Kanal İstanbul hamsiyi de ortadan kaldıracak

Kanal İstanbul Projesinin iptali için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine dava açan 10 meslek odası, Karadeniz kıyısında yapılacak toprak dolgunun hamsi ve birçok balık türünü ortadan kaldıracağını belirtti.

ANKA

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı 10 meslek odası, “Kanal İstanbul Projesi” için 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda değişiklik yapan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı aleyhine dava açtı. İstanbul İdare Mahkemesi’ne 10 meslek odası adına sunulan dava dilekçesinde, yürütmenin durdurulması ve plan değişikliğinin iptali istendi.

Ortak dava dilekçesine Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, Şehir Plancıları Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Elektrik Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası, Çevre Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Peyzaj Mimarları Odası, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası ve TMMOB Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası imza koydu. 

YASAL DAYANAKTAN YOKSUN

Plan sınırları içinde kalan özel kişi ve kuruluşlara ait arazilerle ilgili olarak, mal sahiplerinin onayının alınmadığı, bu nedenle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan işlemin hukuka aykırı olduğu savunulan dilekçede, “6306 Sayılı Kanun’un ilgili maddesi gereği, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na tanımlanan plan onaylama yetkisi yönünden dava konusu işlem yasal dayanaktan yoksundur” denildi.

Kanal İstanbul projesinin tarım alanları, su toplama havzaları, içme suları üzerindeki olası olumsuz etkilerine dikkat çekilen başvuru dilekçesinde, plan değişikliğinin yaklaşık 102 milyon metrekare tarım alanını etkilediği ve bunun da Anayasa’nın 44. ve 45. maddelerine aykırı olduğu dile getirildi.

ÇEVRESEL FELAKETE DİKKAT ÇEKİLDİ

İstanbul’un hassas ekosistemlerine sahip kuzey bölgesi üzerinde oluşacak kentsel gelişme ve yapılaşma baskısı nedeniyle orman alanlarının hızla tahrip olacağına dikkat çekilerek, kanalın 45 kilometrelik güzergâhın yaklaşık 20 kilometresinin orman alanından geçtiğine vurgu yapıldı.

Yaklaşık 550 hektar orman alanının, yalnızca kanalın etkisiyle yok olacağı, çevresinde yaratacağı etkiyle, dava konusu plan değişikliğinin de yaklaşık 3 bin hektar orman alanının yok olmasına yol açacağı iddia edilen dilekçede,  plan değişikliği ile getirilen “Su Yolu”nun etkileri konusunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ilgili diğer kamu kurum ve kuruluşlar ile özel şahıslara ait altyapıya etkilerine dair değerlendirmelere yer verilmediği ifade edildi.

TERKOS TUZLANACAK

Terkos havzasının etüt edilmediği belirtilen dava dilekçesinde şu ifadeler yer aldı:

“Dava konusu plan değişikliği raporunun Topoğrafya başlığı altında yer alan Yükseklik Analizi haritası incelendiğinde, planlanan ‘Su Yolu’nun Terkos’a teğet bir noktadan geçeceği, bu geçiş sırasında havza topoğrafyasını büyük ölçüde bozacağı ve Sazlıdere havzasının yaklaşık 2 katı kapasiteli Terkos’un su kapasitesini olumsuz yönde etkileyebileceği anlaşılmaktadır. Plan değişikliği, Terkos’un tuzluluk oranında da yükselmeye sebep olacaktır. Bu etkiler, dava konusu plan raporunda analiz edilmemiştir. Aynı şekilde, diğer bölgeler için de 1/100 000 ölçekli planın geçen 10 yıllık süre açısından değerlendirilmesi yapılmamış, böyle bir ihtiyacın olup olmadığına yönelik veriler ortaya konmamıştır. İlgili kurum ve kuruluşların bu konudaki görüşlerine de başvurulmamıştır.”

ÜÇ AKTİF FAY

Kanal güzergahında üç aktif fay hattı bulunduğu, depremin yanı sıra, tsunami riskinin de olduğuna vurgu yapılan dilekçede doğal ve yapay risklerin üretildiği savunuldu. Dava konusu 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği ile su toplama havzalarının, Kentsel Gelişme Alanı, Kentsel ve Bölgesel Yeşil ve Spor Alanı, Su Yolu olarak planlandığı, böylelikle, su havzaları üzerine yoğun bir yapı ve nüfus baskısı getirildiği savunulan dilekçede meslek odaları, Sazlıdere Barajı’nın içme suyu kaynağı olmaktan çıkacağına dikkat çekti.

Dilekçede “Buradan da anlaşılacağı üzere, halihazırda su fakiri İstanbul'un, özellikle de Avrupa yakasının su kaynakları önemli ölçüde yok olacak, temel haklardan olan yaşam hakkı, su hakkı halkın elinden alınacaktır. Stratejik rezerv olarak muhafaza edilen yeraltı suları da kapsamı İstanbul ile sınırlı kalmadan, Trakya’da ve Marmara bölgesi bütününde tuzlanma nedeniyle kullanılamaz duruma gelecektir” denildi.

TRAKYA İÇİN BİR YIKIM

11 bin 37 hektarlık tarımsal niteliği korunacak alanın 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı değişikliği ile çeşitli adlar altında yapılaşmaya açıldığı iddia edilen dilekçede, “Ekolojik açıdan hassas bir bölge üzerine bu derece ağır fonksiyonların üst üste yığılması, İstanbul ve Trakya bölgesi için kaçınılmaz bir yıkım ve son anlamına gelmektedir” denildi.

BALIKLARIN GÖÇ YOLUNA ENGEL

Dilekçede şu görüşlere yer verildi:

“- Yapılacak olan kanal ile  Karadeniz’den Marmara’ya doğru, tek tabakalı su akışı olacağı anlaşılmaktadır. Karadeniz’den besin ve organik maddece zengin sular Marmara Denizi’ne kısa sürede ulaşacaktır. Marmara Denizi ekosisteminin böyle yükü kaldırması mümkün değildir; dolayısıyla kirlilik hızla artacaktır. Karadeniz’in su düzeyinde 18-21 santimetrelik bir alçalma, Marmara Denizi ekosistemi için bir ekolojik yıkım olacaktır.  

- Küçükçekmece Gölü tuzlu suya dönüşecek, tuzlu suya uyum sağlayamayan tüm göl ekosistemi yok olacak. Yaşam alanları Küçükçekmece Gölü ve çevre havzaları olan çok sayıda canlı türünün yaşamı tehlikeye girecek. Karadeniz’in tuzlu suyu Terkos Gölü’ne karışacak.

- Karadeniz’de yapılacak kıyı dolguları kanal hafriyatından çıkacak malzeme ile teşkil edilecektir. Karadeniz’de kıyı dolgusu, konteyner limanı ile kanal girişini koruyacak dalgakıranların dolguları için denize dökülecek materyaldeki kil bölümü suda yüzecektir. Kil bölümü balıkların solungaçlarını tıkayıp, ölümlerine sebep olacaktır. Karadeniz hamsisinin ve diğer balıkların göç yolu buradan geçmekte olduğundan, bu dolgular nedeniyle birçok balık türü ortadan kalkacak, dolayısıyla deniz eko-sistemi bozulacaktır.

- Küçükçekmece’nin Marmara kıyısında bulunan Kibrithane kanal yapımından etkilenecek. Fabrikanın geç Osmanlı dönemi endüstri mirası olarak tescilli ve yasalara göre korunması gereken önemli bir eser. Afrika’dan göç ederek Boğazları aşan ve Avrupa’ya yönelen ilk insanların konakladıkları Yarımburgaz Mağarası kanal nedeniyle risk altında.

- Bütün bu emeklerin ve güzelliklerin, yararı net olarak tanımlanamayan bir kanal için yok edilmesi, dağıtılması İstanbul ve Türkiye için büyük bir felaket olacaktır.”