İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, Cumhuriyet Ege’ye konuştu

Yargıtay’ın yeni adli yıl açılışı için Saray’da yapılacak törene yaptığı daveti reddeden İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, “Bağımsız yargının yapacağı bir töreni bekliyoruz. O, bizim açılışımız olacaktır, iktidarın değil” dedi. İzmir Barosu’nun duruşu ve hukuk mücadelesiyle her zaman öncü olduğunu vurgulayan Yücel, haksızlığın ve hukuksuzluğun olduğu her yerde mağdurun yanında olmaya devam edeceklerini anlattı.

Mehmet İNMEZ / İZMİR

Yargıtay’ın Saray’da yapılacak yeni adli yıl açılış töreni için gönderdiği davet yazısına olumsuz yanıt veren ve “Bize kalırsa siz de o salona gitmeyin” diye tepki gösteren İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel, İzmir Barosu’nun duruşu ve hukuk mücadelesiyle her zaman öncü olduğunu vurguladı. Haksızlığın ve hukuksuzluğun olduğu her yerde mağdurun yanında olmaya devam edeceklerini anlatan Yücel, “Türkiye’nin neresinde hak ihlali varsa, İzmir Barosu orada. Var olmayı ses çıkarmayı kendimize görev edindik” dedi. Yücel, kadın, çocuk, çevre, hayvan hakları ve Suriyelilerin geri gönderilmesiyle ilgili görüşlerini Cumhuriyet EGE’ye anlattı.

İzmir Barosu son yıllarda hak savunuculuğunda öncülük yapıyor. Birçok olayda görüş bildiriyor, müdahil oluyorsunuz?

İzmir Barosu’nun son yıllarda verdiği hukuki destekte büyük artış var. Hak temelli bir çalışma yapıyoruz. Mağdurun kimliğinden bağımsız, yaşanan mağduriyetin kendisine odaklıyız. “Kim, ne, nerede” kısmı bizim için önemli değil. “Ne oldu, nasıl oldu” kısmındayız. Her alanda söz söylüyoruz. Kadın, çocuk, çevre, eğitim, hayvan haklarında haksızlık varsa İzmir Barosu orada olmaya çalışıyor. Türkiye artık bir ölçüde yüzünü İzmir Barosu’na dönmüş durumda. İzmir Barosu bu konuda ne söylüyor, ne düşünüyor, merak ediyorlar. Baromuz artık Türkiye’de öncü oldu. Hak ihlallerine karşı çıktık. LGBT bireylerde, KHK’lerde üniversite öğrencilerinin eğitim hakkının savunulmasında hep hak aradık, onlarla birlikte olduk. Kadın sorunlarında bize ulaşan başvurulara çözüm sağlıyor, müdahil oluyoruz. Sorunun çözümü konusunda koruma kararı aldırıyoruz. Kadın Hakları Merkezi’nde eğitim alan avukat sayılarını artırdık. Aynı zamanda çocuk hakları merkezi de çalışıyor. Bize yardım için gelen kimseyi yüzüstü bırakmıyoruz. Adalet nöbetlerinin ayrılmaz parçasıyız. Havaalanı işçilerinin davasında da varız. DEÜ öğrencilerinin eğitim hakkını isteme davasında da varız. Kaz Dağları’nda Su ve Vicdan Nöbeti’ne gittik. Aydın’da jeotermale karşı verilen mücadelenin içerisindeyiz. Türkiye’nin neresinde hak ihlali varsa İzmir Barosu orada. Var olmayı ses çıkarmayı kendimize görev edindik.

Suriyelilerle ilgili tepkiniz oldu? Suriyeliler gönderilemez mi?

Evleri yıkılmış, eşleri ölmüş, var olan her şeylerini kaybetmiş insanlar bunlar. Mültecilik irade değil, mülteci olmak bir suçta da değildir. Bulunmaları sebebinden biri Türkiye’nin dış politikalarıdır. Onlar gezgin hayat yaşıyor. Polisiye tedbirlere başvurarak olmaz. Sokakta sürünen Suriyeli mi göreceğiz? Böyle bir yaklaşım vahşice yaklaşımdır. Mülteci olmak suç değil. “Kucak açtık” diye övündükleri mülteciler, ne oldu da misafir statüsünden çıkıp, düşman statüsüne geçti. Neden Suriyeliler? Afgan, Iraklı, Afrikalı yok mu? Neden Suriyeli? Göç politikaları intikam ve pazarlık aracı olarak kullanılamaz. Organ ticaretine konu ediliyor mu? Başka ticarete alet oluyorlar mı? Sınıfta kaldık. Geçmek istiyorsak biraz daha çalışmalıyız. “Göndeririz ha” demekten vazgeçmeliyiz.

Sadece kapak değişti

Yargı Reformu Strateji Belgesi’ne tepki gösterdiniz. Hiç mi desteklenecek yanı yoktu?

Kapağı değişti sadece. Evet Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni eleştirdik. Bu işi sadece yeşil pasaporta indirmedik. İlk günden bu tarafa söylüyorum, bu belgede yazanların altına imza atmamak mümkün olur mu? Elbette imza atacağız. 30 yıllık avukatım. İlk günden beri “yargı bağımsızlığı” diyorum. Elbette güçlendirecek tedbire destek vermek bizim açımızdan erdem. Biz bu belgeyi ilk defa görmedik. Kapağı değişti, şekli değişti. 2009’da, 2012’de, 2015’te ve şimdi de 2019’da gördük. İlk başta, “İfade özgürlüğünü güçlendireceğiz” dediler. 2019’da hâlâ aynı şeyi söylüyorlar. Yargı Reformu Strateji Belgesi birtakım itirafların da belgesi. Bir adım yol almadıklarının itirafıdır. Hâlâ “Şeffaf bir yargı sağlamaya çalışacağız, tutukluluk sürelerini gözden geçireceği” diyorlar. Dört defa gözden geçirdiler. 17 yılda 4 kez. Her gün saldırı ve duruşmadan atılan avukat görüyoruz.

Yargının olmazsa olmazı avukattır

Sosyal medyada paylaşım yaptığı için tutuklanan yurttaş görüyoruz. Kafaları kırılan, sürüklenen, yargı karşısına çıkartılan insanlar görüyoruz. Çevre hakkını korumak için mücadele eden ve gözaltına alınan insanlar görüyoruz. Nerede devletle yurttaş karşı karşıya gelirse yurttaşın kaybettiğini görüyoruz. Yargıya verdikleri zararı temizlemek için 10-20 yıl yetmeyecek. Yapılan içten değil, samimi değil. Yeşil pasaportu ayakta alkışlamadık, sebebi var. Bu hale getirdiğiniz yargıdan böyle bir belge ile veya yeşil pasaport vererek kurtulduk denmesi mümkün değil. Bu bu nedenle ayakta alkışlamıyoruz. Yeşil pasaport elbette haktır. Avukat kurucu unsurlarından biridir. Hâkime tanıdığın her hakkı avukata da tanımak zorundasın. Avukat bu yargının olmazsa olmazıdır. Bu bir hediye değildir.

BİR GÜN KUTLAYACAĞI

Yargıtay’ın 2 Eylül’de Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda düzenleyeceği Adli Yıl açılış töreni için barolara gönderdiği daveti geri çevirdiniz. Gitmeme gerekçeniz de haklı mısınız? 

Biz yıllardır yargı bağımsızlığı için çalışıyoruz ve uzun zamandır bütün kanun değişikliklerinde, reform paketlerinde, yargının geliştirilmesine ilişkin tüm strateji hareketlerinde şunu söyledik: Siyasi iktidarın hiçbir biçimde müdahale etmeyeceği bir yargı sistemine ihtiyacımız var. Siyasi iktidar elini uzattığında, yargı sisteminin adilliğinden ve tarafsızlığından söz etmek mümkün olmayacaktır. Bu nedenle biz, siyasi iktidarın hiçbir biçimde karışmayacağı, idarenin hiçbir surette içinde olmayacağı, yargının kurucu unsurlarının bütün taraflarının, hâkimlerin, savcıların, avukatların dahil olduğu bir adli yıl açılışından yanayız. Bağımsız, halkın güven duyduğu bir yargı sisteminden yanayız. Ama bugün yaşadığımız pratik, bunun tam tersini gösteriyor bize. O yüzden bu davete, özellikle de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde yapılacağı söylenen bu açılış törenine katılmamayı, kendimize bir borç olarak bildik ve böyle bir yanıtı vermek zorunda hissettik kendimizi. Evet, Yargıtay Başkanlığı tarafından bir çağrı gönderiliyordu ama bizi çağırdıkları yer Yargıtay değildi. Yargı bağımsızlığı bu ülkenin en büyük ihtiyaçlarından biridir. Çünkü yargı bağımsızlığı sağlanmadan, başka herhangi bir alanda düzelmenin ya da iyileşmenin sağlanabilmesi mümkün değildir. Siyasi iktidarın elini yargı üzerinden tamamıyla çekmesi gerektiği düşüncesinden hareket ediyoruz ve bunu cevabımızda da açıkça belirttik. Biz, bağımsız yargının kendi içerisinde yapacağı bir törenin gerçekleşeceği günü özlemle bekliyoruz ve elbette ki o gün İzmir Barosu bütün avukatlarıyla beraber, ruhuyla beraber, canıyla beraber orada olacaktır. Ama o, bizim açılışımız olacaktır, siyasi iktidarın değil.