Kask numarası belli, 10 aydır bulunamıyor! (07.04.2014)

Gezi olayları sırasında Koray Kırcaoğlu'nu sığındığı rezidansta silah kabzası, cop ve tekmelerle döven polislere, kamera kaydına rağmen işlem yapılmadı.

cumhuriyet.com.tr

İstanbul ’da Gezi Parkı gösterileri sırasında yoğun biber gazından ötürü bir rezidansa sığınan gençler, kapıyı zorla açıp içeriye doluşan polislerce dövüldü. Koray Kırcaoğlu’nın kafasına kabzayla, tekme ve coplarla vuruldu. Erkek arkadaşının üzerine kapanan İpek Şenol da tekmelerden payını aldı. Hastaneye kaldırılan Kırcaoğlu’nun kafasına 12 dikiş atıldı. Kırcaoğlu, polislerin rezidansa giriş anını ve içlerinden birinin kask numarasını gösteren kamera kayıtlarını ve kafasına vurulan silahın yere düşen kabzasını savcılığa teslim etti. Aradan 10 ay geçtiği halde savcılık, kask numarası belli olan polisin dahi kimliğini tespit edemedi, ifadesini alamadı.

Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre; Reklamcı Koray Kırcaoğlu ve kız arkadaşı İpek Şenol, İstanbul’da Gezi Parkı gösterilerinin başladığı 1 Haziran 2013’te hem eyleme destek vermek, hem de gösterileri kameraya kaydetmek için Taksim’e gitti. Ertesi gün saat 04.00’te Sıraselviler Caddesi’nde toplanan göstericilere polis sert şekilde müdahale etti. Aralarında Kırcaoğlu ve Şenol’un da bulunduğu göstericiler yoğun gaz bombası nedeniyle ‘İstanbulinn’ adlı rezidansa sığındı. İki saat boyunca rezidansta kalan göstericiler polisler tarafından fark edildi. Üç polis rezidansın kapısına gelerek içeriye girmek istedi. Kapı açılmayınca silah kabzaları ve tekmelerle kapıya vurdu.



Kapıyı kırıp girdiler

İçeridekiler üst kata kaçarken, Kırcaoğlu ve Şenol kapının açılmasını önlemeye çalıştı. 30’a yakın polisler kapıyı kırıp içeri daldı. “Gelin lan buraya şerefsizler” diye bağırdıkları belirtilen beş polis iddialara göre üst kata çıktı. Kırcaoğlu’na yakalayan polisler kabzayla başına vurdu. Yere yatırılan Kırcaoğlu’nun başına tekmeler ve coplar indi. Erkek arkadaşının üzerine kapanan İpek Şenol da bu tekmelerden payını aldı. Polislerden sonra Kırcaoğlu hastaneye kaldırıldı. Kırcaoğlu’nun kafasına 12 dikiş atılırken, Şenol’un vücudunda morluklar tespit edildi. Kırcaoğlu bu dayağın peşini bırakmadı. Dövüldüğü yerde başına vurulan silahın kabzasını buldu. Ayrıca rezidansın kamera kayıtlarını edinip darp edilmeden hemen önce ve sonraki anlara ulaştı.

Giriş kamerasında, Kırcaoğlu’nun kapıda durduğu ve polisler içeriye girince hemen üst kata doğru koştuğu, beş polisin arkasından geldiği görülüyor. Bu arada, kapının hemen yanında kimliği belli olmayan bir gencin sıkışıp kaldığı ve polislerin bu genci yumruklayıp boğazını sıktığı görülüyor. Polislerin çıkış anını içeren kamerada ise Kırcaoğlu’nu döven polislerden birinin ‘B-12-144’ yazılı kask numarası belli oluyor.

Kırcaoğlu ve Şenol, dayaktan beş gün sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve eski İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ile kask numarası görünen polisin de aralarında olduğu Çevik Kuvvet Şubesi görevlileri hakkında ‘kasten öldürmeye teşebbüs, nitelikli yaralama, işkence ve hakaret’ iddiasıyla şikâyetçi oldu. Erdoğan ve üç kamu görevlisi hakkındaki evrak ayrılırken, polisler hakkındaki şikâyet ise İstanbul’daki tüm Gezi Parkı soruşturmalarıyla birleştirildi. Elde görüntü ve kabza olmasına karşın hâlâ hiçbir şüpheli polisin kimliği belirlenemedi ve ifadesi alınmadı.

Kırcaoğlu’un avukatı Ertan Mitap, polisler hakkında ‘görevi kötüye kullanmak’ iddiasıyla soruşturma yürütüldüğünü, oysa eldeki delillere göre işkence suçundan işlem yapılması gerektiğini kaydetti. Mitap, polisin müdahale sırasında silahla vuramayacağını, patlaması halinde Kırcaoğlu’nun ölebileceğini vurgularken tüm delillere rağmen bugüne kadar adım atılmadığını anlattı.