Karantina Sohbetleri: Buket Uzuner "Moralimizi yüksek tutmalıyız"
Evlere kapandığımız şu günlerde sizler için başlattığımız Karantina Sohbetleri serimizin ilk konuğu yazar Buket Uzuner…
Emrah KolukısaZor zamanlardan geçiyoruz maalesef. Çoğumuz evlere kapandık, hatta evden çalışmaya başladık. Sağlık endişesi taşıyoruz haliyle ve kendimizi korumanın yollarını arıyoruz. Sinemalar, tiyatrolar, AVM’ler kapandı, hayat durma noktasına yaklaştı. Yine de enseyi karartmamak lazım diyoruz ve farklı yollardan dayanışma göstermenin çabasına giriyoruz. Sosyal medyada konser veren sanatçılar, sohbet açan ünlüler görüyoruz sık sık. Sosyal mesafemizi koruyoruz ama yine de sosyalleşiyoruz. Çanakkale Zaferi’nin 105. yıldönümünde “Uzun Beyaz Bulut Gelibolu” romanından bölümler okuyan Buket Uzuner de umudu canlı tutmaya çalışan isimlerden. Biz de Karantina Sohbetleri’mize ilk onunla başlayalım dedik ve WhatsApp üzerinde iletişime geçtik. Buyurunuz...
Merhabalar Buket hanım nasılsınız?
Merhaba, Korona Günleri’nde hep birlikte iyi olmak ve hayatta kalmak macerasını yaşıyoruz.
Biz de öyle, karantinadayız bir nevi ve evden çalışıyoruz. Siz de evdesiniz değil mi?
Evdeyim, zaten düzenli iş yeri, patronu ve hazır sistemi olmayan benim gibi yazı-çizi işçilerinin hayatında şimdilik büyük değişiklik yok, denebilir. Tabii iptal olan ve olacak imza ve kitap fuarları, okul söyleşilerinden daha hiç bahsetmiyorum!
Dün (18 Mart) Çanakkale Zaferi'nin 105. yıldönümüydü ve siz de "Uzun Beyaz Bulut Gelibolu" romanınızdan bölümler okudunuz Facebook üzerinden. Ben canlı yayını kaçırdım ama sosyal medyada çokça paylaşıldı, hâlâ izlemek de mümkün. Nereden aklınıza geldi böyle bir paylaşım?
Şu anda yaşayan tüm yaş grubu kuşakların daha önce hiç deneyimlemediği bir toplu tehdit ve tecrit dönemindeyiz. Henüz nazik, mahcup ve çekingeniz. Birbirimize umut vererek destek olmak istiyoruz. Umut, virüsten daha hızlı yayılır?? İki gün önce değerli piyanist Gülsin Onay’ın evden canlı konseri ben dahil izleyenlere çok iyi geldi.Ben de ondan ilham alarak kitap okudum.
Şu günlerde böylesi etkinliklerin yaygınlaşması güzel oldu gerçekten de. Dediğiniz gibi siz genellikle evde çalışan birisiniz ve tahmin ediyorum şu günlerde de yazmaya, çalışmaya devam ediyorsunuz. Neler var tezgahta?
Ben evden daha çok kafelerde (ilk yazımları dolmakalemle defterlere çoğu kez yüzlerce elyazısı sayfa) yazmaya alışkın bir yazarım. Belki bizden önceki usta yazarlar kuşağından gelme bir alışkanlıktır bu? Attila İlhan’ın kafeleri meşhurdu, hatırlayanlar vardır. Biraz da evde özellikle kadın yazarlara daima koşturacak bir iş çıkması, evde çalışmanın en önemli engellerinden biridir. Çocuk bakımı, kedi bakımı, günlük işler kadın yazara veya erkek yazarın karısına yüklenildiğini unutmamak gerekir. Ayrıca bir kafede, çay bahçesinde size kahvenizi getirecek bir başkası olduğu için çalışmanıza daha fazla odaklanabilirsiniz. Tabii çevredeki insan yoğunluğu ve seslerden rahatsız olmayan biriyseniz. Fakat dünyanın yaşadığım her kıtasında gördüm ki, gerçekten para ve ün olmasa da yazacak her gerçek yazar her durumda mutlaka yazabilen kişiler.
Konuyu uzattım ama genç yazarlar için önemli bir deneyim bunlar. Bir de kendi işini kendi kuranlar, dolayısıyla yazarlar için çok önemli bir konu da “zaman yönetimi”dir. Ayrı bir yetenek, zeka ve iade ister.
Şimdilerde “Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları” Tabiat Dörtlemesi’nin son romanı ATEŞ’i yazıyorum. Bana rol modeli ve usta olmuş yazar ve sanatçıları anlattığım bir kitap da yaz aylarında yayımlanacak. Öykü yazmayı çok özledim; bir de öykü kitabı için çalışıyorum.
Harika, merakla bekliyoruz. Bu arada siz de dikkat çekmişsiniz, salgın korkusuyla evde kapanmalar başlayınca doğa da biraz nefes almış, değil mi? Özellikle sizin büyük mücadelesini verdiğiniz yunuslar İtalya sahillerine geri dönmüşler örneğin. Sizce insanlar bundan bir ders çıkarırlar mı, ne dersiniz?
Hayır, insanların çoğunluğu kendini tabiatın (hatta evrenin) efendisi sandığı sürece insan kökenli yokoluş ( Antroposen Çağı) devam edecek. Tabii bu devran, insanın kibirle, açgözlülükle aşırı tüketimi nedeniyle oluşan doğal âfetlerin insanı yok etmesine dek sürecek. Bu senaryoyu değiştirecek tek şey, şu anda dünyada büyük kitlelerin inandığı dinlerin “dünyanın insan için yaratıldığı” savını düzelterek, kadim kültürlerin bilgeliğine “insanın tabiatın sadece bir parçası olduğu” inancına dönüşte yatmaktadır. Çünkü gerçek budur; bilim, akıl, tecrübe, çiftçiler, bilgeler, ozanlar bunu söyler.
Son bir soru: Şu günlerde evde oturmak zorunda olan kişilere neler önerirsiniz? Neler oksunlar, neler izlesinler mesela? ya da ne yapsınlar?
Şu günlerde her şeyden önce moralimizi yüksek tutmalıyız. Üniversitede viroloji, mikrobiyoloji okumuş biri olarak şunu söylemek isterim, biz zaten virüslerle beraber yaşıyoruz, bazılarımız çoktan Covid19’a yakalanıp,ağır veya hafif grip olarak atlattık bile. Bağışıklık kazanıp, yeni bir mutant virüse kadar devam edeceğiz. Yani panik yapmayalım. Geçireceğiz bu gribi mutlaka. Moral, bağışıklık sistemi için iyi gıda ve uyku kadar kıymetli.
Kitap ve evde sinema gibi şansı olanlara bir kaç önerim olabilir:
Filmler:
"Küçük Kadınlar" - Greta Gerwig
"Sahtekar" (The Good Liar) - Bill Condon
"Bal Ülkesi" -Tamara Kotevska & L Stefanov
"Üç Hayat" - Jafar Panahi
"Ruben Brandt" - Milord Krstic
Kitaplar:
"Dekameron" - Boccacio
"Yeryüzü Ayetleri"- Füruğ
Gülten Akın Şiirleri
"Uzağa Gidemem" - Meral Saklıyan
"Hayat Bir Oyun" - Mevlüt Dinç (Türkiye’nin ilk bilgisayar oyun yazarının rol model olacak otobiyografisi- geliri tamamrn Darüşşafaka’ya gidiyor)
"Makamdan Şifaya" -Öztürk Erseven
"Ustaca Yaşlanmak" - Prof Ali Demirsoy
"Sür Pulluğunu Ölülerin Kemikleri Üzerine" - Olga Tokarczuk
Çok teşekkür ederim vakit ayırdığınız için. Sağlıklı güzel günler dilerim.
Ben de teşekkür ederim. Var olun:))