İsyan ve umudun yazarı
Sanatçı dostları, bugün son yolculuğuna uğurlayacağımız Yaşar Kemal’i anlattı.
cumhuriyet.com.trFerit Edgü, Yaşar Kemal’i “hem yerel, Hem de evrensel olmayı başarmış tek yazarımız” diye nitelerken, “Daha şimdiden evrenin bir noktasında can dostu Abidin’le buluşup ‘kaynatmaya’ başladıklarını görür gibiyim” dedi. Oya Baydar, Yaşar Kemal’in edebiyata bakışını “O; ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, yoksul insanların trajedisini anlatır ama bu bir yenilgi edebiyatı değildir; isyan ve umut gürül gürül akar kaleminden. ‘O güzel insanlar o güzel atlara binip’ gittiklerinde bile artlarında daha aydınlık bir gelecek umudu kalır” sözleriyle anlattı.
“Teneke” oyununu ilk sahnelenişinde rol alan Gülriz Sururi ise bugünün toplum, iktidar, muhalefet, basın için sınanma günü olduğunu söyledi: “Anadolumuzun insanlarını bize anlatan Yaşar Kemal’i okumayanlar, onun kahramanları... Onlar çok, onlar umarsız, onlar yalnız ve 60 yıldır okuyup öğrenmeyi bekliyorlar.”
Abidin’le ‘kaynatıyordur’
FERİT EDGÜ
Yaşar Kemal, eski yeni, bizim romancılarımız arasında, hem bu kadar yerel, hem bu kadar evrensel olmayı başarmış tek örnektir.
Bunun nedeni sanırım insan malzemesi ve onun kadar önemli dil zenginliğidir. Sözcük dağarcığından değil, Türkçede kendine özgü bir dil yaratmış olmasından söz ediyorum. Bir romanından diğerine yenilediği, değiştirdiği, o romana özgü kıldığı dilden...
İnsan malzemesine gelince... Tam bir insan koleksiyoncusuydu. Onun kadar çok insan tanıyan hiç kimse bilmiyorum. Tanığı olduğum birkaç olay beni hep şaşırtmıştır. Sokakta görüp ona sarılan, şap-şup öpen insanların onun hayranları olduğunu sanırdım. Ama her defasında yanıldığımı gördüm. Yaşar onları adları sanları köyleri kasabalarıyla tanıyordu. Bir de bunlara yarattığı karakterleri ekleyin. Hepimiz er-geç öleceğiz. Yaşar Kemal de uzun ve verimli bir yaşamdan sonra aramızdan ayrıldı.
Daha şimdiden evrenin bir noktasında can dostu Abidin’le buluşup “kaynatmaya” başladıklarını görür gibiyim. Ne yazık ki konuştuklarını okuyamayacağız.
Yaşar’sız yaşamaya alışmak
GÜLRİZ SURURİ
Yaşar Kemal’in nabzı durdu. Aslında 1.5 ay önce aramızdan ayrılmıştı. O gün matemini tutmuştuk Engin’le (Cezzar). Engin, bağıra bağıra ağlıyordu. Artık Yaşar Kemal’siz bir dünya; Türkiye, edebiyatımız, barışımız, türkülerimiz, hoşgörümüz, fikirlerimiz, garibanlarımız, gençlerimiz, medeni insanlarımız, vatanseverlerimiz, savaş karşıtları, vicdan sahipleri, öksüz kaldık.
Yaşarım Kemalim, sanırdım ki ben gidiciyim, sen ardımdan üslubunca üzüntünü dile getireceksin; bu ara sıra gülümseyerek aklımdan geçerdi doğrusu... Ama bu garip şubat seni marta bırakmak istemedi. Hani seni 1.5 ay önce kaybetmiştik? Şu an gözyaşlarını tutabilene aşk olsun.
Yaşar Kemal her an çevresini zenginleştirdi, onun yanında iyiliği, vicdanı, tebessümü bulurdunuz.
Bir gün Yaşar’a “Teneke” hikâyesini oyunlaştırmak istediğimizi söyledik. Çok heyecanlandı, “Hemen bu gece bize gelin, konuşalım” dedi. Gittik. Önce biraz nazlandı, “Yazarım, denerim ama zaman lazım, aceleye gelemem” deyince, ben de ona: “Yaşarım, zaman yok, perdeyi ‘Teneke’yle açacağız. Yaşarım şimdik ‘Teneke’nin hemi de tam zamanı, ille de ‘Teneke’ği oynacah..”
Yaşar’ın bitmek bilmeyen bir enerjisi, sabrı ve inanılmaz bir sağduyusu var. Onun romancı sabrı, Anadolu sağduyusu ve tiyatrosu enerjisi bir araya gelirse ve bu yazar Yaşar Kemal olursa, oldu bu iş, diyordum. Yaşar’ın yazdığı tiplerin hepsi öyle gerçekti ki oyuncular ısınıvermişti rollerine... Oyunu ilk oynadığımız gün, en mutlu günlerimden biriydi. Yaşar Usta (bence en zor yazı türü olan tiyatronun) üstesinden gelişti.
Yazdığı insanları, kahramanları etli canlı karşısında görmek etkilemişti Koca Yaşar’ı.. Ben hayatım boyunca oynadığım oyunlar içinde, “Teneke” kadar sahne araları alkışla kesilen başka oyun bilmiyorum. Üstelik oyun komedi de değil. O yıl “Teneke” yılın en iyi oyunu seçildi. Bütün ödülleri topladı. Ödüllerin dağıtıldığı gece Yaşar’a “Yahu” diyorum, “Tek oyunla en iyi tiyatro yazarı seçilmek var mı?” Bana Cadılar Padişahı diyor, hep öyle derdi neşeli zamanlarında, “Ben senden korktum” diyor, “sen bana yakında reji bile yaptırırsın”...
Ve Yaşar Kemal yok artık. Ulusumuz, iktidarımız, muhaliflerimizin, basınımızın sınanma günü. Anadolumuzun insanlarını bize anlatan Yaşar Kemal’i okumayanlar, onun kahramanları... Onlar çok, onlar umarsız, onlar yalnız ve 60 yıldır okuyup öğrenmeyi bekliyorlar. Belki de ülkesini bu kadar seven büyük yazar, gözleri açık gitti... Ben de bundan sonra Yaşar’sız yaşamaya alışmaya çalışacağım.
‘Yerelden evrensele’
OYA BAYDAR
Sadece edebiyatımızın değil; barış, özgürlük, emek mücadelesinin de ulu çınarıydı Yaşar Kemal. Edebiyatının da yaşamının da merkezinde insan vardı. Röportajlarının yüreğimize işlemesi, romanlarının destanlaşması bundandır. O; ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, yoksul insanların trajedisini anlatır ama bu bir yenilgi edebiyatı değildir; isyan ve umut gürül gürül akar kaleminden. “O güzel insanlar o güzel atlara binip” gittiklerinde bile artlarında daha aydınlık bir gelecek umudu kalır. Bütün büyük yazarlar gibi, Yaşar Kemal Çukurova’dan çıkıp dünyaya açılır, yerel olanı, yerel insanı evrenselleştir. İnce Memed, bölgeyi, ülkeyi aşıp dünyalı olur onun anlatımıyla.
Yaşamını, mücadelesini, yüreğini, kalemini ortaklaştırabilmiş; edebiyatını mücadelesiyle, mücadelesini edebiyatıyla güçlendirmiştir. Onu büyük yazar yapan da budur zaten.
‘Dünya yas tutmalı’
küçük iskender
Türk edebiyatını en önemli yazarıydı, yazarlarından biri değil, en önemlisiydi. Her şeyden önce toprağı ve halkıyla çok örtüştüğü için, bunu çok içselleştirdiği ve bunun için mücadele verdiği için, bütün dünyanın ardından yas tutması gerekir. Sadece bizim değil, bütün coğrafyalara hükmedecek kadar büyük bir yazardı. Çok üzgünüm, toprağı bol olsun.
Fazıl Say, Yaşar Kemal için yazdı
‘Şükran’
Dostlar; Bu akşam Sevilla’da konser. Programda Mozart, Debussy ve kendi eserim. Ama bütün bu sesler arası Yaşar Kemal’e “şükran” dolaşacaktır salonun akustiğinde. Dünyanın bir yerinde bir müzisyen , okumuştur onun kitaplarını, yazıyı anlamıştır belki, doğayı, insanı, toplumu.
Türk halkını.
Evet “şükran”...
Ve müziğinde de ısrarla onu arar.
Bazı yazarlar kuşkusuz büyük yazardır. Hatta dahi sanatçılardır. Ama bazı sanatçılar onun da ötesindedirler.
Onlar “gökyüzü”dürler.
Onlar başlı başına bir “memleket”dirler.
Nazım gibi.
Yaşar Kemal gibi.
Mozart ve Debussy gibi...
Savaş meydanında iki ordu arası bir ceylan bir o yana bir bu yana koşmaya başlar ya hani binlerce asker seyreder bu tuhaf ceylanı yanlışlıkla oraya dalmış. Yanlışlıkla? O savaş, o ordular yanlış olmasın sakın? Ceylan koşuyor hala. Kemal’in romanları ölümsüzdür.