İzmir'i geleceğe kim taşır? (22.01.2019)
Kimilerine göre ‘gâvur’, birilerine göre ‘mahallenin en güzel kızı’... Ama gelişen olaylara karşı ‘duruşu’ gösteriyor ki, kesinlikle Cumhuriyetin, demokrasinin ve özgürlüklerin kalesi. Acaba 1 Nisan’da ‘kalenin komutanı’ kim olacak? Cahit Külebi’nin ‘Atatürk’e Ağıt’ında ‘Denizi kız, kızı deniz; Sokakları hem kız hem deniz’ kokan kenti İzmir’i kim geleceğe taşıyacak?
Hakan DirikMüstakbel adaylar; Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve milletvekili Tuncay Özkan, milletvekilleri Alaattin Yüksel ve Murat Bakan ile adaylığını ‘tazeleyen’ İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu. CHP’nin İzmir’de öne çıkan aday adaylarıyla görüştük.
AZİZ KOCAOĞLU: KENTİME BORCUMDU
‘Bu kentte herhangi bir başarısızlık olursa bunun faturası bana çıkacaktır. ‘Sen 5 yıl daha aday olsaydın böyle olmayacaktı, sen taşın altına elini koysaydın böyle olmayacaktı’ diyebilirler. Bu söylemin ağırlığı altında ezileceğimi hissettim. 71 yaşından sonra bu kenti terk etmek gibi bir niyetim olmadığına göre, elimi taşın altına koymam gerektiğini düşündüm. Hiçbir kişiyle, kurumla uzaktan yakından alakam yoktur.’
Aslında, mevcut başkan Aziz Kocaoğlu 1 Ekim 2018’de aday olmayacağını ilan etmişti. Gerekçeleri Türkiye’deki siyasetçilerin ağzından duymaya alışık olmadığımız cinstendi. 150 yıllık İzmir belediye tarihinin yüzde 10’unda koltukta oturan başkan, “Koltuğu bırakmasını bilmeli” diyordu. Ancak şu satırların arası okunduğunda, “uyarıları” bugünü işaret ediyordu: “Genel merkezimizin, aday seçiminde liyakate önem vereceğine; yeterli birikime sahip, çalışkan ve her kesime eşit yaklaşacak samimiyeti olan; doğruluk, dürüstlük, adalet, hak ve hukuk kavramlarını her şeyin üstünde tutan, evrensel ahlak kurallarını sonuna kadar savunan ve uygulayan, İzmir’in ve İzmirlinin malını gözü gibi koruyacak, İzmir’in parasını harcarken kendi parasından daha çok titizlenecek, İzmir’in hakkını savunurken gözünü budaktan sakınmayacak, İzmir’i İzmir yapan değerlere ve İzmir Modeli’ne sonuna kadar sahip çıkacak bir ismi seçeceğine inanıyorum.”
Satranç hamlesi
Son kelimesinin devamında -endişesinden olsa gerek- “inanmak istiyorum” diye ekliyordu Kocaoğlu. Anlaşılan, önümüzdeki 6 aylık süreçte, profilini çizdiği bir adayın açıklanmama olasılığını yüksek görüyordu. İzmir adayının oylamaya sunulacağı 16 Ocak’taki Parti Meclisi toplantısı öncesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla görüşmesinin ayrıntılarını kentin tarihi Asansör’ünde anlattı: “Genel başkanımız ile konuşurken bu kararı vermek durumunda kaldım. Orada karar aldım. Bu iş satranç gibidir. Siz bir hamle yaparsınız, karşınızdaki bir hamle yapar, siz bir şey söylersiz, karşınızdaki bir şey söyler. ‘Büyükşehir belediye başkanı adaylığı konusunda bir görüşme yapabilir miyiz?’ dedim. ‘Arkadaşlarla birlikte değerlendiriyoruz’ dedi. ‘O zaman beni de değerlendirin’ dedim.”
Gordion düğümü
Kocaoğlu’nun “satranç hamlesi” diye nitelendirdiği girişim, CHP’nin İzmir adaylığını Gordion düğümüne dönüştürdü. Konuyu “kılıç darbesi” mi, yoksa “Kılıçdaroğlu’nun hamlesi” mi çözecek, kısa süre sonra belli olacak. Ama düğümü atan kişinin Kocaoğlu olduğu su götürmez bir gerçek. Adaylık açıklaması ve Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in adaylığının Parti Meclisi’ne sunulmasının planlandığı günde adaylık tazelemesi bunun başlıca kanıtı. Ancak Kocaoğlu, tavrının “kişilerden azade” olduğunu ısrarla ve kararlılıkla vurguluyor. Göreve devam etmek için mi yoksa, birilerinin adaylığını engellemek için mi “aday değilim” tavrından vazgeçtiği yönündeki sorulara, neden aday olduğunu anlatarak yanıt veriyor: “Bu kadar problem yaşanmasaydı biz aday olmayacağımızı açıklamıştık. Ama İzmirliye olan sorumluluğum birinci nedendir. İki, partime olan sorumluluğum. Partimin en fazla oy aldığı ilinde büyükşehiri belki alabiliriz ama ilçelerde büyük sıkıntı yaşayacağımız atmosferini gördüğümüz için aday adayı olma kararı aldım. En önemlisi de, ben bu kentte yaşayacağım, her şeyim bu kentte!”
Vedadan vefaya...
Kocaoğlu’na göre milletvekilleri, ekstra durumlar dışında başkan adayı olmamalı. Kendi adaylığının ise kentin sokaklarında “göğsünü gere gere dolaşmak” için olduğunu söylüyor.
Ailesinin 1877’den bu yana yerel yönetici olduğunu, kendisinin 4. kuşak olduğunu anımsatıyor. Başka bir partiyle ya da bağımsız aday olarak İzmirlilerin karşısına çıkmasının söz konusu olamayacağını vurguluyor: “Benim İzmir’e karşı borcum var. 15 sene İzmir’de büyükşehir belediye başkanlığı yaptım. Ben bu kentte yaşıyorum, ailem bu kentte yaşıyor. Adaylığımı açıklayarak o borcu yerine getirdim.”
Mevcut durumda olumsuzluk görmeseydi adaylığını gündeme getirmeyeceğini ısrarla dile getiriyor Kocaoğlu. 4. dönem için aday gösterilmesi olasılığını ise şöyle değerlendiriyor: “Biz fedakârlık yapmak gerektiğini duyduğumuz için adaylığa talip olduk. Görev yapma, sorumluluk bilinciyle... İzmir, partim ve bu kentte onurumla yaşamak gibi 3 gerekçem var. Bu faktörler üzerinde yoğunlaşırsanız her şey çözülür.”
MURAT BAKAN: ORKESTRA ŞEFİ OLSUN
‘İzmir’e gelecek CHP’li belediye başkanı kendi başına yönetmeyecek bu kenti. Meslek odalarıyla, sivil toplum örgütleriyle birlikte yönetecek. Halka doğrudan soracak, burada ortak bir aklı yaratacak. Dolayısıyla belediye başkanı orkestranın şefidir. Ama tüm enstrümanlardan doğru sesi alabiliyor olması lazım. Yoksa ben bilirim anlayışıyla bu iş olmaz.’
Son milletvekili seçimlerinde CHP’nin önce birinci sıradan aday gösterdiği, ancak Tuncay Özkan’ın İstanbul’dan İzmir’e kaydırılmasıyla bir sıra gerileyerek parlamentonun yolunu tutan Murat Bakan, büyükşehir için adı geçenlerden. Ancak ortaya çıkan çekişme tablosu karşısında “İlle de ben aday olmalıyım” anlayışında olmadığını vurguluyor. Belirlenecek adayın “bu kentin çocuğu” diye özetlenebilecek kriterlere sahip olması önceliği:
“Adaylık noktasında tek kriterim var. Elbette yerel yönetim deneyimi, vizyonu olması önemlidir. Bunun dışında bu kente ait bir insan olması önemli. Bu kenti yaşayan, sokaklarında top oynamış, kente âşık, tutkuyla bağlı, kenti tanıyan, sorunlarını içselleştirmiş bir insan olması lazım. Bu vasıflara sahip bir partili arkadaşımın aday olması durumunda kendimi aday olmuş sayarım. Gecikmeden kaynaklanan kırılganlığı da böylece çok hızlı şekilde aşabiliriz.”
Anayasal hakkı
İzmir’in müstakbel belediye başkanını tarif ettikten sonra “Aday adayı olarak öne çıkan arkadaşlardan bu kentin kimliğini içselleştirmiş hangi arkadaşımız olursa, ben Murat Bakan büyükşehir belediye başkanı olmuş olarak değerlendiririm” diyor.
Aziz Kocaoğlu’nun yeniden adaylığını “anayasal hak” olarak değerlendiriyor ancak “Ben olsaydım, yeniden aday olmazdım” diye konuşuyor: “Burada bu işi yapabilecek çok sayıda nitelikli arkadaşımız var. Aziz Bey, bize bir büyük olarak, abi olarak, bu kentin bir bilgesi olarak bundan sonrası için bir yol gösterici olmalı. Öyle olacağına da inanıyorum. Partinin takdiridir, yine Aziz Bey’i de aday gösterebilir, ama benim yaklaşımım böyle.”
Kenti yönetmede ortak aklın öne çıkması gerektiğini vurguluyor: “İlle ben olmalıyım, ille şu olmalı anlayışı doğru değil. Bizim iktidarla, temsil ettiği anlayışla topyekûn mücadele etmemiz lazım. Bu noktada bireylerden çok anlayış önemli. Her şeyi ben bilirim, ben yönetirim anlayışı değil, beraber yaparız, ortak akılla yönetiriz anlayışı olmalı.”
Uzlaşıya ihtiyaç var
Adayın açıklanmasının gecikmesiyle “kaotik” bir ortam oluştuğunu, bunun biraz da yerelde iktidar olmaktan kaynaklandığını belirtiyor Murat Bakan. Ancak bunun fırsata dönüştürülebileceğini söylüyor. Bakan, “Türkiye’de iktidara giden yol yerel yönetimlerden geçiyor. Yerelde sağlanan başarı, iktidar yolunu açacak anahtardır. Saray rejiminin ülkede baskıyı artırdığı, medyayı, yargıyı ve yasamayı kontrol ettiği, eğitimden ekonomiye, dış güvenliğe kadar tüm ulusal politikaların yozlaştığı bir dönemde ülkesini seven herkesin yapması gereken iş kutuplaşmaya karşı uzlaşmayı, didişme yerine dayanışmayı sağlamaktır. Ülkemiz ve kentimiz için mücadeleyi kişilerden öte ideolojik bir hatta taşımalıyız. İzmir için gereken kurtarıcı değildir. Ortak akla, uzlaşıya, fedakârlığa ihtiyacımız var” diyor.
Geçmişim avantaj
“Murat Bakan’ı parti yönetimi neden aday göstersin?” sorusuna şu karşılığı veriyor: “Ben milletvekili adayı olurken ‘büyükşehir belediye başkanı olacağım’ diye yola çıkmadım. Geçmişte büyükşehirde grup başkanvekilliği yapmam, diğer adaylara göre genç olmam, son seçimlerde partinin teveccüh göstererek ilk sıralarda yer almam ismimi öne çıkardı. Buna kayıtsız kalmadım. Bu kentte yaşayan bir insan olarak bu kentin belediye başkanlığına uygun görülmek bana şeref verir. Eğer o fırsat verilirse yerel yönetim vizyonumu İzmir için uygulamak istiyorum.”
YARIN: TUNÇ SOYER, ABDÜL BATUR, ALAATTİN YÜKSEL