Kadına şiddetle mücadeleyi devlete öğreten vakıf
25 yıl önce kurulan Mor Çatı, bugüne kadar 40 bine yakın kadının hayatına dokundu. Vakıf bu büyük mücadelesini geçen hafta kendi aralarında verdiği küçük bir partiyle kutladı.
Damla YurYıl 1987. Yer Çankırı. Bir yargıç "Sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmemek gerekir" diyerek bir kadının boşanma talebini reddeder. Feminist avukat, bugünün HDP İstanbul milletvekili Filiz Kerestecioğlu bu karara rastlar, durumu feminist kadınlarla paylaşır. Kampanya başlatan kadınlar 17 Mayıs 1987'de Yoğurtçu Parkı'nda yürüyüş organize eder ve şiddete maruz kalan kadınların iletişim kurması için bir dayanışma hattı kurulur. Gelen ihbarlar, yapılan görüşmeler ihtiyaç doğurur, o da Mor Çatı olur. 20 Nisan 1990'da fiilen kurulan, 15 Haziran 1990'da resmiyet kazanan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı bugüne kadar 40 bine yakın kadına dokunup, 900'e yakın kadın ve çocuğun barınma ihtiyacını karşılar. 25 yılı geride bırakan Mor Çatı ortak mücadelesini geçtiğimiz salı günü düzenledikleri partiyle kutladı. Şarkılar söylendi, danslar edildi, mücadelenin kazançları bir kez daha dile getirildi.
HAVLU DA KATLADIK POLİTİKA DA ÜRETTİK
55 yaşındaki Fatma Mefküre Budak'ın yolu da Dayağa Karşı Kadın Yürüyüşü sonrası Mor Çatı ile kesişti. Budak o anları şöyle anlatıyor: "Mor Çatı'nın her gönüllüsü gibi ne iş varsa yaptık. Sığınakta boşalan odaların temizliği ve yeni sahiplerine hazırlanması, havluların katlanması da görevimdi. Kalan kadınlarla ve çocuklarla düzenli yüz yüze görüşüp ihtiyaçları belirlemek, bunlara erişim sağlamak, kurtulunan şiddet yaşantısında olanları dinlemek, onları şiddetten uzak tutmanın yollarını bulmak, politik söz üretmek de…"
TACİZCİ BABA İÇİN KORUMA KARARI ÇIKTI
Avukat Esra Baş (36) Mor Çatı gönüllülüğü boyunca onu en derinden etkileyen yargı sorununu hatırlıyor: “Çocukluk ve ilk gençlik yılları boyunca babasının cinsel şiddetine maruz kalmış bir kadındı. Artık erişkin olmuş ve babası hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu ama süreç bir türlü işlemiyordu. Bunun yarattığı hayal kırıklığıyla Mor Çatı'ya başvurdu. Çok ağır travması vardı, psikiyatri desteği alıyordu. Kendisini çok iyi ifade edebilen, doktora yapmayı başarmış bir kadındı ancak sürekli ölmek istiyor, bunları anlatırken de sürekli ağlıyordu. Duygusal olarak çok zorlandığımız bir görüşme oldu.
Derken babasına zaman zaman “Sapıksın” gibi mesajlar attığını, bu şekilde duygusunu dışarı vurarak bir nebze olarak rahatladığını söyledi. Bunun üzerine babası mahkemeye başvurdu ve koruma kararı aldırdı. Bu karar genç kadına tebliğ edildiğinde dünyası başına yıkıldı. "Şimdi ona mesaj atamadığım için kollarımı jiletliyorum” dediğinde kanım dondu, çok sarsıldım. Oysa bu yasa kadınlar erkek şiddetine maruz kaldığı için çıkarılmıştı!”
DİJİTAL ŞİDDET VE KÜRTAJ YASAĞI
Esra Baş'ın deneyimlerine göre son yıllarda yapılan başvuru sebepleri arasında dijital şiddet öne çıkıyor: “Sosyal medya üzerinden taciz, hakaret, şantaj, tehdit korkunç boyutlarda. Terk edilmeyi hazmedemeyen eski sevgililer “Fotoğrafını yayınlarım, görüntülerini yayınlarım, ailene rezil ederim” diye tehdit ederek ya da söz konusu eylemleri gerçekleştirerek özellikle genç kadınların hayatlarını kabusa çeviriyorlar. Çocuklar da dijital şiddete maruz kalıyor, Mor Çatı’ya 2014 yılında dijital şiddet mağduru olan 6 çocuk için başvuru yapıldı. Ayrıca son yıllarda devletin uyguladığı fiili kürtaj yasağı nedeniyle bu hakkı elinden alınan kadınlar başvuruyor.
DESTEK VEREMİYORSAK TAKİBİNİ YAPIYORUZ
Sosyolog Açelya Uçan Mor Çatı'yla iletişim kurulduğunda sürecin nasıl işlediğini şöyle anlattı:
"Kadınlar Mor Çatı’ya telefon, e-posta yoluyla ya da yüz yüze görüşmeye gelerek ulaşabiliyorlar. Yüz yüze görüşmelerimiz randevu sistemiyle oluyor. Başvuran kadınların bizimle ilişkiyi ne şekilde sürdürmek istediği, verdiğimiz desteğin de sınırını belirliyor aslında. Kimi telefonda ya da e-posta ile ilişki kurarken bazılarıyla birden fazla görüşme yapılabiliyor. Sığınma talebi varsa ve Mor Çatı’nın sığınağında yer varsa kabulü yapılıyor. Mor Çatı’nın veremeyeceği destekler için ise ilgili kurumlara yönlendiriyoruz, daha sonra olması gerektiği gibi yapılıp yapılmadığının izlemesini yapıyoruz.
POLİS BİLE BİZE YÖNLENDİRİRDİ
Mor Çatı'nın ilk günlerini Birgül Akay (56) anlatıyor:
"Merkez henüz kurulmamıştı. Beşiktaş'ta bir arkadaşımızın bürosunda toplanıp feminist çeviriler yapmaya, konuşup tartışmaya başladık. Böylece birçok kadının içindeki güç keşfedildi. Ardından vakıf kuruldu ancak sığınma evi yoktu. Başvuran kadınlara 1994'e kadar gönüllülerin evleri açıldı. Sığınak ilk açıldığında ise artık şiddetin en ağır yüzüyle karşı karşıya olan kadınlar geliyordu. Polis bile bilgi sahibi olmadığı için, durumla baş edemediğinde Mor Çatı'ya yönlendiriyordu. Bardaktan tişörte satışlar, bağışlar derken güçlendik. Sonuç olarak devletin yapması gerekeni kadınlar devlete öğretti. Hâlâ da öğrenecekleri çok şey var."