İyi hal indirimi kaldırılmasın cinsiyetçi olmadan uygulansın
Feminist avukatlar yargının erkekleri cesaretlendirici, kadınları da pasifize edici kararlar verdikleri görüşünde.
Damla YurKadınlar her gün öldürülürken, bu sayfalarda neden en çok katledilen kadınlardan Münevver Karabulut, Ayşe Paşalı, Özgecan Aslan, Değer Deniz’i konuştuğumuzu, cinayet kurbanlarına toplum tarafından nasıl haklı, haksız diye ayırım yapıldığını anlatmak istedik. Görülmeyen, duyurulmayan kadın cinayetlerini de konuşmayı tercih ettik. Kadının mağduriyeti üzerinden dönen kadın cinayeti haberlerine farklı bir bakış katıp katil erkekleri ifşa ettik. İndirimli yargı kararlarını konuştuk.
Bugün de dizinin kapanışında son sözü uzun yıllardır feminist mücadele yürüten iki feminist kadına bırakıyoruz... Son günlerde gündemimizin birinci maddesi olan Değer Deniz ailesinin 7 avukatından biri avukat Hülya Gülbahar, bir diğeri de Selin Nakıpoğlu. Onlar Deniz gibi çok sayıda kadın cinayeti dosyasına bakmalarının dışında, istismar, kadının yaşam hakkı, cinsiyet ayrımcılığı gibi hak ihlallerinin peşinden koşmuş iki kadın. Gülbahar ve Nakıpoğlu Cumhuriyet’e eril yargının ‘iyi hal’, ‘haksız tahrik’, ‘saygın tutum’ kararlarını değerlendirip bu indirimlerin yasadaki yerini paylaştı
Erkekler cesaretlendiriliyor kadınlar da pasifize ediliyor
Cezalar artırılsın, iyi hal, tahrik indirimi kaldırılsın gibi bir algı yaratılmaya çalışıldığını söyleyen Hülya Gülbahar “İyi hal niçin kaldırılmasın?” sorusunu ‘ölmemek için öldüren kadınlar’ dışında başka bir örnekle şöyle açıkladı.
Eşit uygulanmalı
“Diyelim ki iki adam sizi dağ başına kaçırdı, tecavüz etti, öldüresiye dövüp bıraktı, gitti. Bir tanesi ‘kadın ölmesin’ diyerek döndü. Kadını hastaneye götürdü. Kadın kurtuldu. Gitti mahkemede ‘Çok pişmanım, aslında biz iki değil üç kişiydik’ diyerek hem yargıya yardımcı oldu, hem de kadını ölümden kurtardı. Her ne kadar tecavüzcü olsa da iki sanığa aynı cezayı mı vereceğiz? Veremeyiz, adil olmaz. Sanıkları kışkırtmış oluruz. Bu tür adalet tesis edici düzenlemeleri ortadan kaldırmamız, her şeyi tek tipleştirmemiz doğru değil. ‘İyi hal’i kaldırırsanız, bunları da yapmaz insanlar. ‘Ne yapsam aynı cezayı verecek, neden yargıya yardımcı olayım?’ duygusu oluşacak.”
“Cezalar zaten yeterince ağır. Önemli olan doğru ve eşitlikçi uygulanması. Kadınlara mümkün olduğunca en yüksek cezalar, erkeklere de mümkün olduğunca en düşük cezalar vererek erkekleri cesaretlendirici, kadınları da pasifize edici ve erkeklere itiraz etmelerini engelleyici kararlar vermemeleri gerekiyor.”
Avukat Selin Nakıpoğlu da erkek şiddeti sonucu yaşam hakları ellerinden alınan kadınların katillerine, tecavüzcülerine; ödül gibi verilen kararları da şöyle değerlendirdi: “Tümüyle diyemeyiz ama takdiri indirim nedenleri hususuna ilişkin uygulamada problem mevcut. Zira taktiri indirim nedenlerinin düzenlendiği TCK madde 62’ye gelmeden, TCK’nin 61. maddesine bakmak gerek. Madde 61’de hüküm altına alınmış olan; suçun işleniş biçimi,failin saiki ve amacı, zararın ağırlığı gibi hususlar göz önünde bulundurularak en ağır ceza verildikten sonra indirim nedenlerine geçilir. Bu indirim nedenleri takdiri olup, failin cezasını hafifletecek nedenlerin olması halinde cezada indirime gidilir.”
Saygı zatan kanun emri
Nakıpoğlu mevcut indirimleri de şu örneği verip eleştirdi: “14 yaşındaki bir kız çocuğuna taş ile vurup bayıltarak cinsel istismarda bulunan bir sanığa mahkemede ‘saygın tutum takındı’ diye cezasında indirime gidilir mi?”
“Mahkemede saygılı olmak zaten kanun emri değil mi? Velev ki olmasın, mahkemeye saygı göstermek ile işlediği suçta indirim alması arasında nasıl bir illiyet bağı var? Cevap net, bu bağ yasaların cinsiyetçi bir bakış açısıyla uygulanmasıyla kuruluyor. Bu sebeple de ‘iyi hal indirimi kaldırılsın’ diyenlere katılmıyorum. İyi hal indirimi doğru, cinsiyetçi olmayan şekilde uygulansın. Takdiri indirim nedenlerinin uygulanmadığı kararlar da var elimizde ama şu bir gerçek ki, cezalarda yaptırımsızlığa varan kararların sayısı kayda değer oranda. Biz kadınlar; kadınlara savaş açan bir devlet politikasını değil, tüm ulusal ve uluslararası hukuki düzenlemelerin uygulandığını, cinsiyetçiliğe karşı mücadelenin resmi bir devlet politikası olduğunu görmek istiyoruz. Erkek şiddetini aklamaya eğilimli yargı değil, bilakis cinsiyetçiliğe karşı mücadele eden güvenilir bir yargı talebimizin takipçisiyiz.”