James Joyce'un kitabı 100 yaşında

Büyük ölçüde özyaşamöyküsel nitelikler taşıyan Sanatçının Portresi, yetişen genç bir yazarın, Stephen Dedalus’un (belki de Joyce’un kendisinin) İrlanda’daki, daha doğrusu Dublin’deki yaşamının izini sürer.

CELAL ÜSTER

Gözüpek bir hesaplaşma

Aslında bu yazı geçen Aralık ayında yayımlanmalıydı çünkü James Joyce’un ilk romanı Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi bundan tam yüz yıl önce, 29 Aralık 1916’da yayımlanmıştı. Joyce bu kitabını basacak bir yayınevi bulamayınca onun yazarlığına hayranlık duyan The Egoist dergisinin yayın yönetmeni Harriet Shaw Weaver bu işi kendisi üstlenerek ABD’de kitabın formalarını hazırlatmıştı. Romanın B. W. Huebsch tarafından yapılan ABD basımı, İngiltere’deki basımından önce yayımlanmıştı.

Özellikle Ulysses (1922) ve Finnegans Wake (1939) gibi romanlarındaki deneysel dil kullanımı ve yepyeni anlatım teknikleriyle romanın alışılmış yapısını allak bullak ederek edebiyatın önünde yepyeni ufuklar açan Joyce’un bu ilk romanı, yüzüncü yılında artık çoktan yirminci yüzyıl edebiyatının başyapıtları arasına karışmış bulunuyor. Yalnızca “Ulysses” ve “Finnegans Wake”te okurları afallatacak anlatım tekniklerinin ipuçlarını taşıdığı için değil; Joyce’un, İrlanda’da geçen çocukluk ve gençlik yıllarından yola çıkarak, yaşadığı dünyanın ailevi, dinsel, kültürel ve ulusal değerlerini gözüpek bir yaklaşımla sorguladığı için de.
 
BİR SEYİR DEFTERİ

Büyük ölçüde özyaşamöyküsel nitelikler taşıyan Sanatçının Portresi, yetişen genç bir yazarın, Stephen Dedalus’un (belki de Joyce’un kendisinin) İrlanda’daki, daha doğrusu Dublin’deki yaşamının izini sürer. İlk dört bölümde Stephen’ın (ya da Joyce’un) çocukluk dönemi, dinle zorlu ve acılı boğuşması ve bağımsız sanatçı kişiliğinin boy verişi ele alınır. Öğrencilik yıllarında geçen son bölümde ise Stephen, bir yandan ulusal kimlik sorunlarını sorgular bir yandan da çevresini saran ortamdan kopuşunun nedenlerinin ayırdına varacağı bir aydınlanışa doğru yol alır.
Stephen’ın, çocukluk çağından yirmi iki yaşında Dublin’den ayrılışa kadar uzanan dönemdeki düşünceleri ve eylemlerinin seyir defteridir Portre.

Dublin kenti, yalnızca Dublinliler’deki öykülerde ve Ulysses’te değil, Portre’de de Joyce’un aklından çıkmayan, peşini bırakmayan bir “karakter” boyutlarındadır handiyse.

Geçenlerde Guardian gazetesinde okudum: Edebiyat ve bilgisayar uzmanları elbirliği etmiş, Portre’nin yayımlanışının yüzüncü yılında, kitabın kahramanı Stephen Dedalus’un Dublin ve dolaylarındaki “yolculuklar”ının bir haritasını çıkarmış. Stephen’ın Dublin’i ile Joyce’un Dublin’inin interaktif bir haritası. Haritadaki bütün yerlerde gezildiği zaman, Stephen’ın yaşadığı, dolaştığı, okula gittiği yerler ile Joyce’un kendi “yolculuğu” arasındaki koşutluklar gözler önüne seriliyor.

Dublin’deki University College’ın kültür kuramı profesörlerinden Gerardine Meaney, kitaptaki yerleri günümüz Dublin’inde bulmaya çalışmanın tam bir dedektiflik çalışması gerektirdiğini söylüyor. Meaney’e göre, Stephen’ın Dublin’i ile Joyce’un Dublin’i gerçekten de çok yakın birbirine. Ama bütün o yerleri bulup çıkarmak için zorlu bir uğraş vermişler. (Düşünüyorum da benzer bir harita çalışması eski bir İstanbul romanı için örneğin, Mithat Cemal Kuntay’ın 1938’de yayımlanmış olan Üç İstanbul’u için yapılmaya kalkışılsa kim bilir ne zorluklar çıkar bugünün İstanbul’unda. İstibdat, İttihat ve Terakki ve Mütareke dönemlerinin İstanbul’unun anlatıldığı düşünülürse.)
 
FARKLI ÇEVİRİLER

Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi’ni Türkçede ilk kez yanılmıyorsam 1960’ların sonlarında “bir genç adam olarak” Murat Belge’nin çevirisinden okumuştum. Memet Fuat’ın, de yayınevi’ndeki özenli editörlüğünde yayımlanmıştı. Bu çeviri uzun yıllardır İletişim Yayınları’nca basılıyor. Harry Levin’in önsözü, Belge’nin sonsözü, romanla ilgili görseller ve 1907 Dublin haritasıyla.
Bir çeviri daha var. Kısa bir süre önce Finnegans Wake’i, Finnegan Uyanması (Sel Yayıncılık) adıyla çeviren Fuat Sevimay’ın Sanatçının Genç Bir Adam Olarak Portresi (Aylak Adam) adıyla yaptığı çeviri.

Joyce’un giderek neden Ulysses ve Finnegans Wake gibi zorlu, okurun “başını belaya sokan” romanlar yazdığını merak edenler, bu yanıtlarının ipuçlarını Portre’de bulabilir.
Sanatçının Portresi, T. S. Eliot’ın “Tek eliyle on dokuzuncu yüzyılı yerle bir etti” dediği Joyce’un, hem kendi çocukluk ve ilkgençliğinin İrlanda’sıyla hem edebiyatın alışılagelmiş anlatım teknikleriyle hem de yazarlık ya da sanatçılık uğraşının kendisiyle gözüpek bir hesaplamasıdır.