Kader ya da fıtrat değil, cinayet

DİSK Başkanı Beko, “İşçilerin güvensiz davranışından dem vuran yetkililerin ve onların sistemlerinin sorumlu olduğunu her yerde vurgulayacağız” dedi.

Ayşegül Başar

Türkiye’de iş cinayetlerinin çokluğu sistemin fıtratına bağlanarak, sistemde köklü değişiklikler yapılmadığı sürece, çıkarılan mevzuatların kazaları önleyemeyeceğini dikkat çekildi. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) 26-27 Kasım arasında iki günlük programladığı 1. Uluslararası İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Konferansı Taksim Elite Word Hotel’de başladı. İşçi ölümlerinin birer rakamdan ibaret olmadığının sıkça vurgulandığı konferans, hayatını kazanırken kaybeden işçiler anısına yapılan saygı duruşuyla başladı. Konferansın açılış konuşmasını yapan DİSK Genel Başkanı Kani Beko, sözlerine Türkiye işçi sınıfının yol gösterici bir önderi olarak tanımladığı Küba lideri Fidel Castro’yu anarak başladı.

Sistemin fıtratında var

Türkiye’de işçi sağlığı ve iş güvenliği alanının çökmüş durumda olduğunu söyleyen Beko, “Çökmüş sistem üzerine yeni bir yasa çıkarmak, mevzuat düzenlemeleri yapmak hiçbir işe yaramamaktadır. İş güvenliğini engelleyen nedenler sistemin fıtratında var. Bu yıl ve bundan sonraki yıllar açısından çalışanlarımız için bir bilinç yaratılması, etkin bir kültürün oluşturulması çabasındayız. Sendikalarımızın işyerlerinde, fabrikalarda, işletmelerde etkin hale gelmesi, toplumsal bir denetim mekanizması işlevi kazanmasını sağlayacaktır” dedi.

‘Yasa yanlıştı’

Beko, konuşmasına şöyle devam etti: “Bakınız, 2012’de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği kanunu çıkarıldı. Kanun tamamen piyasa aktörlerinin beklentilerine uygun halde düzenlendi. Bu alan piyasaya açılarak yaşanan devasa olumsuzlukların giderileceği sanıldı. İşçi sağlığı iş güvenliği alanının ekonomipolitiği, mevcut sermaye birikim rejiminin önünde engel teşkil etmeyen, aksine kendisi de birikim sağlanacak bir yapı olarak düzenlenmiştir. Çünkü bu üretim biçimlerinin kendisi zaten bu uygulamaların reddi üzerinde yükselmektedir. Zaten rakamlara bakıldığında da bu durum açıkça görünmektedir”.

Çare din kardeşliği değil sınıf mücadelesi

Konferansın ‘Türkiye’de İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinin Ekonomipolitiği’ başlıklı ilk oturumunda konuşan Doç. Dr. Hakan Koçak, “Din aracılığıyla iş cinayetlerinin asıl sebeplerinin araştırılması engellenmeye çalışılıyor. İşçileri akıl ve bilimden, laiklikten uzaklaştırarak kendi ortak çıkarları doğrultusunda hareket edebilecekleri sınıf mücadelesi karşısında din kardeşliğini örgütlüyorlar. Ancak kaderle, fıtratla, dualarla cinayetlerin üstünün kapatılmak yerine tam tersi ilmek ilmek araştırılması, nedenlerinin ortaya koyulması gerekiyor. Dinsel dogma karşısında laik seküler bir anlayışı savunmalıyız.

İşsiz çoksa cinayet de çok

İşçilerin çalışma koşulları konusunda seçici olmasının işsizlik oranlarıyla ters orantılı olduğunu kaydeden Doç. Dr. Emre Gürcanlı: “İşsizlik arttıkça işçilerin işten kaçınmaları azalıyor. İşsizlik oranlarının düşük olduğu ülkelerde işçiler, çalışma alanlarında, koşullarında daha seçici olabiliyorlar. Bu durum işveren üstünde de baskı yaratıyor. Ancak işsizliklerin çok fazla olduğu ülkelerde işverenin çok fazla tercih hakkı olacağı için bu durum söz konusu değil. İşçiler en güvensiz ortamlarda, ağır koşullarda bile çalışmaya mahkûm kalıyorlar. Güvensiz ortamlardan kaçınmak yerine, işsiz kalma korkusuyla bu düzenlemeleri kabul ediyorlar” dedi.

İnsan onuruna yakışır bir iş

İnsanca bir yaşam, insan onuruna yakışır bir iş isteniyorsa artık bu alanda da örgütlenme ve mücadelenin yükseltmesi gerektiğinin altını çizen Beko, Soma ve Ermenek facialarının ardından son olarak Siirt/Şirvan bakır madeninde kitlesel iş cinayetine tanık olunduğunu belirterek Şirvan’a yaptığı ziyaret sırasındaki bir izlenimini şöyle anlattı: “Yaşanan faciada hayatını kaybeden işçilerden birinin dedesi temmuz ayında burada büyük bir heyelan olduğunu söyledi. Kendisinin söylediğine göre bir çoban buradaki çatlakları görse hayvanlarını dahi otlatmaz, ama koskoca üniversite mezunu mühendisler bu çatlakların üstünü örtüp burada çalıştırarak bizim çocuklarımızı öldürdüler.