şöyle: “Bombaların etkisiyle iki olay yerinde yaşamını yitiren göstericiler, bizzat sağ kalan göstericiler ve olay yerinde bulunan sağlık emekçileri ile daha sonra olay yerine gelen ambulans personeli tarafından kontrol edildiklerinden olay yerinde bırakılmışlardır. Yaralılara müdahale edilirken Sıhhiye yönünden kalabalık bir çevik kuvvet polisi ekibi olay yerine biber gazı ve tazyikli su sıkarak müdahalede bulunmuş ve sağlık personelinin ilkyardım çalışmalarını engellemiştir. Ambulansların yoğun olarak olay yerine gelmeye başladığı (yaklaşık 10:30) zamanı Tandoğan yönünden bir grup çevik kuvvet polisi cenazelerin olduğu bölgeye doğru koşarak ilerlemiş, ambulansların olay yerine gelmesini sağlayan tek yolu tıkayarak ambulansların gelişini geciktirmiştir. Göstericiler, tepki göstererek polislerin geri gitmesini ve yolun yeniden açılmasını sağlamıştır.”
Çalkantılı siyasi dönem
Türkiye 2015’te, bir yandan genel seçimlere giderken, diğer yandan çözüm sürecinde ciddi adımların atılmasını tartışıyordu. Abdullah Öcalan, 20 Mart’ta Diyarbakır’da okunan ‘Nevruz mesajında’ PKK’ye “silahlı mücadeleyi sonlandırmak için kongre yapması” çağrısında bulundu. AKP uzun bir süreden beri ilk kez Erdoğan’sız seçime gidiyordu.
HDP’nin ise dikkat çeken yükselişi vardı. Bu ortamda, HDP’nin 5 Haziran’daki Diyarbakır mitinginde IŞİD üyesi Orhan Gönder’in alana bıraktığı bombanın infilak etmesi sonucu 4 kişi yaşamını yitirdi. 7 Haziran 2015 seçiminde büyük oy yitiren AKP,13 yıldır sürdürdüğü “tek başına” iktidarını kaybetti. Barajı geçerek yüzde 13.1 oy alan HDP, Meclis’e 80 milletvekili ile girdi. HDP’nin PKK’ye silahları bırakma çağrısı yapamayacağını öne süren KCK, ateşkesi bitirdiğini açıkladı. 20 Temmuz’da Suruç’ta IŞİD’in canlı bomba saldırı sonucu 34 genç yaşamını yitirdi. İki gün sonra iki polis, evlerinde infaz edildi. Bu ortamda yapılan kolisyon görüşmelerinden sonuç çıkmayınca 25 Ağustos’ta erken seçim kararı alındı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkedeki çatışmalı ortam için “400 milletvekili alınsaydı durum bugün çok farklı olurdu” açıklamasını yaptı. Davutoğlu, Gar katliamı sonrası “Oylarımız arttı” diyecekti. 1 Kasım seçimleri sonuçlandığında AKP yeniden tek başına iktidara geldi.
Doktorların gözünden katliam
Meslek örgütleri ve dernekler, katliamla ilgili raporlar hazırladı. Katliam günü alanda olan doktorların ifadelerinin yer aldığı Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) raporunda, 22 No’lu tanık sağlıkçı, “Polisin sıktığı gaz nedeniyle yaşamsal müdahalede bulunduğum bir hastayı bırakıp, gazın yoğun olmadığı bir alanda bir süre bekledim ve geri döndüğümde müdahalede bulunduğum şahıs ölmüştü” dedi. Yaralıları kurtarmaya çalışan 16 No’lu sağlıkçı da, “Yaralının başında tam kalp masajı yaparken, bulunduğum noktaya gaz bombaları atıldı ve silah sesi duydum. Yaşamsal müdahalede bulunduğum yaralıyı dahi göremez hale geldim. Yoğun gazın ortasında yaralıdan 3-5 metre uzaklaştım. Gaz hafifçe dağıldığında tekrar yaralının başına döndüm. Yine yaşamsal müdahalede bulundum ancak her şey için çok geçti, yaralıyı kaybettik” diye polis ekiplerinin attığı gaz bombalarının etkilerini aktardı. Müdahalede bulunduğu hastayı ambulansa ulaştırmaya çalıştığı sırada yoğun gaza maruz kaldığını belirten 15 No’lu sağlıkçı ise, “Yoğun gaz bombası atıldı. Ben dahil bulunduğumuz bölgedeki tüm yaralılar ve sağlıkçılar yoğun gaza maruz kaldı. İlgilendiğim yaralıyı bırakarak uzaklaşmak zorunda kaldım. O arada ambulans olay yerinden uzaklaştı. Yeniden nefes alabilir hâlâ geldiğimde yaralının yanına döndüm, yaralının genel durumu daha da kötüleşmişti ve zorlukla nefes alıyordu” ifadeleriyle yaşadıklarını anlattı.
Ambulanslar gelmedi
İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından katliam sonrası hazırlanan inceleme raporunda da alanda bulunan TTB ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyelerinin yaralılara müdahalede bulunduğu, az sayıda ambulansın olay yerine yaklaşık 15-20 dakika içerisinde ulaştığı, bu yüzden yaralıların büyük çoğunluğunun özel araçlarla hastanelere taşındığı yer aldı.
2 yıl sonra aynı saatte
Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’nin çağrıcısı örgütler, yaptıkları açıklamada, kaybedilen 102 yurttaşın mücadelesini sürdüreceklerini belirterek, “Yaşanan bu büyük katliamın acısı yüreklerimizi yakmaya devam ediyor” dediler. Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi’nin çağrıcısı örgütler, Gar katliamının ikinci yılı olması dolayısıyla 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği’nde buluştu. Yapılan açıklamada, “Savaşa inat, barış hemen şimdi” sloganıyla çağrı yapıldığı anımsatılarak, “Yüreği insan sevgisiyle ve barış özlemiyle dolu 102 arkadaşımız patlamalarda hayatını yitirdi. 500’e yakın arkadaşımız ise çeşitli biçimlerde yaralandı. Yaralılar arasında çok sayıda arkadaşımız farklı organ kayıplarına uğrayarak hayatlarını devam ettiriyor. Yaşanan bu büyük katliamın acısı yüreklerimizi yakmaya devam ediyor. Arkadaşlarımıza olan hasretimiz, her geçen gün daha da büyüyor” denildi. Katliam öncesinden bugüne kadar siyasi iktidarın ve idarecilerin takındıkları tutumların eleştirildiği açıklamada, “Dinleme kayıtlarına yansıyan saldırı planlarına, mitinglere yönelik canlı bomba eylemi istihbaratı yazışmalarına rağmen, kimlikleri bilinen IŞİD militanlarının Ankara’nın göbeğinde gerçekleştirdiği katliamı adeta seyreden istihbarat birimlerine öfkemiz devam ediyor” ifadeleri kullanıldı. Patlamanın hemen ardından polis ekiplerinin gaz bombalarıyla saldırmasına ve patlama gecesi olay yerini TOMA’larla yıkayarak delilleri karartan emniyet yetkililerine öfke duydukları belirtilen açıklamada, “Katliamı gerçekleştirenler gün gibi ortadayken, olayın sorumlularını ilan edip süreci hızlandırmak yerine “kokteyl örgüt” açıklamalarıyla ortamı bulandıran Cumhurbaşkanına, “Saldırı sonrası oylarımız yükseliyor” diyerek siyasal çıkar peşinde koşan dönemin Başbakanına öfkemiz devam ediyor” denildi.