Kadına şiddette 'gelir yetersizliği' ve 'kaynana' faktörü
Erzurum Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü doktora öğrencisi Sait Yıldırım, yüksek lisans bitirme tezi olarak kadına yönelik şiddeti araştırdı. Şiddete uğrayan kadınlarla görüşmeler yapan Yıldırım, "Mülakatlarda, erkeğin annesinin, şiddet eylemlerinde aile içi ilişkilere etkisinin olduğu ortaya çıktı" dedi.
DHA74 yaşındaki kayınvalide, böbreğiyle damadına hayat verdi
Kadına yönelik şiddeti ele alan Yıldırım, şiddete maruz kalan 10 kadın ile yüz yüze görüşme yaptı. Şiddetin ortaya çıkışında, kadın faktörünün etkin rolü olduğunun tespit edildiğini belirten Yıldırım, "Görüştüğümüz kadınlarda, şu yargıya vardık. Kadınlar, kendi çocuklarını yetiştirdiği zaman ailelerinden gördüğü yetiştirme süreçlerini dikkate alarak, kuşaklararası aktarım sürecini gerçekleştiriyor. Bu süreçte, kadının etkin rolü var. Çocuk yetiştirme sürecinde, kız ve erkek çocukların cinsel rollerini kadınlar belirliyor. Erkek çalıştığı için kadın çocukları yetiştirmekte, çocuğun cinsel tablosu anne üzerinden şekillenmektedir. Eğer anne, baba tarafından şiddete maruz kalıyorsa anne sessiz kalıyorsa çocuk da bunu görev kabul ediyor. Büyüdüğü zaman buna rıza göstermeye başlıyor" dedi.
'GELİR YETERSİZLİĞİ, ŞİDDETİN ÖNEMLİ SEBEPLERİNDEN'
Kadınların, şiddeti genellikle 'fiziksel' olarak değerlendirdiğini; ancak ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddetin de etkin olduğunu kaydeden Yıldırım, "Erkeğin çalışması durumunda üstünlük sağlamakta. Kültürün zaten erkeğe verdiği baskınlığı görmekteyiz. Erkeğin aile içinde söz hakkı olduğunu görüyoruz. Evinin ihtiyaçlarını karşılayamaması, kadının erkeğe karşı bir rıza göstermesine yol açıyor. Bu anlamda şiddetin önemli bir sebebi gelir yetersizliği olmakta. Görüştüğümüz kadınlardan ekonomik anlamda belli sosyal seviye altında olanların daha çok şiddet mağduru olduklarını gördük" diye konuştu.
Şiddet sebeplerinde ekonomik nedenlerin öne çıktığına vurgu yapan Sait Yıldırım, alkol ve uyuşturucu bağımlılığının da şiddetin ortaya çıkmasına yol açtığına değindi. Kadına şiddette kültür faktörünün de olduğunu kaydeden Yıldırım, şunları söyledi:
"Ataerkil kültür değimiz geleneksel yapılarda bulunan aile içi ilişkilerde cinsiyet rollerinin farklı olması, cinsiyetin biyolojik olarak, kültürel olarak tanımlanması, şiddeti ortaya çıkarmıştır. Şiddeti, erkeğin kadın üzerinde kontrol altına alması için ön koşul olarak görülmekte. Kadınlara şiddet tanımlaması öncelikle dikkat çekici bir yargıya bizi sürükledi. Şiddetin bir psikolojik hastalık olarak kadınlara uygulandığı ortaya çıktı. Bu aslında şu demek. Kadının şiddete uğramasında herhangi bir sebep bulamaması, erkeğin psikolojik bir hastalık sahibi olduğunu işaret olarak bize söylüyor. Biz şu sonucu çıkardık. Erkeğin şiddeti kendine hak olarak görmesi kadının herhangi bir sebep bulmadan şiddet için zaten hiçbir sebep değildir de bir neden olmadan şiddete mağdur etmesi aslında kültür olarak bulduğu bir hak olarak karşımıza çıkmakta. Yani şiddet kadını kontrol altına alma açısından namus adı altında aile içi ilişkileri düzene koyma açısından erkeğe verilmiş bir hak olarak karşımıza çıkmakta."
'ERKEĞİN AİLESİNİN ŞİDDET EYLEMLERİNDE KATKISI VAR'
Aile içi ilişkilerin şiddet eylemlerinde etkin olduğunun görüldüğünü belirten Sait Yıldırım, "Mülakatlarımızda, kadınların bize ifade ettiği birkaç önemli husus var. Erkeğin ailesinin, özellikle annesinin, şiddet eylemlerinde aile içi ilişkilere müdahalede katkısı olduğunu düşünmekteyiz. Kayınvalide olarak kadın, gelin üzerinde otorite kurmak istiyor. Bunu da erkek evladı üzerinden gerçekleştiriyor. Normal şartlar altında kadın- erkek arasında problem olmazken, kayınvalide etkisi ve katkısıyla şiddet eylemleri ortaya çıkmakta. Bir anlamda kayınvalide, oğlunu paylaşmak istemiyor. Bu güç otoritesini kendi aile yapısından gördüğü otoriteyi kuşaklararası aktarılan bu kültürel ilişkiyi devam ettirmek istemektedir. Hem kadınları kontrol altına almak açısından hem de mevcut durumu korumak açısından namus adına kadınlara şiddet uygulandığını söyleyebiliriz" dedi.