Kadıköy'de final için geri sayım
Kupa 23 Nisan’da İstanbul’a gelecek. Zenit, Esma Sultan’da saat 14.00’da düzenlenecek davette eski kupayı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a verecek. Sonra biz kupayı 1 ay boyunca gezdireceğiz. 19 Mayıs akşamı da Koç Müzesi’nde bir davet olacak. Burada Kadir Topbaş, kupayı UEFA Başkanı Michel Platini’ye geri verecek. Bunların bizim bayramlarımıza denk gelmesi de çok güzel bir tesadüf.
cumhuriyet.com.trUEFA Türkiye’de, özellikle de İstanbul’da organizasyon düzenlemekten hoşlanıyor. Çünkü Türk insanı belki Avrupalı’ya göre son dakikacı veya biraz daha dağınık olabilir ama diğer yandan da çok çalışkan, verici ve misafirperverdir. Şampiyonlar Ligi finali de birkaç bakımdan muhteşem bir final oldu. Tabii ki sorunlar da yaşandı ama maçın raporları yüzde 80 pozitifti. Bu maçta da aynen öyle olacaktır. Buraya ulaşım daha kolay. O stat tamamen bize aitti, Saracoğlu işlemekte olan bir tesis. En önemlisi insan gücü... Türkiye’de bu biraz eksik. Örneğin UEFA’da çalışan Türk yok. Büyük organizasyonlardan yeterince ders çıkartamıyoruz. Gençlerimize yetiştirip daha fazla fırsat vermemiz gererkiyor.
G.Saray final oynarsa bir Futbol Federasyonu yöneticisi olarak bunu gurur verici bulurum. İstanbul’un bir takımının yaptığı süper statta UEFA Kupası finali yapılıyor, diğeri de finale çıkmış, orada oynuyor. Aslında Türk futbolundaki üst düzey insanların bunu Türk futbolunun gururu olarak görmelerini beklerim. Taraftarlar arasındaki sorunu da böyle aşarız diye düşünüyorum. G.Saray, Hamburg’u elerse son 8’e kalıyor ve bizim planımıza göre bu 8 takımın her biri finale kalmış gibi hazırlık yapılıyor. Yani bu turu geçmesi halinde G.Saray’ı finale kalmış gibi değerlendiriyoruz.
İki kıtayı buluşturan İstanbul, Avrupa yakasında düzenlenen 2005 Şampiyonlar Ligi finalinden 4 yıl sonra bu kez Anadolu yakasında UEFA Kupası Finali’ne ev sahipliği yapıyor. Dev maçın arenasıysa Şükrü Saracoğlu Stadı.... Hummalı bir çalışma sürüyor Kadıköy’de... Kendilerini aylardır kaliteli ve sorunsuz bir organizasyon düzenlemeye adamış bir hazırlık ekibi gecesini gündüzüne katıyor. Başlarındaki isimse uzun bir unvana sahip Orhan Gorbon... 2009 UEFA Kupası Finali Organizasyonu Proje Sorumlusu Gorbon’la hazırlık ekibinin Saracoğlu Stadı bünyesindeki ofisinde bir araya gelip uzunca sohbet ettik. UEFA finali’nin ‘sadece bir maç’ olmadığını ve böyle bir organizasyonu yüklenmenin zorluklarını anlatan Gorbon, Saracoğlu Stadı’nın ‘tedaviden sonra’ neye benzeyeceğini betimledi.
- Final giderek yaklaşırken hazırlıklar ne durumda?
Orhan Gorbon: Bu aslında uzun bir süreç. Yaz sonundan beri çalışıyoruz. Stadın hazırlanması, takımlar, hakemler, saha, soyunma odaları, akreditasyon, ulaşım, güvenlik, sponsorlar, tanıtım, medyayla olan ilişkiler var. Böyle baktığınızda 8-9 ayrı kolda ilerleyen bir iş. Bunun için uzun zaman ve kalabalık bir ekip gerekiyor. Hazırlıklar iyi gidiyor, şimdilik bir sorunumuz yok. Ancak statta yapılacak 20 kalem iş var. Bunlara başladık, hızla bitirmeye çalıştığımız için biraz zorlanacağız.
- Stat içi ve çevresinde yürütülen çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz?
O.G: Şükrü Saracoğlu Stadı’nın UEFA Kupası finaline ev sahipliği yapan diğer birçok stattaki gibi medya alanı küçük. 40-50 bin kişilik bir stat orta boy olarak kabul edilir, UEFA Kupası finali ise dev bir maç... Akın akın medya gelecek. Bu konuda çok çalışmak gerekiyor. Basın tribününü her yöne genişletiyoruz. Medyanın kullanması için iki çadır kuruyoruz. İlk dev çadır Migros tribününün terasının üstüne kurulacak. Burada basın toplantısı da düzenlenebilecek. Ayrıca medya her zaman girdiği kapıyı kullanmayacak. Fenerbahçelilier Derneği akreditasyon merkezi olacak. Medya mensupları buradan akreditasyonlarını alıp terastaki yeni çadırda çalışacak, sonra da tribüne çıkacak. Bu çok güzel bir sistem ve umarım finalden sonra da kulanılmaya devam edilir. Bir çadır da takım otobüslerinin olduğu ‘mixed zone’a kurulacak. Buradaysa foto muhabirleri çalışacak ve sahaya girip çıkabilecek. Ayrıca iki çadır daha kurulacak. Biri VIP çadırı olacak, diğeri de depo görevi yapacak. Kısaca toplam 1200 metrekareye yakın 4 çadır kurulacak, bu da çok büyük bir iş. Basın tribününün kapasitesini masa, koltuk ve monitörleriyle beraber 150’den 550 kişiye çıkarıyoruz. Engelli tribünlerini büyütüyoruz. Hem mevcut olanı genişletiyoruz hem de diğer kale arkasına da alıyoruz. Skorboardları yeniliyoruz. Aslında 4 tane koymamızı istiyorlardı ama kriz nedeniyle 2 tane için pazarlık yaptık. Yine de çok büyüyecek, 44 metrekarelik ses ve TV görüntüsü veren en modern teknolojiye sahip 2 skorboard konulacak. Maç örümcek kamera da dahil olmak üzere 32 kamerayla çekilecek. Bu UEFA Kupası’nda kullanılan en fazla kamera adedi... Bunlar için de düzenlemeler yapıyoruz.
Tabii ki saha kenarındaki tel örgüler kalkacak. Bunlar iner-kalkar sistem ama komple sökeceğiz. Çünkü UEFA tel örgülerin inik halini de tehlikeli buluyor. İşte böyle işler var ama 3 de test maçımız var. İlki nisan başındaki F.Bahçe - Eskişehirspor, ikincisi aynı ayın sonundaki F.Bahçe - Ankaragücü, sonuncusuysa F.Bahçe - Denizlispor maçı. Denizlispor karşılaşması F.Bahçe’nin finalden önce Saracoğlu’nda oynayacağı son maç. 8 Mayıs Cuma günü yapılmasını bekliyoruz. O maçtan sonra stadı biz devralıyoruz. Saydığım işleri de bu üç karşılaşmaya belli oranlarda yayacağız. Örneğin tel örgüler F.Bahçe - Eskişehirspor maçında sökülmüş olacak. Yani F.Bahçe 3 maçı tel örgüsüz oynayacak ve gerek polis gerekse özel güvenlik de finalde ne şekilde görev yapacaksa test maçlarında da o şekilde çalışacak. Böylece bariyersiz durumu erkenden yönetmeye başlayacak. UEFA Kupası finali ulusal bir mesele. Avrupa futbolunun bu yıl Şampiyonlar Ligi finalinden sonraki en büyük ikinci organizasyonu. Türkiye’ye milyonlarca dolar katkısı var. TFF’nin ve F.Bahçe’nin dünyadaki imajı için çok önemli. Bu maçı böyle görüyoruz. Herhangi bir olay yaşanacağını düşünmüyorum.
- Organizasyondan beklediğiniz ekonomik kazanımlardan bahseder misiniz?
O.G: Final sonuçta UEFA’nın bir maçı ve her yıl onlarca federasyon ve stat bu karşılaşmaya ev sahipliği yapmak için UEFA’ya başvuruda bulunuyor. Saracoğlu da yaklaşık 3 yıl önce finali düzenlemeye hak kazandı. Ancak bu finalin federasyonun ya da F.Bahçe’nin maçı olduğu anlamına gelmiyor. Saracoğlu her ne kadar F.Bahçe’nin stadı olsa da o gün UEFA’ya tamamen teslim edimiş bir tesis olacak. Bu da şu anlama geliyor; ticari hakların yani yayın ve sponsorluk gibi gelirlerin hepsi UEFA’ya ait. Maçın direkt olarak federasyonun cebine giren geliriyse zaten organizasyonun düzenlenmesi için harcanıyor. Ama tabii ki böyle bir ekonomik kriz döneminde finalin İstanbul’da olması çok büyük bir avantaj. Çünkü futbol krizden çok fazla etkilenmiyor ve sonuçta bugüne dek tribünlerin boş kaldığı bir UEFA finali yok. Buraya en az 35 bin yabancının geleceği kesin ki bu sadece seyirci adedi. Bunun VIP’si de var, medyası da... İstanbul gibi bir kente mayısın 20’sinde 50 bin kişinin gelmesi zaten ekonomiye müthiş bir hareketlilik kazandırıyor. Şampiyonlar Ligi finalinde yaklaşık 150 milyon dolarlık ekonomik katkıdan bahsediyorduk ki orada İstanbul Büyükşehir Belediyesi çok büyük bir yatırım yapmıştı. Şimdi bu maçta o kadar büyük yatırımlar yok. Orada yol bile yaptılar. Sonuç olarak ekonomik açıdan İstanbul için çok kârlı bir organizasyon olacağı kesin.
- Yerel yönetimden ne gibi destekler alıyorsunuz?
O.G: Belediyeden çok yardım alıyoruz ama maddiyata dayalı değil... Stadın çevresindeki tabelandırma işlerinde çok yardımcı oldular. Kadıköy’ün bütün sokaklarında tabelalar var. İDO’yla Kadıköy’e yolcu taşıyacağız, İETT otobüsler tahsis ediyor. Özelikle metrobüs bizim için mucize oldu. Bu maça özel bir otobüs şeridi yapılmış gibi... UEFA yetkililerine “Sizin için özel şerit yaptık” diyerek takılıyoruz. Ayrıca İDO’nun deniz taksisi var. Kurbağalı Dere’deki köprünün tam altına bir iskele yapacağız, stadın dibine dek gelinebilecek.
- Karşılaştığınız zorluklar ve bunları aşma stratejileriniz neler?
O.G: Başlıca zorluk malum; stadın çevresi... Dışarıya adımınızı atıyorsunuz, tam yolun ortasına çıkıyorsunuz. Bu bizim alıştığımız bir şey ama Avrupa Birliği (AB) kanunlarına göre bu durum insan hayatını tehdit ettiği için yasak. Dolayısıyla stadın dört tarafının da rahatlaması, bunun için de yolların kapanması gerekiyor. Kenan Evren Lisesi’nin bahçesinin tamamen kullanılması lazım. Diğer tarafta da Salı Pazarı’nın bütünüyle tahsis edilmesi şart. Bu izinler alındı ama yine de stada gidiş - geliş bizi şimdilik zihnen çok zorluyor. Bu yüzden bütün kapılar, girişler ve turnikeler sıfırdan numaralanıyor, renklendiriliyor ve Bağdat Caddesi’yle Kadıköy’den itibaren hangi kapıya nasıl gidileceği çiziliyor. Hatta bilet alan her insanı teker teker takip ediyoruz ve hangi kapıdan girecekse onun yolundan gitmesi için yönlendiriyoruz. Çünkü başka çaresi yok. Örneğin metrobüsle gelen seyircilerin Maraton’la Migros köşesinde oturmalarını sağlıyoruz ki oradan giriş kolay olsun. Zor bir iş ama yapmaya mecburuz. Aksi takdirde stadın mevcut haline ilk kez gelen biri gideceği girişi bulmak için iki tur atıyor.
- Şükrü Saracoğlu Stadı’nın zemini haftalardır tartışılıyor...
O.G: Her sahanın benzer bazı zorlukları vardır. Burada iki bakış açısı var. İlki para harcayarak ne yapılabilir, diğeri para harcamadan ne yapılabilir. Stadın zeminine ilkokulda pamuğun içine yerleştirdiğiniz fasulyeye bakar gibi hergün bakım yapılıyor. F.Bahçe bu konuda çok yardımcı oluyor hatta yurtdışından yardımcı firmalar da gelip bütün eksikleri tespit etti. Fiziksel sorunlar var, öncelikle çok iyi bakılması lazım. Bu bir sektör ve dünyada hızla ilerliyor. Birçok metot var, bunların Türk futbolunda uygulanması lazım. Umarım bizim de bir katkımız olur. UEFA, finalini bozuk bir zeminde oynatmaz. Dolayısıyla önce adam gibi bakacağız, sonra gerekli malzemeleri alacağız, yine de olmazsa değiştireceğiz. Çünkü UEFA bu konuda hiç bir şekilde ödün vermiyor.