"Kadın İnsandır, Biz de İnsanoğlu"
Canlılar dünyasının tamamında görülen, belki de tek ortak içgüdü anneliktir. Fakat söz konusu insan olduğunda, annelik yalnızca biyolojik bir içgüdü olmaktan çıkar, toplumsal ve kültürel bir davranışa dönüşür. Öyle ki tüm canlılar dünyası içinde anneye en çok gereksinimi olan grup “primatlardır”.
Sergen Çirkinİnsanlar, maymunlar, fosil insanlar ve yok olmuş her türlü insansının içinde bulunduğu iri beyinli, beyinli canlılar takımına “primat” adı veriliyor. Primat yavrusu, doğadaki pek çok canlı gibi donanımlı bir vücuda sahip değildir. Varlığını sürdürebilmek için uzun süre annenin bakımına gereksinim duyar. Primat takımı dışında, canlıların hemen hepsi erişkinlik dönemine geldikten sonra, bir başka deyimle kendi besinini kendisi karşılayabilecek duruma gelince, anneden kopar ve yeni bir yaşam alanı kurar.
Primatlarda ise annelik, yavrunun erişkinlik dönemine girmesinden sonra da sürer. Primatlarda erişkinlik dönemine giriş süresi türden türe farklılık gösterir, öteki tüm primat türleri arasında erişkinlik süresi en uzun olan canlı ise insandır.
İnsan, avlanmak için gereksinim duyduğu araç üretme bilgisini, ancak aile ortamında edinebilir. Oysa öteki primatların böyle bir bilgiye gereksinimi yoktur. Bu nedenle insan yavrusu, öteki tüm primatlardan daha çok aileye ve özellikle anneye bağlıdır.
1. Paleolitik Çağ Venüs
ANA-TANRIÇANIN ÜLKESİ: ANADOLU
Kadın ve bereket kültü arasındaki ilişki, “Neolitik Çağ (Cilalı Taş Çağı) “ (MÖ. 10 bin) ile daha da güçlenmiştir. Çünkü insan, Neolitik Çağ ile birlikte tüketim ekonomisine dayanan eski “avcı-toplayıcı” geleneklerini terk etmeye ve “tarım ekonomisi” ile kendi besinini kendisi üretmeye başlamıştır.
Toprağın verimi ve kadının doğurganlığı arasında güçlü bir ilişki kurulmuş ve bu sayede ana-tanrıca inancı biçimlenmiştir. Bu inanç, “kutsal birleşme” yani “hieros gamos” düşüncesinin de tetikleyicisi olmuştur. Çünkü kutsal birleşme; doğurganlık ve toprağın bereketi demektir. Bu inanca ait bilinen en eski örneklerden biri Çatalhöyük’ten ele geçmiştir.
2- Çatalhöyük'ten kutsal birleşme sahnesi
3- Çatalhöyük'ten karnında tohum taşıyan ana-tanrıça
5- Latmos ailesi
6- Hacılar höyüğünden anne ve çocuk heykelciği
7-Hacılar heykelciğinin tamamlanmış çizimi
8- Kültepe mermer idol ailesi
9- Kültepe mermer idol, ikiz çocuklar
10- Kültepe kurşun aile figürü
11- Horoztepe emziren anne
İLK NİNNİ
12- Sümer emziren tanrıça heykelciği
Yaklaşık 4 bin yıl önce Sümer ülkesinden bir anne, çocuğuna şöyle sesleniyordu: “Usa şanu usa şanu. Usa şanu ki dumuşane… İgi badbadani u kunib, İgi gunani nuzu şarbi. U eme za malilikani, Za mallilil u nagule.” Bilinen bu ilk Sümer ninnisinin Türkçe karşılığı şöyledir: “Gel uyku, gel uyku. Oğlumun olduğu yere gel... Uykusuz gözlerine uyku ver, Sürmeli gözlerine elini koy. Dışardaki durmak bilmeyen dilinin, Uykusunu almasına izin verme.” Başka bir Sümer ninnisinde anne oğluna şöyle sesleniyor: “Ben oğluma bir eş alacağım, çok tatlı bir oğul doğuracak ona… Sıcak kucağında yatacak karısı, açılmış kollarında yatacak oğlu… Karısı onunla mutlu olacak, oğlu onunla mutlu olacak… Onun kucağında sevinecek genç karısı, onun tatlı dizinde büyüyecek oğlu.”
ANNEYE MEKTUP
Sümer tabletleri yalnızca ilk ninnileri değil, aynı anda anneye yazılmış ilk mektupları da içerir. Ludingirra adındaki bir oğul, uzaktaki annesine bir mektup gönderir, mektupta şu satırlar yer almaktadır: “Annem ufkun parlak ışığı, ışıl ışıl bir sabahyıldızı... Cazibe dolu bir prenses mücevheri... Mavi taş kaide üzerinde sutaşından bir melektir. Annem mevsiminde yağmurdur, ilk tohum için sudur. Zengin bir hasat, keyif dolu bir bolluk bahçesidir.”
HİTİTLERİN ANADOLU’SU
MÖ. I. binyıla ait Geç Hitit kabartmaları, anne - çocuk ilişkisinde, günlük yaşamdan farklı sahneler yansıtır. Osmaniye Karatepe’den bir kabartmada çocuğunu emziren anne, hurma bahçesinde gösterilmiştir. Maraş’ta bulunan bir mezar taşında kucağında oğlunu kavrayan anne, rahibe kıyafetleri ile betimlenmiştir. Maraş’taki bir başka mezar taşında ise çocuk, anne - baba arasına konmuş bir taburenin üstünde durmaktadır.
Antalya Bayındır tümülüsünden Frig, Yunan ve Syro-Hitit sanatlarının karması fildişi bir tanrıça heykelciği çıkarılmıştır. Tanrıça, biri omzunda diğeri yanında iki çocuğu ile betimlenmiştir. Tanrıçanın yüz hatları Syro-Hitit, yüksek silindirik başlığı Frig, elbise ayrıntıları ise Yunan özellikleri taşır. Heykelcik bu haliyle Doğu-Batı kültürlerinin tam bir sentezidir
BEREKET KÜLTÜ VE ÇOBAN İSA
Ortadoğu’nun binlerce yıllık bereket kültü geleneği, Hz. İsa ve Meryem Ana figürleri ile Hıristiyanlığa da girmiştir. Hıristiyanlaşan Roma; kutsal birleşme, bereket ve doğa kültü gibi eski pagan geleneklerini, bir şekilde yaşatmaya devam eder. Tanrısal bir şekilde gebe kalan Bakire Meryem’in oğlu “Çoban İsa” Roma tarafından Tanrılaştırılmıştır. İslam geleneğinde annenin yeri için ise bilindik tek bir cümle yetecektir: “Cennet annelerin ayakları altındadır.” Hz. Muhammet.