'Kafamda bir tuhaflık' bugün raflarda

Nobel Edebiyat ödüllü Orhan Pamuk’un, merakla beklenen, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’ın bastığı, “Kafamda Bir Tuhaflık” adlı yeni romanı bugün satışa sunuldu.

cumhuriyet.com.tr

“Boza satıcısı Mevlut Karataş’ın hayatı, maceraları, hayalleri ve arkadaşlarının hikâyesi ve 1969 ile 2012 yılları arasında İstanbul hayatının pek çok kişinin gözünden anlatılmış bir resmidir” ifadesiyle başlayan roman, hem bir aşk hikâyesi hem de “modern bir destan” olarak sunuluyor. Orhan Pamuk, İstanbul’daki sokak satıcılarının hayatından yola çıkarak, yalnızca şehrin geçmişini ve insanlarını anlatmakla kalmıyor. 1969-2012 yılları arasındaki toplumsal olayları da gündemine alıyor. “Cami Duvarına Komünist Afişi Asmanın Sonuçları”, “Askeri Darbe”, “Kapitalizm ve Gelenek” , “Gazi Mahallesi”, “Efendi Hazretleri” gibi başlıklar altındaki bölümler, bu gündemin yansıdığı yerlerden bazıları.

 

Romanın başlangıcından tadımlık bir bölüm

MEVLUT İLE RAYİHA KIZ KAÇIRMAK ZOR İŞ

Bu, boza ve yoğurt satıcısı Mevlut Karataş’ın hayatının ve hayallerinin hikâyesi. Mevlut, Asya’nın en batısında bir yerde, puslu bir göle uzaktan bakan yoksul bir Orta Anadolu köyünde 1957’de doğdu. On iki yaşındayken İstanbul’a geldi ve ondan sonra hep orada, dünyanın başkentinde yaşadı. Yirmi beş yaşındayken köyünden bir kız kaçırdı; tuhaf bir şey oldu bu, bütün hayatını belirledi. İstanbul’a döndü, evlendi, iki kızı oldu. Yoğurtçuluk, dondurmacılık, pilavcılık, garsonluk gibi çeşit çeşit işte hiç durmamacasına çalıştı. Ama akşamları İstanbul sokaklarında boza satmayı ve tuhaf hayaller kurmayı hiçbir zaman bırakmadı. Kahramanımız Mevlut uzun boylu, sağlam ama zarif yapılı, iyi görünüşlüydü. Kadınlarda şefkat uyandıran çocuksu bir yüzü, kumral saçları, dikkatli ve zeki bakışları vardı. Yalnız gençliğinde değil, kırkından sonra bile yüzünün çocuksu olmasını ve kadınların onu güzel bulmasını, Mevlut’un bu iki temel özelliğini hikâyemizin anlaşılması için arada bir okurlarıma hatırlatacağım. Mevlut’un her zaman iyimser ve iyi niyetli olmasını  bazılarına göre saflığını  ise ayrıca hatırlatmama gerek kalmayacak, siz de göreceksiniz. Okurlarım benim gibi Mevlut’la tanışsalardı, onu yakışıklı ve çocuksu bulan kadınlara hak verirler, hikâyemi renklendirmek için abartmadığımı teslim ederlerdi. Bu vesileyle, bütünüyle gerçek olaylara dayanan bu kitap boyunca hiç abartmayacağımı, zaten olup bitmiş bazı tuhaf olayları, okurlarımın daha iyi takip edip anlamasına yardım edecek bir şekilde sıralamakla yetineceğimi belirteyim.