Kaplıcanın 'uzmanı'na gidin

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeki Karagülle “Kaplıca tedavisinden etkin fayda görmek için ortalama 1 hafta ile 4 hafta arasında kaplıca kürü uygulanmalı. Kaplıca hekimliği uzmanlarının ve eğitimli personelinin bulunduğu kaplıcalar tercih edilmeli” dedi.

Sibel Bahçetepe/ Cumhuriyet

Türkiye, kaplıca tedavisinde kullanılan doğal kaynaklar, şifalı sular bakımından oldukça zengin bir ülke. Araştırmalara göre, doğal termal su ve çamur kaynak zenginliği açısından ülkemiz dünyadaki ilk 7 ülke arasında yer alıyor. Bir bakıma termal turizminin de cenneti. 5 bine yakın kaplıca kaynağın olduğu Türkiye’de, 3 bine yakın tesis bulunuyor, bu tesislerin de 200’e yakını Sağlık Bakanlığı onaylı ve yurttaşlar buralardan belli bir katkı payı ödemesi yaparak hekim ve uzman desteği ile hizmet alabiliyor. Türk Kaplıca Tıbbı ve Balneoloji Derneği, Uluslararası Tıbbi Hidroloji ve Klimatoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Zeki Karagülle, “Kaplıca tedavisinin etkin ve yararlı olması için uzman kontrolünde alınması önemlidir” diyor. Yararlı mineraller içeren termal olarak adlandırılan ve tedavi edici nitelikte olan şifalı sular, birçok hastalığa da iyi geliyor.

 

Şifa dağıtıyor

Günümüzde turizm alanında büyük bir sektör yaratan kaplıcalar, özellikle termal otel adı altında faaliyet gösteren yüzlerce tesiste devre mülklerde ya da kaplıca hastanelerinde şifa dağıtmaya devam ediyor. Kalsiyum, sodyum, magnezyum, klor, bikarbonat, sülfat, silisyum, iyot, karbon dioksit, kükürt, radon ve tuz bakımından zengin olan kaplıca suları ve kaplıcalar ile ilgili merak edilen tüm soruları İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zeki Karagülle ile konuştuk.

“Bütün Türkiye topraklarına yayılmış, termal ve mineralli su kaynağı olarak aslında tek tek saysak 5 bini bulacak kaynaklarımız var. Tesis sayısı olarak ise Sağlık Bakanlığı’nın kaplıcalar yönetmeliğine göre şu anda 200’ü aşmış durumda” diyen Prof. Karagülle, kaynakların genellikle geleneksel olarak değerlendirildiğini söylüyor ve ekliyor: “Daha çok bilimsel etkin kullanım için değil de yine sağlık amaçlı ama geleneksel karakterde kullanımlar halen yaygın olarak sürüyor.”

 

Kaplıca zenginiyiz

Başta İzmir olmak üzere, Bursa, Balıkesir, Ankara, Afyon, Yalova, Sivas, Denizli, Kütahya, Bolu, Nevşehir, Konya, Kırşehir, Samsun, Manisa gibi illerin kaplıcalar bakımından zengin olduğunu vurgulayan Karagülle, “Yapay yolla çıkarılan termal sular da artan sayıda kullanıma alınıyor. Hatay’da, Gaziantep’te bu tür tesisler var, İstanbul’dakiler de sırada” diyor.

Türkiye’nin aslında yüzde 90’ında kaplıcanın olduğunu anlatan Karagülle, en fazla ruhsatlı kaplıca tesisinin 25 tesis ile Ankara’da olduğunu söylüyor.

 

Şifa 1 hafta ile 4 hafta arasında

Prof. Dr. Zeki Karagülle, ortalama kaplıca suyundan fayda görmek için bir hafta ile dört hafta arasında kalmak gerektiğini belirterek “Kaplıcaların iki önemli özelliği var.

Birisi tekrarlanan uygulama olması. Bir diğeri de belli zaman diliminde yani kür olarak uygulanması. Her hastalık için farklı bir uygulama olur, buna da hekim karar verir” diyor.

 

Kaplıcaya aç girilmeli

Kaplıcalarda ortalama en yaygın uygulama olan balneoterapide banyo süresinin 20 dakika olması gerektiğini belirten Prof. Karagülle, dikkat edilmesi gereken durumları şöyle sıralıyor: “Bazı sulara göre bu yarım saate çıkabilir.

Kaplıcanın etkisi ilk 10 dakikada başlıyor. 20 dakikada ise optimum etkiye ulaşıyor. Kaplıcaya hemen yemek arkası değil, yemek öncesi ya da yemekten 1.5 saat sonra yani mide aşırı dolu olmadığında girilmesi gerek. İdeal olan sabah kahvaltıdan önce ya da öğlen yemeğinden önce girilmesidir.

 

Çok banyo doğru değil

Günde iki banyo tarzında olabilir. Ne kadar fazla suya girersem daha iyi mantığı doğru değil. Günde 10 dakikalık doğru dürüst yapılmış kaplıca banyosunun bile etkisi en az 3 gün sürüyor. En ideal banyo sıcaklığı ise 36-38 derecedir. Bazı durumlarda 40’ı arzularız; o zaman da 10 dakikayı geçirmemeye özen gösteririz.

Termal banyo sırasında hoplanmaz, zıplanmaz, suya dalınmaz, yüzülmez. Genellikle omuz hizasında ya da göğüs hizasında, bazen uzman kaplıca doktorunun ön görmesi ile göbek, kalça hizasında yarım banyo şeklinde yapılır.”

 

Termal krizi

Kaplıcaların günümüzde bilimsel kanıtlarla, çalışmalarla da gösterilen bir tedavi yöntemi olduğunu anlatan Karagülle, şöyle devam ediyor: “Kaplıcaya gitmesi gereken kişi, yanlış zamanda gidiyorsa veya uzman olmayan bir tesise gidiyorsa fayda görmesi beklense bile fayda görmeyebiliyor. İstenmeyen durumlar ortaya çıkabiliyor. En sık gördüğümüz, genellikle iltihabi romatizma hastalarında hastalığın alevlenmesi durumudur. Genellikle kısa süreli kaplıcada kalıp, maksimum yarar için hiç sudan çıkmayan kişilerde bazı olumsuz durumlar ortaya çıkabiliyor. Termal kriz denen bir durum görülebiliyor. Eğer, bir uzman varsa kolaylıkla atlatılabiliyor.”

 

Beş tesiste ücretsiz tedavi

Esas desteklenmesi gerekenin resmi kaplıca hastaneleri olduğunu dile getiren Karagülle, “Bolu Karacasu, Kütahya Yoncalı, Nevşehir Kozaklı’da devlet hastanelerinde insanlar tedavi ve rehabilitasyon amaçlı kaplıca tedavisi alabiliyor. Yatıyorlar ve bütün giderlerini SGK karşılıyor. Bu şekilde iki tane de üniversite hastanesi Bursa Uludağ Üniversitesi’nin Kükürtlü Kaplıcası ve Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nin Sıcak Çermik’teki hastanesi bulunuyor” dedi.

 

Uzman hastaneler desteklenmeli

200’ü aşkın ruhsatlı kaplıca tesisinde yurttaş, sağlık kurulu raporu ile önerilen ruhsatlı kaplıcaya, yolluk yevmiye ve gündelik harcırah parası ile gidebiliyor. Bu da harcamalarının yüzde 30’una denk bir maddi destek anlamına geliyor ama yüzde 70’ini cebinden harcamış oluyor” değerlendirmesini yapıyor. Bolu İzzet Baysal ve Denizli Pamukkale üniversitelerinde termal hastane girişimleri olduğunu anımsatan Karagülle, bu tip kaplıca hastaneleri desteklenmeli diyor.

 

Sedef hastalığı için Sivas'taki Balıklı göl

Prof. Dr. Karagülle, “Dünyada eşi örneği olmayan sedef hastalığının kaplıcası Sivas Kangal’daki Balıklı Kaplıca’dır. Her hastalık için faydalı kaplıca suları olabilir ve buna uygun tesis ve kür programları uygulanmalıdır” diyor.

 

Diyabetten varise akneden KOAH'a

- İltihabi romatizmal hastalıklar ,

- Kireçlenmeler,

- Yumuşak doku romatizmaları (Fibromiyalji),

- Kronik bel ve boyun ağrıları ü Çalışma şart ve ortamına bağlı ağrılı tablolar,

- Ortopedik ameliyat ve travmalar sonrası ve inme sonrası dönemler,

- Parkinson, Alzheimer gibi hastalıklar,

- Dermatolojik hastalıklar (sedef, egzama, akne gibi),

- İçme kürleri açısından kullanıldığında metabolik hastalıklar, gut, diyabet gibi hastalık tedavileri,

- Solunum hastalıkları (astma, kronik bronşit, KOAH gibi),

- Varisler ve atar damar yetmezlikleri,

- Kadın hastalıkları,

- İdrar yolları taşları ve prostatit,

- Safrakesesi hastalıkları

 

Çocuk ve yaşlılar su sıcaklığına dikkat

Prof. Dr. Karagülle, çocukların ve 75 yaş üzeri kişilerin de kaplıcaya girebileceğini anımsatarak “Çocuk ve yaşlılar için 38 derecenin üzerindeki banyo sıcaklığını önermiyoruz. 36 derece banyo suyu sıcaklığı ve 10 dakikayı aşmayan banyo süreleri ile bu kişiler de rahatlıkla kaplıca suyuna girebilir. Ben çocuklarımı 1 aylıktan itibaren kaplıcaya götürdüm. Bazı allerjik ve üst solunum yolu hastalıklarında çocuklarda kaplıca kürü yaygın olarak kullanılıyor” dedi.

 

Öncesi ve sonrası bol sıvı alınmalı

Kaplıcada, banyodan sonra idrara çıkma durumu artar. Prof. Dr. Karagülle, bu nedenle sıvı alımının önemli olduğuna dikkat çekerek “Vücuttan sodyum, klorür atılır. Bu nedenle hem banyoya girirken hem de banyo sonrası sıvı alımı önemli. Banyodan sonra en az banyo süresi ya da banyo süresinin iki katı kadar bir zaman diliminde dinlenmek gerekiyor. Sıcak olmayan, rahat ortamda dinlenmek ve o sırada 1 litreye yakın sıvı tercihen de madensuyu içmek önemlidir” diyor.

 

Ateşli ve kanserli hastalara yasak

Karagülle, kaplıcaya girmemesi gerekenlerle ilgili şunları söylüyor:

- Her türlü ateşli infeksiyoz hastalık durumları,

- Her türlü aktif tedavi edilmemiş ya da henüz tedavisi tamamlanmamış kanser olguları,

- İleri organ yetmezlikleri olan hastalar,

- Kadınlarda hamileliğin ilk üç ayı ve menstrüasyon (âdet) dönemleri,

- Kanamalı hastalıkları olanlar,

- Sıcak su epilepsisi olanlar.