İsviçre'deki minare yasağına tepkiler sürüyor
İsviçre'de düzenlenen referandumla yeni minare yapımının yasaklanmasının yankıları, İsviçre'nin önde gelen gazetelerinde yer bulmaya devam ediyor.
cumhuriyet.com.trLa Liberation gazetesindeki haberde, iş çevrelerinin "İsviçre bankaları için bir engel daha" endişesini taşıdığı belirtilirken, Cenevre ya da Zürih'teki paraların kaçışı endişesinin ötesinde Avrupa basınının "İsviçre için felaketten söz ettiğine" dikkat çekildi.
Haberde, siyasi çevrelerin ise minarelerin yasaklanmasının yarattığı şoku atlatmakla hala zorlandığını belirtilirken, Halkçı UDP'nin Genel Başkan Yardımcısı Yvan Perrin, referandum sonucunun sürpriz olduğunu ifadesine yer verildi. Perrin'in "Müslüman dünyayla birlikte yaşamın çerçevesini yeniden çizmeden önce halkın verdiği mesajı sindirmek için zaman istediğini" söylediği belirtilen haberde, diğer partilerin ise bu kadar sabırlı olmadığına ve İsviçre Protestan Partisi'nin (PEV) bu fırsattan yararlanarak, Anayasaya Hristiyan değerlerinin yazılması için bir halk inisiyatifi başlatılmasını istediğine dikkat çekildi.
Gazetenin baş makalesinde de, "Avrupa virüsü" başlığı altında, her ne kadar bugünlerde İsviçre öne çıkmış olsa da, yabancı düşmanlığı, göçmenlere duyulan nefretin aslında Avrupa ülkelerinde pupa yelken gittiği ve bunun bütün Avrupa'da yayılan popülist oluşumlara uygun bir seçim malzemesi sunduğu belirtiliyor. Baş makalede, Hollanda, İtalya ya da İskandinav ülkeleri, Fransa'dan örnekler veriliyor ve bunun savaş sonrası yıllardan yani 60'lı yıllardan sonra gelen dördüncü milliyetçi-popülist dalga olduğuna işaret ediliyor.
'Minare kararının uygulanması şüpheli'
İsviçre'nin önde gelen günlük siyasi gazetelerinden "Neue Zürcher Zeitung", ülkede minare inşaatını yasaklayan referandum kararını uygulamanın uluslararası hukuk açısından önemli sorunlar yaratacağı yorumunda bulundu. Gazetenin internet sayfasında "Henüz son söz söylenmedi" başlığıyla yer alan yorumda, kararının uygulanmasının çok zorlu bir sınav olabileceği ve uzun süreli bir hukuk mücadelesine yol açabileceği görüşü dile getirildi.
İsviçre Adalet Bakanı Eveline Widmer-Schlumpf'un yaz döneminde referandumla ilgili yaptığı bir açıklamada, vatandaşlara ve ülkedeki siyasi kültüre güvendiğini belirterek, "Karar 'hayır' olacaktır" şeklinde konuştuğu hatırlatılan yorumda, İsviçre Federal Meclisi ve Eyaletler Meclisinin (Bundesrat) de "minarelerin fanatik dincilerle hiçbir ilgisi olmadığı" şeklinde görüş belirttiğine işaret edildi.
Bundesrat'ın minare inşaatını yasaklamanın din özgürlüğünü koruyan BM İnsan Hakları Beyannamesi 9. maddesine ve insanlara din, dil ve ırklarından dolayı ayrımcılık yapılamayacağına işaret eden 14. maddesine aykırı olduğuna dikkat çekildiği ifade edilen yorumda, İsviçre'nin, Strasbourg'daki İnsan Hakları Mahkemesi'nde suçlanması durumunda çok büyük bir olasılıkla söz konusu maddeleri ihlal etmekten suçlu bulunacağı savunuldu.
Böyle bir davanın uzun yıllar sürebileceği, asıl önemli olanın İsviçre'nin bu davayı kaybetmesi durumunda ne yapacağı olduğu kaydedilen yorumda, İsviçre'nin böyle bir durumda referandum kararını uygulamakta direnmesi halinde bu ülkeye karşı çeşitli yaptırımların uygulanabileceği ve Avrupa Konseyi üyeliğinden bile çıkarılabileceği görüşüne yer verildi.
Gazetenin internet sayfasında yer alan konuya ilişkin bir haberde de, İsviçre Federal Meclisi'nde, referandum kararını yumuşatmak için Müslümanlar için özel kurallar hazırlanması yönünde daha şimdiden tartışmaların başladığı belirtildi.
'Ayrımcılık'
BM İnsan Hakları Yüksek Temsilcisi Navi Pillay, İsviçre'de yeni minarelerin yapılması yasağının ayrımcılık olduğunu belirtti. Yasağın, İsviçre'nin insan haklarıyla ilgili yükümlülükleri konusunda uluslararası hukukla çelişebileceğini söyleyen Pillay, referanduma götüren "yabancı düşmanlığını kışkırtan kampanyaları" ve bunun "derinden bölücü" neticesini kınadığını kaydetti. İsviçre'de milliyetçi partilerin desteğiyle, yeni minarelerin inşasının yasaklanması için önceki gün düzenlenen referandumda yasak kararı oyların yüzde 57,5'iyle kabul edilmişti.
'Kültürler arası diyalog çok önemli'
Kuzey-Ren Vestfalya eyaletinin Uyum Bakanı Armin Laschet, yaptığı yazılı açıklamada, Almanya her 4 kişiden birinin göçmen kökenli olmasından dolayı din ve kültür ile uyum arasındaki bağlantının iyi bir şekilde anlaşılması gerektiğini belirterek, ''Bizim göç toplumunda dinlerin ve kültürlerin çeşitliliği çok, bundan dolayı dinler ve kültürler arası diyalog çok önemli'' dedi. Din özgürlüğü ve temel hakların İsviçre'de olduğu gibi halk oylamasına götürülemeyeceğini ifade eden Laschet, ''Almanya'nın bazı bölgelerinde kilise üyeleri azınlıkta. Burada pazar günü çan çalınmasıyla bir oylama yapılsa sonucu nasıl olur?'' ifadelerine yer verdi. İsviçre'deki sonucun Müslüman derneklerin dinlerini anlatmaları gerektiğini gösterdiğini belirten Laschet, ön yargıların sadece açıklıkla giderebilineceğini kaydetti.
Yeşiller Partisi Eş Başkanı Claudia Roth da referandumu sert bir dille eleştirerek, ''Bu oylamayla din özgürlüğü ayaklar altında alınıyor'' dedi. Almanya'da da İslam ile ilgili korkuların ve İslam'a karşı düşmanlığın bulunduğunu ifade eden Roth, Federal Aile Bakanı Kristina Köhler'e, "İslam fobisine" karşı çaba sarf etmesi çağrısında bulundu.
Yeşiller Partisi Federal Meclis Üyesi Jerzy Montag da İsviçre'de ortaya çıkan sonuca kızdığını, aynı zamanda üzüldüğünü, "Alman anlayışına göre bunun din özgürlüğüne müdahale anlamına geldiğini" belirtti.
Alman Katolikleri Merkez Komitesi Başkanı Alois Glück de Deutschlandfunk radyosuna yaptığı açıklamada, İsviçre'de insanların bir arada yaşamasına zarar veren bir havanın oluşturulduğunu belirtti. Büyük camilerin yapıldığı yerlerde bazen sorunlar yaşandığını ifade eden Glück, ''Almanya'da camilerin inşası din özgürlüğünün bir ifadesi. Almanya'da yaşayan Müslümanların büyük bölümünü bizim değerlerimizi paylaşıyor'' şeklinde konuştu. Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi Başkanı Ayyüb Axel Köhler, sonuçtan dolayı Avrupa'da İslam düşmanlığının büyümesine karşı uyarıda bulundu, bu oylamanın minarelerle ilgisi olmadığını, gizli İslam düşmanlığıyla ilgisi bulunduğunu belirtti. ''Almanya Kültürlerarası Konseyi'' Başkanı Jürgen Micksch de İsviçre'dekli oyalamayı felaket olarak nitelendirdi ve Müslümanlara karşı bir ırkçılık olarak değerlendirdi.
'Din hürriyetine saldırı'
Avrupa Konseyi Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadele Komisyonu, İsviçre'de minare inşaatının yasaklanmasını "din hürriyetine saldırı" olarak nitelendirdi. Yasak kararının Müslümanlara ayrımcılık yapılması sonucunu doğuracağı uyarısında bulunan Komisyon, minare konusundaki referandumun "insan haklarını ayaklar altına alan bir girişim sonucu" düzenlendiği ve sonucun Müslümanlar hakkındaki peşin hükümleri artırmaktan başka işe yaramayacağı yorumunu yaptı.
Komisyon, İsviçreli yetkililerin, "referandumun yol açacağı sonuçları dikkatle izlemelerini ve insan haklarına ve uluslararası hukuka uygun çözüm bulunabilmesi için ellerinden geleni yapmalarını" istedi. İsviçre'de yapılan referandumdan minare yasağına yüzde 57,5 oranında oy çıkmıştı. Irkçılık ve hoşgörüsüzlükle ilgili sorunları değerlendiren Komisyon, her ülke için ayrı rapor hazırlayıp tavsiyelerde bulunuyor.
'Tüm müslümanları teröristlerle aynı kefeye koyamayız'
Almanya'da, İsviçre'deki minare yasağının yankıları sürüyor. Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) Federal Meclis üyesi Aydan Özoğuz, yaptığı yazılı açıklamada, halkı sükunete davet ederek, "Bütün Müslüman göçmenleri teröristlerle aynı kefeye koyamayız. İsviçre'deki referandum, siyasetçiler tarafından İslam'ın nasıl enstrüman olarak kullanıldığının bir göstergesi. Konu sadece camilerin minaresi değil. Gençler arasında var olan kriminallik, terörizmi Müslümanlara mal etmek ve bunu genelleştirmek yanlış bir politikanın ürünü. Eğer bu konular üzerinde yeterli konuşulmazsa bütün Müslümanlar teröristlerle aynı kefeye konulmaya devam edecek" dedi. Özoğuz ayrıca, Almanya'da gerek genel seçimlerde gerekse Avrupa parlamentosu seçimlerinde halkın sağ popülist partileri tercih etmediklerini belirterek, ancak diyalog yoluyla sorunların kamusal alanda giderilebileceğine inandığını ifade etti.