Kararnamelere ilk dava

Ankara Barosu dilekçede, kararnamenin ‘tam kanunsuzluk’la anayasaya aykırı olduğunu belirtti.

Sinan Tartanoğlu

Devletin baştan aşağıya yeni sisteme uygun olarak düzenlenmesinde en önemli araçlardan biri olan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerine karşı ilk kez dava açıldı. Ankara Barosu; Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) meslek örgütlerini, işçi ve işveren örgütlerini, dernekleri ve vakıfları denetleme ve görevden alma yetkisinin Anayasa Mahkemesi’ne taşınması ve iptalinin istenmesi talebiyle dava açtı. Davalının doğrudan Cumhurbaşkanlığı olarak belirlendiği dilekçede, “Baronun bu vazifesine yürütme organından gelecek bir müdahale, hukuk devletinin hayata geçirilmesine engel olur” denildi, kararnamenin “tam kanunsuzluk”la anayasaya aykırı olduğu belirtildi.

Ankara Barosu, Cumhurbaşkanlığı’na karşı kararnamenin iptali istemiyle Danıştay’da dava açtı. Dilekçede; “Avukatların serbestliğini ve bağımsızlığını temsil eden münhasır disiplin örgütü bağımsız barolardır. Avukatlar bağımsız savunmanın zorunlu temsili aracılığıyla bağımsız yargının teşkilini sağlayan yargı görevlileridir aynı zamanda. Barolar ise bu temsilin kamusal birliği ve kamusal tekel yetkilerini taşıyan hem bir meslek, hem de bir yargı örgütüdür” denildi. Kararnamenin ilgili maddelerinin, “Baromuzun bağımsızlığına, özerkliğine; hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunmak, korumak, işlerlik kazandırmak yetki ve görevine zarar vereceği tam kanunsuzluk halinde anayasaya aykırı olduğundan” Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi ve iptalinin talep edilmesi istendi.

Cumhurbaşkanlığı, 15 Temmuz’da çıkardığı kararname ile DDK’nin görev ve yetkilerinde değişiklik yapmıştı. Bu kapsamda; Cumhurbaşkanı’na bağlı olarak çalışan DDK’ye meslek örgütlerini, işçi ve işveren örgütlerini, dernekleri ve vakıfları denetleme yetkisi verilmişti. Kararnameye göre, DDK’nin sendika ve meslek örgütlerinde her türlü idari soruşturma, inceleme, araştırma ve denetleme yapabilmesinin önü açılmış; bu kuruluşlarda görevden alma yetkisi tanınmıştı. DDK’ye verilen bu ‘süper yetki’, 12 Eylül yetkileri olarak değerlendirilip tepki görmüştü.