Kadın Havva Ana'dan beri femme fatale

Deniz Uğur, tiyatro sahnesine geri döndü. Hem de femme fatale bir karakterle. Femme fatale kelimesi, birçoğunuza negatif bir anlam çağrıştırıyor olabilir, ama Deniz Uğur bunu bir anlamda yaşam mücadelesiyle özdeşleştiriyor. Onun hayatı, iyisiyle kötüsüyle yalnız bir hayat. Güçlü imajı da belki buradan geliyor. Ya femme fatal olmak? Acaba Deniz Uğur ne kadar femme fatale...

Deniz Ülkütekin/Cumhuriyet

Güç ve kadın, Deniz Uğur'a savaşçı Amazon kadınlarını çağrıştırıyor. Uğur'u yaşamına baktığımızda, her ne kadar dekoru farklı olsa da, savaşçı bir kadın protresi görüyoruz. Ancak o sırf güçlü karakteriyle değil, aynı zamanda duygularıyla da savaşıyor.

GÜÇLÜ KADININ DUYGULARI DA GÜÇLÜDÜR
Deniz Uğur çok konuşulan bir kadın, bunun sebeplerinden biri de, güçlü bir kadın olması. Onunla ilgili yazılan her şey de, çıkan her haberde, tek başına eleştirileri göğüsleyen ya da övgüleri hakeden bir Deniz Uğur portresi görebilirsiniz. Tiyatroya geri dönüşü de kendisine benzeyen bir oyunla, “Huysuz”la oldu. Biz de tiyatrodan gerçeğe, Deniz Uğur'la femme fatale yönlerini konuştuk.

-Tiyatroya geri döndünüz. Özlemiş misiniz?
Sahne tozu yutmayı çok özlemişim gerçekten. Canlı canlı seyirciye oynamayı, anında reaksiyon almayı, alkışları duymayı, daha da önemlisi kiri pası üzerimden atıp kendimi parlatmayı çok özlemişim.

-Huysuz dönüş için ideal bir oyun mu?
Bence dönem itibariyle ideal bir oyun. Herkesin kaygılar içinde kıvrandığı, toplumumuzun gülmeye, eğlenmeye, biraz da hayata ironiyle bakıp dalga geçmeye ihtiyacı olan bu günlerde gerçekten herkese ilaç gibi gelecek bir oyun. Ayrıca dekorları, kostümleri, ışığı, orkestrası, koreografisi, oyunculuk mahareti, rejisi ve yapım kalitesi açısından insanlara rengarenk, doyurucu bir lezzet sunuyor bence.

-Huysuz'da "tam bir femme fatale olduğunuz" söyleniyor. Bu da akla hemen "acaba gerçek hayatta ne kadar femme fatale" sorusunu akla getiriyor. Sahnedeki karakterle kendinizi ne kadar özdeşleştirebiliyorsunuz?
Rolümün en iyi tarifi özetle budur. Fakat sadece bu iki kelimeyle tanımlarsak biraz sığ kalır. Biz tam bir Moliere fantazisine yakışır şekilde insanoğlunun en sivri köşeleriyle, zaaflarıyla dalga geçiyoruz. Madam Biju’yu canlandırırken ben hem vamp bir kadını tüm özellikleriyle ortaya koyuyorum hem de aynı zamanda bu vamp kadınla dalga geçiyorum. Bu yüzden oyunu izleyenler Madam Biju’ya gıcık olmak yerine sempati duyuyor ve kendini düşürdüğü komik durumlara çok gülüyor. Bildiğiniz gibi bu tür oyunlarda “karakter” değil “tip”ler vardır, dolayısıyla Madam Biju da keskin hatları olan bir tip. Gerçek hayatta bu kadar naif bir femme fatale’e rastlanmaz diye düşünüyorum. Bende bu özellik var mıdır diye soruyorsanız, evet tabii ki… Her kadının içinde olduğu kadar. Kendi sitemde de yazdığım “Senin annen femme fatale” başlıklı bir yazım vardır, orada efsanelere de değinerek, Havva anamızdan beri tüm kadınlarda bu özelliğin olduğundan bahsederim. Aslında arşivime girip o yazıdan alıntılar da yapabilirsiniz, okuyucularınız çok keyif alacaktır eminim.

-Oyun, komedi olduğu için 'kötü' karakterlerin komik ve eğlenceli yönleri de ortaya çıkıyor. Siz oyundaki karakterinizi kötü olarak tanımlar mısınız? Ne gibi zayıflıkları var ve bu zayıflıklar nasıl güldürü malzemesine dönüşüyor?
Huysuz’da karakterlerden değil tiplerden sözedilebilir. Aslında az önce bu sorunun cevabını kapsamlı bir biçimde vermiş oldum sanırım. Servet avcısı, vamp bir kadının tüm zaafları bizim oyunumuzda naif bir biçimde ortaya konuyor, Anjelik adlı kurnaz hizmetçi Madam Biju’nun başına çorap örüyor ve hem biz, hem de seyirci çok eğleniyoruz.

-Hep sahnede komedi oynamak en zorudur derler. Sizin için insanları güldürmek zor mu?
Komedi oyunculuğu farklı teknik donanımlar, farklı bir zamanlama duygusu ve esneklik gerektirdiği için her babayiğidin harcı değildir. Hele bunu tiyatro sahnesinde yani er meydanında yapmak daha da zor iş. İnsanın kendini övmesi zordur ama açık konuşmak gerekirse ben bu oyunda aldığım tepkilerden çok memnun kaldım.

-Femme Fatallik, biraz da gücü çağrıştırıyor sanki, siz de güçlü bir kadın sembolüsünüz. Sizce güçlü kadın çevresi tarafından yanlış anlaşılıyor mu?
Bana göre güç kavramı Amazonları yani savaşçı kadınları çağrıştırıyor. Güçlü kadınların her zaman her şeyle başedebildikleri çevreleri tarafından bilindiği için sanki onlara şefkat göstermek, yardım etmek, hassas davranmak gerekmezmiş gibi yanlış bir kanıya kapılabilir insanlar. Evet güçlü kadınlar mağduriyetten hoşlanmaz ve hep dik durmak gerektiğine inanacak kadar onurludurlar ama onların da hassas birer kalbi vardır. Güçlü kadınların duyguları da güçlüdür. İnsanlar bunu aklından çıkarmamalı.

-Bir dönem dizilerdeki çalışma şartları düzelmeden iş kabul etmeyeceğinizi söylemiştiniz. Sonra sizi Adını Feriha Koydum'da gördük. Bir şeylerin değişebileceğine olan inancınızı mı kaybettiniz? Yoksa teklifin şartları cazip miydi?
Şu anda Umutsuz Ev Kadınları dizisinde oynuyorum. Ve evet çalışma koşullarımız çok iyi. Hatta Adını Feriha Koydum dizisi zamanında da çalışma şartlarını iyileştiren bu uygulamaya başlanmıştı. Oyuncular haftada en fazla üç gün, günde en fazla on iki saat çalışıyor. Teknik ekip haftada iki gün repo yapıyor. Medyapım bu olanakları sağlıyor, yoksa bu sezon bir dizide rol almayı tercih etmeyebilirdim.

-Serde yazarlık da var. Bu durum sizin için bir hobi mi? Kaçış mı? Yoksa nedir? Hayatınızın neresinde yer alıyor?
Bence yazı yazmanın en büyük anlamı terapi. Kendini özgürce ifade etmek, içini dökmek… Senaryo yazarlığından, gazetede köşe yazarlığından, kitap yazmaktan para kazanmış olmama rağmen, yazarlıkta profesyonel olmasaydım bile kendimi yazı yazmaktan alıkoyamazdım. Bu bir seçim değil ihtiyaç benim için.

-İlerde en çok hangi yönünüzle veya rolünüzle hatırlanmak istersiniz?
Bir sanatçının çeşitli alanlarda yarattığı eserler ve sergilediği performanslar ardında, insanların zihninde mutlaka iz bırakır. Sanatçı bir nevi ölümsüzleşir. Ama beni asıl üç çocuğuma neler aktaracağım ve onların kendi benliklerinde beni nasıl yaşatacağı ilgilendiriyor.

denizugur.com
Görsel: Shops Dergisi'nde