‘Kafanıza sıkar şuraya atarım’
Hakarete uğrayan, ölümle tehdit edilen ve suçlu muamelesi gören gazetecilerden Sertaç Kayar, yaşadıklarını Cumhuriyet’e anlattı.
SELİN GÖRGÜNERDiyarbakır’da geçen çarşamba günü tarihi On Gözlü Köprü yakınlarında çay içerken, 5 sivilin öldüğü bombalı saldırıda ölümden dönen Reuters foto muhabiri Sertaç Kayar ile Evrensel gazetesi muhabirleri Hasan Akbaş, Fırat Topal, Serpil Berk, polis tarafından gözaltına alındı. Hakarete uğrayan, ölümle tehdit edilen ve suçlu muamelesi gören gazetecilerden Sertaç Kayar, yaşadıklarını Cumhuriyet’e anlattı.”Başka bir ülkede olsak ölümden dönen gazeteciler haber yaptı diye baş tacı edilirdik ama burada neredeyse suçlu çıkarılıyorduk” diyen Kayar, “Gazetecilerin çalışmasını engellemeye çalışıyorlar. Sanki bir şeylerin üzerini örtüyorlar. Bu yaşanan savaştan hiç bir şey yansımasın istiyorlar. Oysa başta sivil halk olmak üzere herkes mağdur. Gazeteci olduğumuz için hedef alınıyoruz.. Giderek bölgede gazetecilik yapılamaz hale geliyor. Biz de insanız. Bizim de yüreğimiz, duygularımız var. Gördüğümüz manzara karşısında biz de dehşete düşüyoruz. Daha önce de yaşadığım bazı şeyler olmuştu ama bu son yaşananlardan sonra TİHV’e başvurup psikolojik destek almaya karar verdim” dedi.
Ortalık kan gölüne, cehenneme dönmüştü
Mesai çıkışı çay içmek ve dinlenmek için 3 Evrensel muhabiri ile birlikte On Gözlü Köprü yakınlarındaki mesire yerine gittiklerini belirterek, o günyaşananları şöyle anlattı: “2-3 saat oturduk. Kalkmaya hazırlanırken 300-400 metre ileride büyük bir patlama oldu. Herkes bir yere savruldu. Biz de kendimizi yere attık. Savrulan parçalar bizi bulunduğumuz yere kadar geldi. Büyük araç parçalarının Dicle nehrine uçtuğunu gördük. Şoku atlatıp olay yerine yaklaştığımızda dehşet bir manzarayla karşılaştık. Ortalık kan gölüne, cehenneme dönmüştü. Yanan bir araç ve her yerde yaralılar vardı. Bir adam kucağında elleri ayakları parçalanmış, kan içinde küçük bir çocukla bize doğru geliyordu onu gördükten sonra daha fazla fotoğraf çekemedim, çıktık.”
Kafanıza sıkar atarım bir kenara...
Kimlik kontrolü, üst araması ve GBT kontrolünden geçerek 2 arama noktasından geçtiklerini belirten Kayar, “3 arama noktasından polisler tarafından araçtan indirildik diz üstü çöktürdüler gazeteci olduğumuzu söyleyince ‘lan ne gazetecisi, siz bittiniz,olay yerinden bir fotoğraf bile görürsen öldürürüm' dedi bir polis. Ağzı alınmayacak küfür ve hakaretler havada uçuştu. Fotoğraf makinası, kamera, cep telefonu ve bilgisayarlara bakıyorlardı. ‘kafasını kaldıranın kafasına sıkarım, zaten burası karanlık vurur atarım sizi bir kenara’ diye tehdit ediyorlardı. Kafamızı oynatsak dipçiple vuruyor tekmeliyorlardı.Telsizle konuşurken 'şüphelileri yakaladık' diye gibi şeyler söylüyorlardı. Resmen suçlu muamelesi gördük. 1 saat plastik kelepçe ile bekletildik. Bir polis sanırım amirleri ‘sonuna kadar sık’ dedi kolumuzu oynatamıyorduk çok çanımız yanıyordu, resmen işkenceydi. Sonra bizi emniyete götürdüler yaklaşık 2-3 saat plastik kelepçeyle bekletildik kolumuzu uyuşunca kelepçeleri kestiler sonra yeniden taktılar. “
Tepki gelince emniyette bize yönelik tavır değişti
Küfür ve hakaretlerin emniyette de sürdüğünü anlatan Kayar, “Kıyafetlerimiz kriminal incelemeye götürüldü. Küfür ve hakaretler burada da sürdü. Gazeteci olduğumuzu, olayın mağduru olduğumuzu, bizim de ölümden döndüğümüzü, görevimizi yapmaya çalıştığımızı anlatmaya çalıştım. Gazeteci örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının, kamuoyunun tepkisinin ardından tavır değiştirdiler” diye konuştu.
Ajanlık teklifi: dışarıda da görüşelim
Polislerin sorguda “neden ordaydınız, gün içinde ne yaptınız’” gibi şeyler sorduğunu ifade eden Kayar, “Daha sonra başka bir ekip geldi sohbet ediyor gibiydiler. ‘Dışarıda da görüşelim. Birşey duyarsanız, birşey görürseniz bize haber verin’ gibi şeyler söylediler. 'Ne demek istiyorsunuz biz gazeteciyiz, olanı anlattım ben kendimden eminim bize böyle şeyler söyleyemezsiniz yarın öbür gün haberde karşılaşıp yüz yüze bakacağız 'diye tepki gösterince ‘uzun süre görüşemeyeceğiz’ gibi imalı şeyler söylediler. Ajanlık teklif ettiler yani. Daha sonra polis sorgusunun ardından kamuoyunun da baskısıyla serbest bırakıldık” dedi.
Psikolojik destek alacağım
Mardin’in Midyat ilçesinde 8 Haziran’daki bombalı saldırının ardından linç edilmeye çalışılan gazetecilerden biri olan, darp edilen ve saatlerce bir dükkanda mahsur kalan Kayar, “Biz de insanız. Bizim de yüreğimiz, duygularımız var. Gördüğümüz manzara karşısında biz de dehşete düşüyoruz. Gün içinde gördüklerimiz gözümüzün önünden gitmiyor, uyuyamıyoruz. Bir de böyle bir muameleye maruz kalıyoruz, suçlu muamelesi görüyoruz. Daha önce de yaşadığım bazı şeyler olmuştu ama bu son yaşananlardan sonra TİHV’e başvurup psikolojik destek almaya karar verdim” dedi.
Bölgede gazetecilik yapılamaz hale geliyor
“Başka bir ülkede olsak ölümden dönen gazeteciler haber yaptı diye baş tacı edilirdik ama burada neredeyse suçlu çıkarılıyorduk” diyen Kayar, bölgede ne koşullar altında gazetecilik yaptıklarını şöyle anlattı: “Daha önce Sur’da fotoğraf çektiğimiz için bacağıma silah dayayıp tüm fotoğrafları sildirdiler. Kafasına silah dayanan, vurulup yaralanan gazeteci arkadaşlarımız oldu. Gözaltına alınanlar tutuklanan var. Gazetecilerin çalışmasını engellemeye çalışıyorlar. Sanki bir şeylerin üzerini örtüyorlar. Bu yaşanan savaştan hiç bir şey yansımasın istiyorlar. Oysa başta sivil halk olmak üzere herkes mağdur. Gazeteci olduğumuz için hedef alınıyoruz. Artık sokaktaki insan da hedef alıyor. Giderek bölgede gazetecilik yapılamaz hale geliyor” dedi.