Karantina Sineması: Barışa adanmış bir ömür ‘Sergio’

“Narcos”un yıldızı Wagner Moura’nın başrolünü oynadığı Netflix filmi ‘Sergio’ gerçek bir karakter üzerinden yakın tarihe dair yerinde saptamalar yapan bir biyografi denemesi.

Emrah Kolukısa

“Narcos” dizisinde canlandırdığı Pablo Escobar ile uluslararası bir yıldız dönüşen Wagner Moura bir kez daha gerçek bir kişiyi canlandırıyor “Sergio”da; ama bu kez eli kanlı bir katili değil, barış neferi bir arabulucuyu. Evet, mutlaka birileri kalkıp da Escobar’ın aslında çok yanlış tanındığını, onun halkını düşünen bir Robin Hood, ya da en hafif tabiriyle bir anti-kahraman olduğunu ileri sürecek ve bunu destekleyecek sayısız anekdot sıralayacaktır ama son tahlilde bildiğiniz kriminal bir karakterden söz ediyoruz ve tüm tartışmaların ötesinde Escobar’ın en çok da kendisini düşünen bir uyuşturucu taciri ve katil olduğu gerçeğini değiştirmiyor tüm bunlar.

Brezilyalı Birleşmiş Milletler diplomatı Sergio Vieira de Mello bambaşka bir karakter elbette. Yaşadığı hayatı dünyanın en tehlikeli savaş bölgelerinde geçirmiş ve bundan anlaşıldığı kadarıyla en ufak bir pişmanlık duymamış biri. Bangladeş, Sudan, Kıbrıs (tam da 1974 harekatı sonrası), Zimbabwe, Mozambik, Doğu Timor ve nihayet Irak. Genç yaşta çok öenmli meselelerle ilgili sorumluluk üstlenerek arabuluculuk yapmış ve Birleşmiş Milletler adına yürüttüğü diplomatik çalışmalarla birçok bölgeye barışı getirmiş biri Sergio. Greg Barker’ın yönetmenliğini üstlendiği filmde onu son görevini yapmak üzere 2003 yılında gittiği Irak’ta görüyoruz ve zamanda ileri geri sıçramalarla hayatının önemli anlarını ve ona etki etmiş (başta son sevgilisi Carolina Larreira olmak üzere) kişileri görüyoruz.


BELGESELDEN KURMACAYA

Greg Barker’ın Sergio de Mello’yu konu alan ilk filmi değil bu, öncelikle onu belirtelim. Henüz izleme imkanı bulamadım (ilk fırsatta izleyeceğim) ama 2009’da çektiği ve aynı adı taşıyan belgesel filmi Oscar’a aday olmuş Barker’ın. Aynı konuyu bu kez dramatik bir kurguyla yeniden çekmesi kendi fikri mi, yoksa aklına birileri mi girdi bilinmez ama özellikle Netflix gibi bir platformun desteğini de aldığı düşünülürse geniş kitlelerin böylesine önemli bir karakteri tanıması için yerinde bir çaba olduğu söylenebilir. Onun da ötesinde, “Sergio” 2003 yılında Irak’ta yaşanan Saddam sonrası kaotik dönemde ABD’nin aslında ne gibi karanlık oyunlar peşinde olduğuna dair alttan alta sağlam dokundurmaları olan, hatta belki de bazı olayların gidişatını bizzat etkilediklerini ima eden bir film; bir belgeselde bunu bu kadar açık söyleyebilir miydi, bilemiyorum; dediğim gibi ilk filmi izlemek gerek.

Filmde başrolü üstlenen Wagner Moura hemen her sahnesinde yer aldığı “Sergio”yu baştan sona sürükleyecek karizmaya sahip, bunu “Narcos”ta da göstermişti zaten. Ona eşlik eden Kübalı güzel oyuncu Ana de Armas (en son “Knives Out” adlı filmde izlemiştik) yakın gelecekte çok daha fazla yükselecek bir isim gibi duruyor. Yine Netflix’te izleyiciyle buluşacak Andrew Dominik imzalı “Blonde” adlı filmde Marilyn Monroe’yu canlandıracağını söylemek bile yeter herhalde.

Baştan sona ilgiyle izlenen, özellikle yakın tarihe, dünya meselelerine ilgi duyanların keyif alacağını düşündüğüm “Sergio” belki yılın unutulmaz filmlerinden biri değil, ama bu karantina günlerinde herkesin birbirine tavsiye ettiği filmlerden farklı ve belki de iyi gelecek bir yapım. Sergio’yu hiç tanımayanlar için de önemli bir fırsat; dünya barışı adına neler kaybettiğimizi anlamak açısından da üstelik.

FİLMİN NOTU: 7/10