Kaçak yapıya hücum
Türkiye’nin tek özel çevre koruma bölgesi olan Datça’nın Belediye Başkanı Gürsel Uçar, ‘imar barışı’nın yol açtığı kaosu gazetemize anlattı.
Aykut KüçükkayaTürkiye’nin tek özel çevre koruma bölgesi olan Datça’nın Belediye Başkanı Gürsel Uçar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 24 Haziran seçimleri öncesi çıkardığı “İmar Barışı”yla ilgili çarpıcı açıklamalar yaptı. Yerel seçimler nedeniyle bölgede herkesin İmar Barışı’nın uzatılacağını düşündüğünü söyleyen Uçar, “Şu anda hızlı bir şekilde herkes kaçak yapı yapıyor” diyerek acı gerçeği paylaşıyor. İmar Barışı’nda kriterlerin net bir şekilde ortaya konulmadığına dikkat çeken Uçar, Ankara’daki iktidarın kıyı kentlerinde yurttaş ile CHP’li belediyeleri karşı karşıya getirdiğini düşünüyor. Uçar, “Şimdi ben bakıyorum ki en çok kaçak yapılaşmanın olduğu yerler, Mersin’den tut, sahillerde İzmir’e kadar hepsi de CHP’li belediyeler. Bana göre şimdi bu belirsizliklerle vatandaşın karşısında daha fazla yanlış yapmamızı bekliyorlar. Yoksa zor değil ki kriter koymak” diyor.
Datça Belediye Başkanı Uçar’la makamında buluştuk. İşte Türkiye’nin tek özel çevre koruma bölgesi olan Datça Yarımadası’nın en önemli isimlerinden birisinin ağzından imar barışı gerçekleri...
-28 yıldır adam gibi bir plan yok, geçmiş ola...
Burası özel çevre koruma bölgesi, biliyorsunuz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın burayı korumak için yapması gereken işlerden bir tanesi adam gibi koruma amaçlı planlar yapmaktı. 28 yıldan bu yana özel çevre korumada. 28 yıldır nerenin planlarını yaptı? Neyi bitirdi? Adam gibi bir plan, ‘şurayı korudu’ dediğimiz bir yer yok. Yasak yapamazsın... İmar planları olmadan imar durum belgesi zaten alamazsın. Bu yasaklarla bugüne getirdik. Şimdi Palamutbükü... Sonuçta plansız bir şekilde gelişti. Ve orada geçmişte yapılan binaların hepsi şu anda yasal hale geldi. Şimdi diyorlar ki planları bir an önce yapalım. Bu imar barışı bizim 28 yıldan beri korumaya çalıştığımız bir bölgeyi artık koruyamayacak duruma getirdi. Geçmiş ola... Şimdi Cumalı köyünün, Yaka’nın, Karaköy’ün, Mesudiye’nin planlarını hızlı bir şekilde yapalım demeye başladılar. Çok geç kaldı çoook...
-'5 oy uğruna...’:
Ben 20 yıldan beri siyasetin içerisindeyim. Her seçim dönemi sanki af çıkıyormuş gibi bir hava yaratılır. 2014’te Büyükşehir Yasası’yla beraber Palamutbükü, Mesudiye, Datça Muğla Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluk alanına girdi. Daha önce valilikteydi. Yani imar planlarını Özel İdare’de İmar ve Kentselleştirme Müdürlüğü görüyordu, cezaları valilik kanalıyla Özel İdare kesiyordu. O zaman da hızlı bir şekilde kaçak yapılaşma vardı. Her dönemde sanki af çıkıyormuş gibi, sanki seçim zamanında kimseninki yıkılmayacak gibi, vali tutanak tutmayacak gibi sanki seçim zamanında siyasilerin hiçbirisi vatandaşın üzerine gitmeyecek gibi bir anlayış var. Vatandaş da bu anlayışı görüyor. Popülist siyaset uğruna, 5 oy uğruna insanları seçim zamanında yasal olmayan şeylerle buluşturdu. Yasakları ortadan kaldırdı, üzerine gitmedi, yasak olan şeyler seçim zamanında sanki insanların yasal hakkıymış gibi görünmeye başlandı...
-31 Aralık 2017 tarihini dikkate almak istemiyorlar: Şimdi bu imar affı 31 Aralık 2017 tarihine kadar bitmiş yapıları kapsıyor. Öyle şeylerle karşılaşıyoruz ki... Adam müteahhitle sözleşme yapıyor. 2017’nin Kasım ayında sözleşme yapmış. ‘Başkanım diyor... Ben kasım ayında sözleşme yaptım, müteahhite parasını da verdim’ diyor. ‘Müteahhit inşaata ocak ayında başladı’ diyor. ‘Benim suçum yok, benim aftan yararlanmam lazım’ diyor. Tuğla alımı sözleşmesini getiren mi dersiniz, aralık ayında kaç ton demir aldığını gösteren faturayı getiren mi dersiniz. ‘Namussuz müteahhit başlamadı, benim suçum ne’ diyor. Neyse ki burada kaçak yapıyı yapanlar, doğa katliamı yapmıyor. Ağaçları yok edercesine inşaat yapmayı düşünmüyor gene...
-Uydu fotoğraflarını bekliyorum: Araştırdım... Bir İtalyan şirketinden 31 Aralık 2017 itibarıyla çekilmiş uydu fotoğraflarını 20-25 bin liraya alabiliyorum. Çevre ve Şehircilik’teki toplantıda ‘ben bunu nasıl alacağım’ dedim. Dediler ki ‘Başkanım siz taahhütte bulunun biz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olarak size göndereceğiz’ dediler, şimdi onları bekliyorum. Sen hiç düşünür müydün bu kadar fotoğraf satın alacaklar? Al sana para... Şimdi belki de şunu diyebilirler vatandaşa; ‘Arkadaş bana o tarihteki uydu fotoğrafını al gel. Ona göre değerlendirelim’ desek paraya bak yaa.
-İmar Barışı’nda net bir açıklama yok: Çıkardıkları İmar Barışı’nda net bir açıklama yok. Yani atıyorum ki tamamı ile kaçak bir yapıyı imar barışına alırken biz hangi kriterlere göre alacağız. Sadece tabandaki su basmanlarını atan kişi bu imar affı barışında yararlanacak mı? Yoksa su basmanlarını atmış, kolonlarını dikmiş o vaziyette mi olacak. Veya su basmanlarını atıp, kolonlarını dikip, tabbesini atmış mı olacak. Böyle bir imar barışı kusura bakmayın ama hiçbir ülkede, gelişmemiş ülkelerde bile böyle bir anlayışla çıkmaz.
- ‘Bizi yurttaşla karşı karşıya getirdiler’ :Ben neyi kriter alacağım. Şimdi sen e-devlet üzerinden bunu kabul ediyorsun. Ben buna kaçak yapı diye tutanak tutmuşum, para cezası vermişim, yıkım kararı vermişim. Sana müracaat etmiş... Sen demişin ki ‘ben vatandaşın beyanını kabul ederim, ona yapı kayıt belgesi vermişsin. Bana da geliyor şimdi yapı kayıt belgesiyle, ‘başkanım yapı kayıt belgemi buyurun. Bana vermiş olduğunuz cezayı kaldırın, encümenin de yıkım kararını kaldırsın’ diyor. Tamam kaldırayım da... Ben şimdi yapı kayıt belgesine göre kaldıracak mıyım? 2017’nin son günü bu binanın durumu neydi? Hangi şartlarda bunun imar barışından faydalanması gerekiyor? Bilgi yok ki bende. Yani vatandaşla beni karşı karşıya getiriyor. Şimdi aklıma gelmiyor değil bilinçli mi diye!.. Nerelerde var bu kaçak yapıların yoğunluğu, sahillerde var. Çünkü sahillerde yazlıkçılar olsun, dışarıdan gelenler olsun yapı yapma isteği var. Buralarda da diyorlar ki ‘aman sahillerimizi yağmalattırmayalım’ diyorlar. Şimdi bakıyorum ki ben en çok kaçak yapılaşmanın olduğu yerler, Mersin’den tut, sahillerde İzmir’e kadar hepsi de CHP’li belediyeler. Bana göre şimdi bu belirsizliklerle vatandaşın karşısında daha fazla yanlış yapmamızı bekliyorlar. Yoksa zor değil ki kriter koymak. Dersin ki 15 Mayıs’ta İmar Barışı’nı çıkardım. Hiç 31 Aralık’a da dönüp bakmayacaksın. 15 Mayıs diyeceksin, bu yasanın çıktığı günden bu yana bir haftada herkes yapmış olduğu inşaatın fotoğraflarını çekip gelecek. Belediyeye sunacak... Bunu Datça’daki Gürsel Uçar düşünüyor da bu hükümet mi düşünemiyor...
‘Yapanın yanına kâr kalıyor’ düşüncesi ‘İmar Barışı’nda başvuru süresinde sona gelinse de, çok sayıda insanın hızla kaçak yapmaya devam ettiğini söyleyen Uçar: “Nasılsa bir daha af çıkar diyorlar...” -Hükümete güven yok: İmar Barışı 15 Mayıs’ta çıktı, yürürlüğe girdi. 31 Ekim 2018’e kadar müracaat alınacak. İnsanlarda bir inançsızlık var. Bu hükümetin söylemlerinin asla doğru olmadığını düşünüyorlar. Bunlar bir şey olmayacak derler yaparlar, olacak derler gene yaparlar. Yarın yine bunlar imar barışı çıkartır gibi gibi... Yani vatandaş bu imar barışının tekrar çıkacağını, tekrar değiştirileceğini, tekrar barıştan yararlanacağım gibi bir düşünceleri var. Çünkü devlete güvenmiyor. Yarın bir yasa daha çıkar diyor. Bir şekilde şu anda hızlı bir şekilde herkes kaçak yapı yapıyor. Diyor ki ‘yarın bir kez daha imar barışı çıkar’ diyor. Çünkü ‘bu son diyorlar ama yarın bakarsın bir af daha çıkar’ diyor. ‘Bu ekime kadar çıkar,’ diyor. Affın kapsamını ekime kadar alırlarsa ‘ben yıkarsam mahvolurum’ diyor. ‘Sen nasıl böyle düşünürsün, nasıl böyle bir kanıya vardın’ diyorum. Vatandaş, ‘cumhurbaşkanı bizim gündemimizde bedelli askerlik yok, asla düşünmüyoruz demedi mi’ diyor. ‘Dedi’ diyor... ‘Ne oldu çıktı’ diyor. ‘Hani yok diyordu’ diyor, ‘ben güvenmiyorum’ diyor. ‘Başkan ne olursun benim orayı yıkma, bu gene çıkar’ diyor. Ya da uzar diyor, uzayacağını nereden biliyorsun. ‘Vergi barışını kaç kere uzattılar al sana bir örnek’ diyor. Yapanın yanında kâr kalıyor. Vatandaş böyle bir düşünce içerisinde... -Uzar beklentisi de var: Şimdi İmar Barışı için başvurular 31 Ekim 2018 tarihinde bitiyor. Ne var ki vatandaş uzatılacağını düşünüyor. Burada önemli olan nasıl uzatılacağı. 31 Ekim olan başvuru süresini uzatması başka bir şey. Örneğin 31 Ekim’den yerel seçimlere kadar başvuramayanlar için süre uzatılabilir. Bu affı uzatmaz... Eğer binanın yapıldığı tarih 31 Aralık 2017 öncesi ise sıkıntı yok. Ama siz 31 Aralık 2017 tarihine bir çizgi çizip bir yıl daha uzatırsanız artık bu ülkede sağlıklı bir kent oluşturamazsınız. Sağlıklı bir şehir yaratamazsınız. Yani bırakın köyleri, belediyeler buralarda da ruhsata aykırılıkları, kaçak yapıları önleyemez. Mimarların, mühendislerin plan mühendislerinin işi olmaz. Sen niye gideceksin bir mühendise, 30 bin lira vereceksin proje çizdireceksin. Herkes birden başlayacak, kiminkini yıkacaksın. Burada bana göre müracaat süresini uzatmak farklı bir şey. Bunu yapabilirler. Buna çok da sözüm olmaz. Ama 31 Aralık 2017’yi milat kabul ettirip sonra bu miladı 2018’in 30 Ekim’ine alırsan bu inandırıcı olmaz... |
Okluk Koyu için sus payı
Uçar’la konuşurken konu ister istemez Okluk Koyu’na geliyor. Uçar, Erdoğan’ın ‘yazlık sarayı’ ile konuta gidecek yol için yüzbinlerce ağacın kesildiğini anımsatmamız üzerine ibretlik bir olayı bizimle paylaşıyor: “Marmaris yolunu Bozburun’a kadar bölünmüş yol yapacağız, tünel yapacağız diye proje başladı. Dedik ki, ‘Sayın Valim eğer bu yola başlayacaksanız Datça’dan başlayın. Marmaris, Bozburun yol ayrımı projesi farklı. Oradan başlarsanız sadece Datça’ya gidenler kullanacak o yolu. Ama Reşadiye’den başlarsanız o köylerde oturanlar, günübirlik kullananlar daha geniş kapsamda yaşayan insanlar bu yolu kullanacak’ dedik. ‘Haklısın’ dediler, ‘yapacağız’ dediler. Buradan başladılar... Bizlere söylenen şuydu: 2017 Ağustos’ta başlayıp 6 ay içerisinde bitmesi gerekiyordu. Ocak 18’de bitmesi gerekiyordu. Tabii müteahhit yer yer hakedişlerini alamadı. Bitmedi, çünkü programda yok. Ama Okluk Koyu’na o yol yapılıyor diye, buraya ‘bir şey yok demesinler’ diye Okluk Koyu yolunun ikramı oldu. Okluk Koyu’nun, o bölgede kesilen ağaçların konuşulmaması adına bizlere sus payı bu yol. Giden kaç ağaçtı bilemiyorum ama onların sus payı. Çünkü o yolu kullananlar Datçalılar...”