Kaş: Tüm zorluklara değer
Akdeniz’in en güzel tatil beldelerinden Kaş’ın bilinirliği giderek artıyor. Yine de Kaş, bir anda popüler olup üç beş yıl içinde bütün özelliklerini yitiren diğer turizm cennetlerine benzemiyor. Bunu da ulaşımının zor oluşuna borçlu.
Hazal Ocak / Serkan OzanAkdeniz’in en güzel tatil beldelerinden biri olan Kaş’ı “Size ne istiyorsanız onu verebilecek kadar cömert ilçe” diye anlatıveren bir gezgin, bu birkaç kelimeye safyaları sığdırmış. Gerçekten de Kaş size ne istiyorsanız veren, tatilinizi unutulmaz kılan ve o unutulmaz tatilin bir yerinde “seneye yine gelelim” dedirten son derece cömert bir tatil beldesi. Antik çağların gizemiyle yoğrulmuş bir kent Kaş. Tarihe Işık Ülkesi olarak geçen Likya’nın en önemli kentleri bugünkü Kaş ve çevresinde kurulmuş. Tanınırlığı son yıllarda giderek artıyor. Yine de bir anda “popüler” olup, üçbeş yıl içinde bütün özelliklerini yitiren diğer “turizm cennetlerine” pek benzemiyor Kaş. Bunu da ilçeye ulaşmanın biraz zor oluşuna borçlu zira en yakın havaalanı 2 saat 15 dakika uzaklıkta.
Otobüs yolculuğu ise seyrek ve uzun saatler alıyor. Kaş’ın kent merkezinde denize girmek için kumluk bir alan yok. Deniz kıyısı kayalık. Deniz kenarındaki tesislerin tamamı kayaların üstüne platform ve iskeleler kurmuş. Bu tesislere giriş ücretsiz ancak faydalandığınız süre boyunca bir miktar harcama yapmanız bekleniyor. Aksi takdirde şezlong ve şemsiye için ödeme yapmak durumunda kalıyorsunuz. Dağların eteklerinde kurulan Kaş’ın neredeyse tamamı yokuş. Bir yere giderken yokuş çıkmak ya da inmek zorundasınız. Yokuşlar yorucu olsa da akşam saatlerine doğru ilçenin hareketliliği etkileyici... Rengârenk ışıklarla dolu sokaklarda insanlar yiyor, içiyor, alışveriş yapıyor...
Merkezin dört bir yanında, her damak tadına uygun restoranlar var. Kafe-barlardan çay bahçelerine, önünde uzun kuyruklar oluşan dondurmacılardan mutlaka uğramanız gereken dikenli incir satıcılarına kadar birçok yemek sonrası alternatif de mevcut... Kaş’a ulaştıktan sonra ne yapacağınız size kalmış. Deniz kenarında soğuk içkilerinizi yudumlayarak güneşin keyfini çıkarabilir ya da bir tekneye atlayıp koy koy dolaşabilirsiniz. Komşu Meis Adası’na geçebilir, isterseniz su altını keşfedebilirsiniz. Olmaz ya canınız sıkılırsa takıp sırtınıza paraşütü kuşlar gibi uçabilirsiniz... O da yetmiyorsa vahşi doğada maceradan maceraya koşabilirsiniz. En başta dedik ya, ne isterseniz onu vermeye hazır bir kent bekliyor sizi...
Önce su savaşı yapın sonra sularla savaşın
Kaş’ta denenebilecek onlarca aktivitenin arasında en önemlilerinden biri de Saklıkent Kanyonu’na yapılan “cip safariler”. Safari su savaşıyla başlıyor. Yol boyu sık sık yan yana gelen araçlar arasında kıyasıya bir su savaşı yaşanıyor. Kanyonun girişine gelene kadar 10 kişilik tur ekibimizde herkes sırılsıklam oluyor. Bu arada gideceklere önemli not: Rehberinizi dinleyin ve bolca su balonu alın. Bir de yol boyu ellerinde hortum ve kova ile bekleyen köylülere dikkat edin. Eğlenceli yolculuğun ardından Gizlikent Şelalesi’ne doğru 200 basamaklık iniş ve dere yatağındaki 400 metrelik yürüyüş başlıyor. Su soğuk, zemin ise taşlık ve kaygan...
Gizlikent, 5 metreden düşen küçük bir şelale olmasına karşın su inanılmaz bir tazyikle akıyor. Saklıkent Kanyonu’na girmek için aynı yoldan geri dönmeniz gerek. Kanyonun girişi ücretli, tam 6, öğrenci 3 lira... Kanyona girmek için Eşen Çayı’nı geçmek zorundasınız. Suyun debisi çok yüksek. Ekibimizle el ele tutuşarak bile güçlükle geçiyoruz. Kanyon içindeki ilk 600 metreyi yürümek ise oldukça kolay. Ancak daha sonra ilerlemek güçleşiyor. 1 kilometreden sonra ise özel ekipmanlarla ilerlemek gerekiyor.
Dönüşte rehberimiz Refik Şandır’ın turunun farkını açıklıyor: Eşen Çayı’nda yüzeceğiz. Yaklaşık 200 metre ve 30 saniyelik bu deneyimin ardından buz gibi sudan son derece zinde çıkıyorsunuz. Kanyonun ardından yemek yiyor ve dönüşe geçiyoruz. Dönüşte Likya kentleri Xantos ve Patara’yı görüyor, Patara ve Kaputaş plajlarında yüzme molaları veriliyor.
Sadece kendinizi denize bırakın
Kaş ve çevresinde bazıları mavi bayraklı çok sayıda plaj var. Büyük Çakıl ve Küçük Çakıl’ın yanı sıra kısa Akçagerme, İnceboğaz, Limanağzı ve Hidayet koyu en çok tercih edilen alternatifler. Dünyaca ünlü Kaputaş ve Patara plajlarına da kolayca ulaşabiliyorsunuz.
HİDAYET KOYU: Kent merkezinden dolmuş veya taksiyle 15 dakikada gidebilirsiniz. Taksi ücreti tek yön 20 lira. Kaş’ın en keyifli ve dolayısıyla en popüler koyunda yer bulmak oldukça güç. Bütün Kaş kıyısı için geçerli ama Hidayet Koyu’na giderken deniz gözlüğünüzü mutlaka yanınıza alın. Dalış eğitimi veren işletmelerin de uğrak yeri olan koyun derin sularında rengârenk balıkları görmek için yüzerken 4-5 metre altımızda ders alan dalgıç adaylarına rastlamak bizim içinde oldukça keyifli bir deneyim oluyor.
LİMANAĞZI: Koya giden limandan kalkıyor ve gidiş-dönüş için kişi başı 20 lira ödemeniz gerekiyor. 09.00’da kalkan tekneler 19.30’da dönüş yolculuğuna geçiyor.
KAPUTAŞ PLAJI: Kaş ile Kalkan arasındaki yolda ilerlerken karşınıza çıkıveriyor... Yukarıdan bakınca suyun turkuaz rengi ve sapsarı kumsal herkesi kendisine hayran bırakıyor. Sezlong ve şemsiye 5’er lira. Kaş’tan 20-25 dakikada Kaputaş’a varabiliyorsunuz.
PATARA PLAJI: Kaş’a, yaklaşık 45 dakika mesafede. Otogardan kalkan dolmuşların ücreti 8.5 lira. Patara plajı ve antik kent ayrı ayrı ücretlendirilmiş. İkisine de girmek isterseniz 15 lira ödüyorsunuz. Plaj akşam 19.00’dan sonda Caretta Caretta’lara bırakılıyor.
Koyların antik gizemini keşfedin
Kaş’a gidip de tekne turu yapmadan dönerseniz çok şey kaçırırsınız.Kaldığımız otelin önerisi üzerine bulduğumuz tura sabah saat 10.00’da başlıyoruz. Yaklaşık 45 dakikalık yolculuğun ardından önce İnönü Koyu’nda sonra da Akvaryum Koyu’nda yüzme molaları veriyoruz. Tersane Koyu’na bir göz attıktan sonra dümeni turumuza adını veren Kekova Adası’na ve ünlü batık şehire doğru kırıyoruz... Likya’nın önemli ticaret merkezlerinden biriyken 2. yüzyılda meydana gelen depremler sonucu sular altında kalan şehrin kalıntılarını görüyoruz. Bölgede demirlemek ve dalış yapmak yasak olduğu için sahil boyu sıralanan kalıntıları ardımızda bırakarak Simena’ya (Kaleköy) yöneliyoruz. Simena doğal sit alanı... Karadan ulaşmak mümkün değil.
Tek alternatif tekneler... Sahilde kekik ve adaçayı kokularıyla karşılanıyorsunuz. Köylü kadınlardan birçok değişik ot satın almak mümkün. Deniz kabuklarından yapılan örme takılar da görülmeye değer. Kaleköy’e adını veren ve bütün koylara hâkim olan kaleye zorlu bir tırmanıştan sonra ulaşıyoruz ancak karşılaştığımız manzara bütün çabamıza değiyor. Daracık sokakları, merdivenleri, her köşeden size gülümseyen sıcakkanlı sakinleriyle bizi kendine hayran bırakan Simena’dan ayrılmadan önce ev yapımı dondurmaların da tadına bakıyoruz. Simena’dan sonra Üçağız köyüne ulaşıyoruz. Üçağız, Simena’nın can damarı... Köylüler temel ihtiyaçlarını teknelerle geldikleri Üçağız’dan karşılıyor. Üçağız’ın ardından Yağlıca koyu ve geliş rotasında gördüğümüz Tersane koyunda yüzme molaları veriyor ve Kaş’a doğru dümen kırıyoruz.
Likya kentlerinin öykülerini dinleyin
Tarihteki ilk demokratik birliği kuran Likyalıların en önemli kentleri Kaş’a çok yakın konumda. Bunların başında da Xantos, Patara ve Letoon geliyor. Uzun süre Likya Birliği’ne başkentlik yapmış olan Xantos, Pers ve Roma istilalarına direnişiyle ünlü. İki kuşatmanın sonu da tutsak olmaktansa ölümü tercih eden Xantosluların toplu intiharıyla sonuçlanmış. Letoon ise Likya’nın dini ve kültürel merkezi olarak biliniyor. Likya Birliği 23 şehirden oluşuyordu. İç işlerinde özgür olan bu şehirler diğer konularda ortak hareket ediyordu. Her şehrin önemine göre oy hakkı vardı. Xantos ve Patara gibi kentler 3 oy hakkına sahipken küçük kentlerin 2 ya da 1 oy hakkı bulunuyordu. Kararların alındığı meclis ise Patara’da ve hâlâ ayakta. Kaş’a hâkim bir tepenin üzerindeki Antiphellos Antik Tiyatrosu da geçirdiği restorasyonun ardından günbatımını izlemek isteyenlerin uğrak yeri olmuş.
Bulutlarla yarışın su altına gözatın
Kaş tam bir aktivite cenneti. İlçe merkezinde çeşitli aktiviteler tur programları düzenleyen birçok şirket var. İşte ilk akla gelenler:
Tekne turu: Kekova veya Adalar olmak üzere iki rota var. En çok tercih edileni Kekova turu.
Tüplü dalış: Kaş dünyanın en iyi dalış noktalarından biri. Kısa bir eğitimin ardından su altıyla tanışabilirsiniz.
Yamaç paraşütü: Asas Dağı eteklerindeki 650 metre yüksekliğindeki pistten yapılıyor.
CİP safari: Saklıkent Kanyonu veya Gömbe Yaylası’na turlar düzenleniyor.
Bisiklet turları: Torosların eteklerinde, dağ bisikletleriyle yapılıyor.
Kanyon geçişi: İlk akla gelen Saklıkent ancak daha profesyonel ekipmanlarla yapılan alternatifler mevcut.
Trekking: Dünyaca ünlü Likya Yolu’nun bir bölümü ilçeden geçiyor. Rota’ya dahil olup yürüyebilirsiniz.
Nehir Kanosu: Antik kentlerin gölgesinde, Eşen çayı üzerinde yapılıyor.
Deniz Kanosu: Kaş’ın cennet koylarında kanoyla dolaşıyorsunuz.
KAŞ'A NASIL GİDİLİR? Muğla’daki Dalaman Havalimanı’yla Kaş’ın arası 2 saat 15 dakika. Antalya Havalimanı’ndan ilçeye ulaşmak ise üç saatten uzun sürüyor. Bu nedenle hemen herkes Dalaman’ı tercih ediyor. Dalaman’dan Kaş’a gelmek için en kolay ve ucuz yöntem paylaşımlı transfer sağlayan şirketler. Şirket bulmak için interneti kullanabilir ya da kalacağınız otelle iletişime geçebilirsiniz. Transfer ücreti ise kişi başı 60 lira. Kaş’a İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya’dan otobüs serferleri de mevcut. Ancak bunun için İstanbul’dan 14-15 saat, Ankara’dan 11-12 saat, İzmir’den ise 6-7 saati gözden çıkarmak gerekiyor. |