İyi, kötü, çirkin işte Melo

Felıpe Melo, sadece futbol yetenekleri ile ün yapmadı, yeşil sahaların “kabadayısı” olarak ön plana çıktı, hatta Sergio Leone’nin, “iyi, kötü, çirkin” filmindeki tüm karakterleri tek bedende toplamayı başardı.

Arif Kızılyalın

1983 yılının ılık bir haziran gecesi Rio yakınlarındaki Volta Redonda’da doğan çikolata renkli erkek çocuğunun günün birinde futbol dünyasının önemli karakterleri arasına gireceğini elbette kalabalık de Carvalho ailesi bilemezdi.

Ama Felipe Melo, hem Türkiye, hem Avrupa, hem de doğduğu topraklar için önemli bir figür, ancak o sadece futbol yetenekleri ile ün yapmadı, yeşil sahaların, “kabadayısı” olarak ön plana çıktı, hatta Sergio Leone’nin, “iyi, kötü, çirkin” filmindeki tüm karakterleri tek bedende toplamayı başardı...

 

Nasıl mı?

Örneğin, savunma ağırlıklı futbol anlayışına karşın Avrupa kıtasındaki ilk golünü Zidanelı, Beckhamlı, Ronaldolu Real Madrid’e atacak kadar spekteküler bir krampon Felipe Melo. Ya da, formasını giydiği Brezilya milli takımını 10 kişi bırakacağını bildiği halde, çalım yediği Hollanda’nın ası Robben’in tendonuna kasıtlı olarak basacak kadar amatör. Hatta, antrenmanda takıştığı takım arkadaşı Albert Riera’yı soyunma odasına kilitleyip hastanelik edene kadar dövecek kadar acımasız..

İsterseniz, Galatasaray’a ve Türk futboluna heyecan dolu 4 sezon yaşatan Brezilyalı’nın seyrini ‘futbolu’, ‘kavgaları’ ve ‘özel hayatı’ diye 3’e ayırıp Melo’nun geride kalan 30 küsür yılına bir göz atalım.

 

İsterse iyi oyuncu

Melo’nun ilk takımı Flamengo olsa da, kendisini gösterme şansını 2000’li yılların başında fırtına gibi esip 102 gol ve 100 puanla Brezilya şampiyonu olan Alexli, Nobreli Cruzeiro’da buldu. Savunmada oynadığı halde, genlerindeki ‘hücum hünerlerini’ni sergileyen Melo, 31 maça 3 güzel gol sığdırıp, ‘Avrupalı’ların dikkatini çekmeyi başardı. Sonrasında kısa bir Gremio macerasının ardından İspanya’nın Mallorca ekibine geçti. İberya’daki ikinci durağı Racing Santander’de, kendisini milli takıma kadar taşıyan maceralı bir süreci de başlatıyordu Melo. Elbette ilk golünü İspanyol futbolunun katedrali Santiago Bernabeu’da Zidanelı, Beckhamlı, Roberto Carlos ve Ronaldolu Real Madrid’e atması, onu, “ikinci ara istasyon” dediği Almeria’ya, oradan da 13 milyon Avro’luk bonservis bedeli ile İtalya Birinci Ligi Serie A’ya, Fiorentina’ya taşıdı. Bir sonraki yıl, Agnelli ailesi 25 milyon Avro’yu bastırıp, “tatlı-sert” yıldızı Juventus’a getirdi. Gelgelelim Alp Dağları’nın eteklerindeki Torino’da işler iyi gitmeyecekti Melo için. Öyle ki, hicvi seven İtalyan basını, “yılın bidonu” seçti hırçın Brezilyalıyı; yani Çizme’nin en kötüsü olmuştu. Milli takımdaki formasını da kaybedince Türkiye yolu gözüktü ona. O yıllarda Fatih Terim’le yeniden yapılanan Galatasaray ve İtalyan gazetecilerin “para babası” dediği Ünal Aysal, Melo’yu almak için yoğun bir çaba harcadı. 13 milyonluk bonservis ağır gelince kiralık olarak gelecekti Türkiye’ye.

Uzunca bir TV söyleşisinde, “Yeniden doğdum” dediği Galatasaray’da yapısından mıdır, sıcak kanlılığından mı bilinmez tribünlerin gözdesi oluverdi. İlk yıl giydiği 10 numaralı formayla 12 gol atmış, 1 asist yapmış ve Kadıköy’de kaldırılan lig kupasına adını yazdırmıştı. Elbette hırsıyla da tribünlerin sevgilisiydi. Ertesi sezon, Melo bir kez daha kiralık olarak katıldı Sarı-Kırmızılılara. İkinci yılda kazanılan şampiyonlukta bu kez attığı goller değil, savunmacı futbolu etkili olmuştu. Kırmızı kartlar, cezalar, mahalle baskısı bile onun vazgeçilmezliğini engelleyemiyordu, çünkü tribüne oynuyordu arkadaşlarını kırma pahasına!

3. yılında 3.7 milyon Avro karşılığı artık resmen G.Saraylı olmuştu Melo ve yeni hoca Mancini’nin en güvendiği isimlerden biriydi, hatta kaçan şampiyonlukta en az suçlananlar arasında yer aldı. 4. yıl ise belki de en çok tartışıldığı yıldı. Yine tribünlerin sevgilisiydi ama güçsüzdü. Mancini sonrası Prandelli’ye alışamayan Hamza Hamzaoğlu ile biraz toparlansa da bel fıtığına yakalanan Melo, apar topar yattığı ameliyat masasından 1.5 ay sonra yeniden yeşil sahalara dönerek, ciddi bir farkındalık yaratacaktı bu azmi ile.

 

Çirkin yıldız

Başta Rıdvan Dilmen olmak üzere birçok otorite tarafından, “Türkiye’ye gelen en iyi ofansif orta alan oyuncusu” olarak gösterdiği Melo’nun bir de pek beğenilmeyen yüzü var. Öncelikle her Brezilyalı gibi, uzun yaz tatillerini, denizi, kumu, güneşi seviyor ve her sezon başı kampına sudan bahanelerle geç katılıyor. Bu affedilir ama bir de çirkefliğe varan hırçın yüzü var ki, o belki de futbol yaşantısının karanlık sokağı.

Kariyerinin başladığı Flamengo ve Cruzeiro’da pek ön planda olmayan ancak Avrupa’da forma giydiği takımlarda ortaya çıkan bu ‘çirkin’ huy, belki de onun Brezilya milli takım kariyerinin sonu oldu.

Elbette, bazı çevrelerin, hoşuna bile giden bu hırçın kimlik, bizim coğrafyanın havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez Galatasaray’da tavan yaptı! Daha ilk maçında rakip oyuncu Mahmut’a kafa atan, ama kırmızı karttan, “kafam çarptı” kurnazlığı ile kurtulan Melo’nun, fair-playe ters düşen bu yönü ilk Beşiktaş derbisinde ise açıkça belgeleniverdi. İnönü galibiyetinin ardından önce çArşı grubunun bulunduğu kapalı tribüne, “geçirdik” anlamında el-kol hareketi ile Pitbull sevinci, Melo’yu çirkinlikler kürsüsüne çıkartıverdi. Şampiyonluk yarışının kızıştığı 2012 nisanında, antrenmanda kavga ettiği takım arkadaşı Albert Riera’yı soyunma odasına kitleyen ve hastanelik edene kadar döven Brezilyalı, kulüpten kovulma noktasına geldiyse de affedilince, bırakın uslanmayı, elini güçlendiren taraf oldu.

26 Şubat’taki Beşiktaş derbisinde kırmızı kart gördükten sonra formasını çıkartıp tribünlere gösteren Melo, Olimpiyat Stadı’nda yarıda kalan maçın da kahramanları arasındaydı. Bir başka Beşiktaş maçında rakibi Oğuzhan’a tükürdü ve 4 maç ceza aldı.

2014’teki Fenerbahçe derbisinde kendisine faul yaptığı için kırmızı kart gören Emre’ye, hakeme yakalanmadan, dil çıkarıp, “dışarı” diye bağıran Brezilyalı, maçın önüne geçmekle kalmayıp Beşiktaşlılar’dan sonra F.Bahçeliler’in de, “en çok nefret ettiği” isim unvanını elde etti. ‘Nirvana’ya erişmesi ise bir kupa töreninde TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in uzattığı eli havada bırakıp, arkasına dönüp gitmesiydi. Sonradan, “Benim ve kulübüm hakkında söz söyleyen kişinin elini sıkmam” diyecekti.

Sahadaki agresif ruh halini sosyal medyayada da koruyordu Melo. Hararetli bir Fenerbahçe maçı sonrası, G.Saraylı bir taraftarların twitter’a yazdığı Aziz Yıldırım’a hakaret edilen mesajı RT’leyip paylaşınca TFF’den men cezası aldı. Kulüpten uyarı gelince bu kez eşi Roberta üzerinden twitter savaşlarının içinde kaldı. O da kesmeyince köpeği Kyra adına, bir hesap açıp, iğneleyici paylaşımlara devam etti. Sözün özü uslanmıyor, hatta tatilde kendisine masumca laf atan Beşiktaş ve F.Bahçelilerle tekme tokat kavgaya girişiyordu. Hatta iddialara göre, arabasına yakıt alırken atıştığı bir Beşiktaşlı Melo’ya silah bile çekmişti...

 

Ve son tango

Brezilya, İspanya, İtalya, Türkiye derken yeniden Çizme’ye dönen Melo, şimdi Galatasaray’daki eski teknik direktörü Roberto Mancini’nin İnter’deki en önemli silahı. Galatasaray’daki performansı ile Juventus’taki “yılın bidonu” ünvanını da silen Melo, bakalım Milano’da hırçın kimliğini İtalyanlara kabul ettirebilecek mi?

 

Hırçınlık karnesi

- 2010 Dünya Kupası’ndaki Hollanda maçında Robben’in tendonuna kasıtlı bastı, kırmızı kart gördü, takımının elenmesine neden oldu.

- 2011-2012 sezonunun açılış karşılaşmasında ilk maçına çıkan Felipe Melo, İstanbul BB’li Mahmut Tekdemir’e kafa attı.

- 2011’de Beşiktaş karşısında ilk derbisine çıkan Melo maç sonu yaptığı pitbull hareketi nedeniyle 1 maç ceza aldı.

- 2012’de antrenman sırasında ve sonrasında Albert Riera ile şiddetli bir şekilde kavga etti, arkadaşını tekme tokat dövdü.

- 2013’te TT Arena’daki Beşiktaş maçında Oğuzhan’a tükürdüğü için kırmızı kart gördü. Ardından 4 maç ceza aldı.

- 2014’teki G.Saray-F.Bahçe derbisinde Emre Belözoğlu’nu oyundan attırdıktan sonra, Sarı- Lacivertli futbolcuya ‘dışarı çık’ şeklinde el hareketi yapıp dil çıkardı.

- TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in kendisine yönelik açıklamalarından sonra 2012-13 yılı sonrasındaki hiçbir kupa töreninde Demirören’in elini sıkmadı.

- 2015’teki Türkiye Kupası Finali’nde takım arkadaşı Sabri Sarıoğlu’nun gırtlağına sarıldı.