Kâmuran Şipal’in çevirisiyle büyük bir yapıt Çağdaş Alman Öykü Antolojisi
“Çağdaş Alman Antolojisi”, Kâmuran Şipal'in Türkçeleştirmesiyle okura sunuldu. Şipal’in sunduğu bu kapsamlı seçki, Alman dilinin yirminci yüzyılda dünya çapındaki öykücülerinin ve anlatıcılarının hemen tamamını seçkin örneklerle önümüze seriyor. Kitabı, Yüksel Pazarkaya değerlendirdi.
Cumhuriyet Kitap Ekiİki cilt, toplam 860 sayfa, 58 yazar, 101 öykü: Çağdaş Alman Öykü Antolojisi. Bu büyük yapıt için yıllarını veren Kâmuran Şipal’i yürekten kutluyorum. Ama çeviri ve yayın haklarını temin etmenin büyük uğraş ve masraf gerektirdiği, bunun için de telif ve çeviri antolojilerin çok seyrek yayınlanabildiği bir dönemde, Cem Yayınevi’nin uğraşı ve özverisi de övgüyü hak ediyor.
Bu antoloji bir edebiyat serüveni ve okuma zevki kaynağı. Bu yüzden ve hem Sayın Kâmuran Şipal’in hem de Cem Yayınevi’nin emeklerine duyduğum saygıyla antolojiye on dört sayfalık bir önsöz yazmayı severek kabul ettim. Bu önsözden tanıtıcı nitelikteki baş ve son bölümü paylaşmak istiyorum.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SONRASI ALMANCA YAZINI
Çağdaş Alman Öyküsü deyince, Almanca yazılan öyküdür söz konusu. 1990'da birleşen Almanya’da, Avusturya’da ve İsviçre’de, bunların dışındaki ülkelerde Almanca yazan yazarların öyküleri, Alman öyküleri kapsamına giriyor. Elbette bu öyküleri ülkelere göre ayrı ayrı derlemek de olanaklı. Ama böyle bir ayrım, Almanca yazılan çağdaş öykücülüğe bütünsel bakışı budar, eksik bırakır. Kâmuran Şipal’in sunduğu bu kapsamlı derleme, çağdaş Almanca öyküye bütünsel bakışı sağlıyor.
Türkçede ilk kez böylesine kapsamlı bir seçkinin bütünüyle yirminci yüzyılı ele almasının çeşitli gerekçeleri var. Öykü türüne giren metinler, kabaca birkaç sayfayla yirmi otuz sayfa arasında değişen hacimli düzyazı anlatılardır ki özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanca yazında nitelik yönünden genellikle romanın önüne geçmiştir. Özellikle yüzyılın ilk yarısında Franz Kafka, Robert Musil, Alfred Döblin, Hermann Hesse, Thomas Mann, savaş sonrasında Günter Grass ve Thomas Bernhard gibi önemli roman yazarlarını biliyoruz. Ama on dokuzuncu yüzyıl Almancada özellikle gerçekçi romanın yüzyılıysa yirminci yüzyılın ikinci yarısında anlatı yazınının ağırlık merkezi öykü türüne doğru kaymıştır.
Yirminci yüzyıl, bilimden toplumsala, savaşlardan tüketim refahına, politikadan kültüre bütün alanlarda derin değişim ve dönüşüm yaşanan bir yüzyıl. Bu yüzyıl içinde sanatın bütün dallarında olduğu gibi özellikle edebiyatta önemli yenilikler, çeşitli akımlar ve büyük dünya yazarları ortaya çıktı. Alman dili edebiyatı, Thomas Mann’dan Hermann Hesse’ye, Robert Musil’den Bertolt Brecht’e, Alfred Döblin’den Thomas Bernhard’a vb. çok sayıda önemli dünya yazarı ve on üç Nobelci çıkaran verimli bir edebiyat oldu. Kâmuran Şipal’in sunduğu bu kapsamlı seçki, Alman dilinin yirminci yüzyılda dünya çapındaki öykücü ve anlatıcılarının hemen tamamını seçkin örneklerle önümüze seriyor.
Bu öykülerde insanın yaşam ortamını, iş ve çalışma biçimleriyle koşullarını bulduğumuz denli, bireysel ortamı ve bireyin iç derinliğini açmazlarıyla, karanlık labirentleriyle okuyoruz. Ruhsal çözümleme hemen her yerde az çok karşımıza çıkıyor. Büyük savaşların ve felaketlerin sonucunda yaşama sanki sıfırdan, yeniden başlamak durumundaki insanın, kendini arama, tanıma ve tanımlaması çevresinde gelişen, insan ilişkilerine, iç ve dış dünyaya yeni, kuşkulu, temkinli, eleştirel farklı bakışlar arayan öyküler var. Dilin çeşitli kurgu teknikleri, dil oyunları ve hünerleriyle oya gibi ince ince işlendiği, dilin kurallarına ve geleneklerine, kullanım kalıplarına başkaldıran, kuralları ve sınırları dinlemeyen deneysel tasarımların öyküleriyle modern çağın biçemlerinden olan öykü ile röportaj arasındaki çizgide yürüyen öyküler var. İdeolojilere öfkeli öfkesiz başkaldıran öyküler, 68 Kuşağı öğrenci hareketi sürecinde, her durumda toplumsal eleştiriyi içeren bir edebiyat arayışına yönelik beklentiler ve çabalar var. Ama edebiyatın her döneminde, öykü yazan her yazar için bir biçimde Siegfried Lenz’in “Dünyayı anlayabilmek için benim hikâyelere gereksinimim var”, saptaması geçerli olmuştur. Bu bağlamda da Marcel Reich-Ranicki’nin ifadesiyle Avrupa ve Alman dili ve edebiyatında yirminci yüzyılda zaman zaman romanın, hatta şiirin krize girdiğinden söz edilmesine karşın, öykünün krizi hiçbir zaman söz konusu olmamıştır. Zira, yine Reich-Ranicki’nin ifadesiyle “anlatmanın anlamı: yaşanan zamanın çilesini ve acısını çekmek ve çekileni var kılmaktır.”
GERÇEK OLAN ALDATICI BİR PERDEDİR
Benno von Wiese’nin hazırlayıp yayınladığı eski bir seçki için saptadıkları, Kâmuran Şipal’in elimizdeki seçkisi için de geçerli: “Çerçeve, röportaj gerçeğinden gizemli olağanüstüne, gerçeğin hassas betimlenmesinden tuhaf fantastikliğe, yalına indirgeyen haber tarzından sanat dolu, çoğun ironili stilize etmeye, safdil anlatımdan imsellikte kilitlemeye dek uzanıyor.” Yine Wiese’nin saptamasına göre, öykülerin birçoğunda, gerçek olan aldatıcı bir perdedir, asıl gerçek bu perdenin arkasına bakınca görülecektir. Gerçek yaşam yüzeyden bakınca sözde gerçektir. Öykülere yansıyan çağı da şöyle belirliyor:
“İstikrarsızlığı var oluş sorunu olarak yaşayan, süreğenliğin parçalandığını gören bir çağ, toplumsal ve erdemsel yaşamın diyalektik çatışkılarını, zamanın ve mekânın göreceliğini, artık eski dönemlerde olduğu gibi öyle yansılayıcı ve şiirsel safdillikle anlatamaz.”
Çağdaş yazarın insanı ve dünyayı anlatış ve deyiş biçimlerinin çeşitliliğini bu seçkide toplu olarak okuyabiliyoruz. Edebiyatın yücegönüllü emekçisi Kâmuran Şipal’in, yine büyük emekler vererek gerçekleştirdiği ve bize sunduğu bu seçkide yer alan öykülerin Türkçelerindeki üstün ustalığı ancak her zaman olduğu gibi Sayın Kâmuran Şipal’e kocaman bir gönül borcuyla anabilirim. Ellerine, dillerine sağlık.
Çağdaş Alman Öykü Antolojisi (İki Cilt)/ Yayına Hazırlayan ve Çeviren: Kâmuran Şipal/ Cem Yayınevi/ 864 s.