Karia’dan Eskihisar’a 5 bin yıllık yaşam
MÖ 3 bine kadar inen bir yaşam alanında Karialılar önce Helen, sonra Doğu Romalı, sonra Hitit, ardından Osmanlı, şimdi de Cumhuriyet Türkleri olarak yaşamlarını sürdürüyor! Hekate’nin tapınağı da burada, Şaban Ağa Camisi de.
Yazgülü AldoğanPandeminin etkileri azalıp aşı ve önlemler yerini bulunca gazetecilik de daha keyifli ve verimli olmaya başladı. Yaz aylarının en sevdiğim işleri antik kentlerdeki kazı çalışmalarında yapılanlardır. Kurumlar sponsor oldukları yerleri göstermek için gezi düzenler. Mafya bağlantılı gezi değil bunlar, bir günlük iş gezisi! İş demişken, ilk gezi İş Bankası’ndan! Likya bölgesini karış karış biliyorum neredeyse, ama Karia’yı bilmiyormuşum. Üstelik de “Antik dönem, Osmanlı ve Cumhuriyet döneminin katman katman iç içe geçtiği ve hâlâ yaşamın sürdüğü bir yerde, Stratonikeia antik kenti, Milas - Bodrum arasında, Yatağan’da. En güzel yanı ise buraya hiç nüfus yerleştirmesi yapılmamış olması. Yani şu bakkal dükkânını işleten amca, şu Osmanlı’dan kalma kahvede gözleme yapan teyze, gerçek bir Karia insanı! Genetik araştırması yapılsa, kim bilir neler çıkacak?
Antik bölgeyi çok özel yapan bu durum, farklı uygarlıkların izlerini aynı anda, üstelik yaşayan bir yapıda görebilmemizi sağlıyor. Evet, antik kentin içinde hâlâ yaşayan birkaç aile var, köy kahvesi, bakkal, Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyor. Ayakta kalmış evler de. Sütun başları ve kalıntı duvarlar Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyan bir binada kullanılmış, üzerinde yürüdüğümüz parke taşları ve ortasından yağmur aksın diye özellikle eğimli yapılmış stili Osmanlı’dan.
Cumhuriyet dönemindeki yerleşimler de dokuya zarar vermeden, usul usul yaşamı devam ettirmiş. Anadolu’nun güzelliği, zenginliği, kaç bin yıllık olduğunu bilemediğimiz zeytin ağaçlarıyla, evleri, hamamları, depremlere dayanamayıp yıkılmış tapınaklarının yanındaki küçük cami ile yaşayan bir müze burası!
Tabii ki bunda arkeolojik kazıları yürüten üniversitelere, bilim insanlarına destek olan kurumların da katkısı büyük. İş Bankası’nın buraya gelene kadar Patara, Zeugma, Teos, Nysa ve Kaman/Kalehöyük’teki bilimsel çalışmalara destek sağladığını da biliyoruz.
Stratonikeia antik kentinde kazıları “Arkeolojik değerlerin sadece Anadolu topraklarının medeniyetine ışık tutmakla kalmayıp dünya kültür mirasına da katkı sağlayacağına inanıyoruz” diyen İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten’le birlikte gezip Stratonikeia antik kenti kazı başkanı Prof. Dr. Bilal Söğüt’ün açıklamalarını dinledik. Pek çok antik kazının aksine, burada çalışmalar 12 ay boyunca kesintisiz sürüyor. Bilal Hoca’nın heyecanı, buraya olan sevgisini hissetmemek imkânsız, ayrıca üç farklı dönemin izlerini taşıyan bu antik kentte yaşamın sürmesi için gösterdiği çabayı da! Şu anda İş Bankası desteği ile kent merkezinde Kuzey ve Batı Cadde’nin birleştiği noktada yer alan ve Augustus döneminden MS 4. yüzyıldan olduğu anlaşılan “Tapınak-2” olarak isimlendirilen yapıyı kazıyorlar. Arkeolojik kazı alanlarını gezmiş olanlar bilir: Öyle kepçe, iş makinesi değil, adeta okşayarak, severek küçük küçük kazılır topraklar. Çünkü o kazdığınız yerden bir heykel çıkabilir, bir alet, bir ev, bir tapınak? Prof Bilal Söğüt, “Arkeolojide son kazma, son söz demektir. Biz daha kazmaya devam ediyoruz. Bu nedenle yapının kesin olarak ne amaçla kullanılmış olduğu ve kesin evreleri, kazılar sonucunda belli olacak” diyor.
STRATONIKEIA’DA ÜÇ DÖNEM İÇ İÇE
Stratonikeia antik kentinin 2200 yıllık Helenistik Dönem öncesinde Karialıların toplandığı yer olarak biliniyor. Stratonikeia’daki en eski buluntular, MÖ 3. bine kadar gidiyor. Yazılı bilgiler ve yerleşimle ilgili buluntular, MÖ 2. binin sonlarına ait. Antik yazarlardan Herodotos, Strabon, Pausanias ve Bizanslı Stephanos’un aktardıklarına göre, burada Helenistik Dönem öncesine ait bir yerleşmenin bulunduğu biliniyor. Kentin adı, MÖ 3. yüzyılın 2. çeyreğinden itibaren Seleukos kralı I. Antiokhos tarafından, önce üvey annesi daha sonra ise eşi olan Stratonike adına değiştirilmiş. Kentte İdil Biret’in konser verdiği ve binlerce kişinin çıt çıkarmadan dinlediği bir tiyatro bile var. Bir kısmı kaymış ama kalan kısımları hâlâ kullanılabilecek durumda. Kentte, 14-15. yüzyıla uzanan Beylikler Dönemi Türk hamamı da bulunuyor ve gayet iyi durumda!
Hamamın yanındaki Şaban Ağa Camisi ise ilk kez gördüğüm bir biçimde ibadet edilebilecek kadar restore edilmiş ama caminin tabanındaki camlardan iki katman aşağıda 1670 yılından kalma yapının izleri de görülebiliyor. O zamanki adıyla 1776 tarihli Hilair’in Eskihisar gravüründe ise burada tek şerefeli bir cami olduğu düşünülen bir görüntü var.
HEKATE KUTSAL ALANI
Buraya kadar gelmişken Hekate’ye bir selam vermeden gidilir mi? Araçlara binip yaklaşık 10 km uzakta olan Lagina’ya gidiyoruz. Burada tanrıça Hekate’ye ait bir kutsal alan ve bu alanı çevreleyen yerleşimler var. MÖ 4. yy’dan kalmış bu kutsal mekândaki şahane duttan tadıp, Cumhuriyet dönemine ait Mehmet Harman Bağ Evi’nin özgün haliyle korunup restore edilerek kazı ekibine ev sahipliği yaptığını öğreniyoruz. Bölgedeki Cumhuriyetin ilk yıllarından kalmış binaların da mülkiyet sorunu yüzünden yıkılmasına göz yummaya Bilal Hoca’nın içi el vermiyor. Aileler büyümüş, mirasçılar çoğalmış, evler terk edilmiş, yarısı yıkılmış, ama dokunulamıyor. Kamulaştırılma ya da hibelerle sorun çözüldüğünde ise birbirinden güzel yapılar ortaya çıkıyor! İnanışlar da yapılar gibi sürüyor. Tanrıça Hekate’ye inananların basamakların arasına sıkıştırdığı portakal gibi küçük armağanları gülümsetiyor.
MÜZE LAZIM
Buradan çıkarılan eserlerin tamamı İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne götürülmüş. Gönül ister ki burada bir de müze yapılsın ve tıpkı insanlarının burada yaşamaya devam etmesi gibi, eserleri de burada görülebilsin. Bodrum, Milas ve çevresinde uzun tatiller yapan herkese de buraları ziyaret etmelerini öneriyorum. Karia bölgesi, zengin geçmişi ve üç uygarlığın izlerini taşıyan yapısıyla ilgiyi hak ediyor.
Burayı hayata katmak için çalışan bilim insanlarını da saygıyla analım. Stratonikeia’da, ilk bilimsel kazılar 1 Ağustos 1977 tarihinde Prof. Dr. Yusuf Boysal başkanlığında bir ekip tarafından başlatılıp 1999 yılına kadar sürmüş. 2003-2006 yılları arasında Prof. Dr. M. Çetin Şahin başkanlığında kazılar yapılmış. 2008 yılından beri kazı, araştırma ve restorasyon çalışmalarını Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Pamukkale Üniversitesi adına, Prof. Dr. Bilal Söğüt başkanlığında bir ekip yürütüyor.