İsviçre’de turizm
Ekrana doğa zengini, yeşil düşkünü, çevre koruma deyince tüm vatandaşların polis kesildiği İsviçre’nin aksiyon görüntüleri akıyor. Alpler’de kayak, yamaç paraşütü ve... Aksiyon bitti.
Aslıhan Dağıstanlı Aysev(Cenevre)Bugün bayram havası, biraz tatilden konuşalım. İsviçre Turizm Bakanlığı yeni bir video yapmış. Videoda İsviçre’nin efsanevi tenis yıldızı ulusal kahraman Roger Ferderer, dünyaca ünlü ABD’li aktör Robert de Niro’yla telefonda. Görüntülü arama yapıyorlar. Federer’in bir projesi var: İsviçre’de geçen bir Hollywood filmi çekmek. Niro’ya terasından gözüken manzarayı gösteriyor. Karşıda Toblerone çikolatalarının piramit şekline ilham olan Matterhorn Dağı’nın ucu sivri, karlı zirvesi... Manzara iyi hoş ama De Niro’yu etkilemiyor. Derken ekranda kare kare İsviçre akmaya başlıyor: Lugano’nun turkuvaz gölü... Heidi’nin koşturduğu yemyeşil çayırlar... Zümrüt ormanlar... Luzern’in göle yansıyan aksinden yayılan buram buram huzur... Ardından görüntü Cenevre’ye gelip bir an duruyor. Şehrin ikonik fıskiyesi Jet d’Eaux’nun suları günbatımında edalı edalı aşağı süzülürken, aslında 200 kilometrelik bir tazyikle göğe fışkırdığını hiç çaktırmıyor. Fıskiye de tıpkı İsviçre gibi, gücünü insanın gözüne sokmadan zarif bir sessizlikle yaşıyor. Bu zengin şehri kuran onu altın suyuna bandırmayı da unutmamış. Güneş batarken yer, gök, su, hepsi 24 ayar.
Federer, benim her gördüğümde eridiğim bu görüntülerin De Niro’yu da etkileyeceğine emin. Ancak yanılıyor. “Unut bunu Roger. Film falan yapamayız.” Federer sayı yapamadan oyunu vermiş gibi şaşkın. De Niro açıklıyor: “Her şey fazla mükemmel. Drama yok. Aksiyon yok.” Federer son bir gayret asılıyor. Önce elindeki raketle topa vurup görünmeyen bir camı indiriyor. Şangırtının sadece sesini duyuyoruz ama “hanım evladı değiliz, biz İsviçreliler de aksiyondan anlarız” mesajını net alıyoruz. (Ee, tabii Federer bu. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi tenisçilerinden, attığı servisin hızı 230 km’yi buluyor. Affetmiyor yani. Üstüne üstlük, öyle bir efendilik ve centilmenlik sembolü ki tenis sevmeseniz de Federer için sevgi pıtırcığına dönersiniz... Fiziği artist gibi, ama artistliği yok. 4 anadil konuşuyor, 4 çocuk babası. Dünya kadınlarının gözbebeği. Buna rağmen, ne havaya giriyor ne de hava atıyor. Kısaca Mr. Mükemmel. Şahsen tanıdım, falsosunu aradım, tek bir tane bulamadım.)
NEREDE KALMIŞTIK?
Ekrana doğa zengini, yeşil düşkünü, çevre koruma deyince tüm vatandaşların polis kesildiği İsviçre’nin aksiyon görüntüleri akıyor. Alpler’de kayak, yamaç paraşütü ve... Aksiyon bitti. Ben olsam başka şeylerden de bahsederdim: Mesela 1939’dan beri her sene Cenevre Gölü’nde düzenlenen Bol d’Or Mirabaud isimli, dünyanın en önemli göl yelkeni regattasını atlamazdım. 123 km’lik parkurda, masmavi suların üstünde kuğu gibi süzülen, ama aslında kıyasıya çekişen 500 yelkenli de bir nevi aksiyon değil midir?.. Peki, Chateau d’Oex de 1999’dan beri her sene ocak ayında yapılan, 80 günde devri âlem misali gökyüzünü gökkuşağı renkleriyle süsleyen sıcak hava balon festivali sayılmaz mı?.. Dünyanın en büyük bilim merkezi olan CERN’de Cenevre’nin 100 metre altından giden 27 kilometrelik bir tünelde atom parçacıklarını çarpıştırıp büyük patlamayı modelleyen bilim insanlarının yaşattığı aksiyon pas geçilir mi? (Gerçi kimse olayı göremedi. Altta kıyamet koparken, biz yerin üstünde, işimize gücümüze gittik.)
Benim aklıma gelen aksiyon da bu kadar. İşte bu yüzden De Niro İsviçre filmi çekmiyor. Çünkü trajedi, drama, mafya, her gün insanı yiyip bitiren kriz ortamı, yalan dolan, ahlaksızlık, günlük değişen kararlar, bir gün verilip öteki gün bozulan sözler veya sözleşmeler yok. Rant, derin devlet gibi kavramlara yabancılar. Haliyle De Niro’nun oynamayı sevdiği tarz ilginç karakter bulmak mümkün değil. Devlet başkanı desen... Otobüs için sıra bekliyor... Bu filmi kim seyreder?
Gençlere özel film çekeyim dese... Onların en büyük korkularından biri “dışta, geride kalma hissi”. İsviçre’de bu yok. Gündemi bir gün değil, bir hafta, hatta bir ay takip etmezsen bir şey kaçırmıyorsun. Konular şu eksende: Bisiklet yollarının artırılması, ithal edilen malların çevreciliği, ağaçtan acilen kurtarılması gereken kediler, korna çalanlar...
Cenevre’ye geldiğim ilk yıllarda araba kullanırken, arkamdan korna çalan, “yürü be” diye el kol işareti yapan kimse yoktu. “Havaya sakinleştirici püskürtüyor olabilirler mi?” diye düşünürdüm. Gerçi 20 sene sonra maalesef buraya da geldi korna modası. (Sevgili Niro, işte bu İsviçre için gerçek bir trajedi.)
Krizsiz ülkenin en ciddi krizi Covid oldu, afallattı ama devirmedi. Turiste ayrı, vatandaşa ayrı muamele yapmadı. Yaşa göre ayırmadı. Halk sisteme güvendi. İsviçre’de pandemi var. Panik, drama yok. Yani De Niro’nun beklediği aksiyon burada yok. O yüzden bence De Niro haklı. Onun ihtiyacı olan ülke İsviçre değil, Türkiye. Dram, heyecan, kaos, aksiyon... Hepsi ve fazlası var. Hazır tüm Türkiye evde kalakalmışken, turizm çalışanlarının ağızları bantlı, aşıları tamken ve turistlere her şey mubahken, bence bu dram diyarını kaçırmasın!..
İsviçre turizm spotu “Dramadan uzak bir tatil arayışındakiler için!” sloganıyla bitiyor. Türkiye’ninki “Türkler ortada yokken Türkiye’yi serbestçe keşfedin!” olmaz mı? Olur... Sloganı bile dram.
asliaysev1@gmail.com