İsveç’ten korona günlüğü...

Stockholm’deki reklam tabelalarında ellerin 30 saniye boyunca yıkanması uyarısı yapılıyor.

cumhuriyet.com.tr

OSMAN İKİZ 

25 ŞUBAT...

Dagens Nyheter gazetesi, bir pandemiyle boğuşmak zorunda kalınabileceğini yazdı. Nedense kaygı verici gelişme sokağa yansımıyor. İsveçliler sanki dokunulmazlık zırhına bürünmüş gibi davranıyor. İsveç radyosu geçen hafta hastanelerde sağlık malzemelerinin yeterli olmadığını bildirmişti. Kimse haberin üzerinde durmadı bile. İsveçliler koronavirüsün İsveç’e gelmek için vize isteyeceğini mi düşünüyorlar acaba? Başkalarına acıma alışkanlığı belki. Kafeler, barlar, restoranlar da dolu. Oysa Çin’den, İtalya’dan dönenler var. Bazıları evlerinde, bazıları hastanede karantinada. Çok tedirginim. Stockholm’ün üzerine çöken kara bulutlar da içimi iyice daralttı.  

28 ŞUBAT...

Sol Parti’nin sağlık konusundaki sözcüsüne göre, Stockholm’deki hastaneler korona salgınına hazırlıklı değil. Hiç şaşırmadım. Doktor ve hemşire sıkıntısı çekiliyor. Yıllardır gazetelerde yazılıyor ama kimsenin sorunu çözmeye niyeti yok. İnanılır gibi değil ama, Avrupa’da hastanelerdeki yatak sayısı bakımından İsveç en kötü durumda. 1000 kişiye 2.2 yatak düşüyor. OECD istatistiklerine göre yatak sayısı artan iki ülke Türkiye ve Güney Kore. Salgın İsveç’e sirayet ederse zor günler yaşayacağız. 

2 MART...

Hasta sayısının 15 olduğu açıklandı. Virüs taşıyanların sayısını bilmiyoruz. Başbakana göre salgın baş gösterirse hükümet her türlü önlemi almaya hazır ama, gazeteler ülke genelinde 527 yoğun bakım yatağının yetmeyeceğini yazıyor. Ordunun elinde sahra hastanesi kalmamış. Ölümleri düşünmek bile istemiyorum. Bütün sistem ekonomik kârlılığa göre düzenlendiğinden insan unutuldu. Korona yaşlılar için öldürücü olabiliyormuş. Risk grubunda olduğum yolundaki iyi niyetli hatırlatmalara da içerlemeye başladım. Gene de hastaneye düşmemeli. Hâlâ öğleden sonraları kafeye gitmeyi sürdürüyorum. Herkes sokakta.

6 MART...

Evde ya da hastanede karantinaya alınanların sayısı 94’e çıktı. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü yetkilisi, hastaların çoğunun İtalya’ya seyahat eden ya da seyahat edenlerle temasta bulunanlar olduğunu açıkladı. Seyahat çılgınlığının faturası pahalı olacağa benziyor. Kötü rastlantı. İsveç’te okullar kış tatilindeyken Kuzey İtalya’da salgın patladı. Kayak yapmaya gidenler virüs getirdi. Aynı uçakta seyahat edenleri, havaalanlarını düşününce kim bilir daha kaç kişi virüs taşıyor. Bu sayının artacağı kesin. Epidemi uzmanı, biraz daha artıp sonra azalır diyor ama panik yaratmamak için öyle konuşuyor olabilir. Kimse inandırıcı değil. Bundan sonra acı gerçekle yüz yüzeyiz.

11 MART...

10 gün önce 14 hasta vardı, bugün 354. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü risk alarmını en üst düzeye çıkardı. Başbakan ortalıkta görünmüyor. Gazetelerde başbakanın halka seslenmesi gerektiği yolunda yazılar çıkmaya başladı. Halk İtalya’dan gelen haberlere ve İsveç’te hasta sayısının hızlı tırmanışına rağmen umarsızlığını sürdürüyor. Bu dünyaya eğlenmek için gelmişler gibi bir halleri var. 7 Mart akşamı kapalı stadyumda yapılan Eurovision İsveç finalini 50 bine yakın kişi izledi. Televizyonda yayımlanan yarışmaya bir ara gözüm takıldı. Tiksinme duygusuna kapıldım. İnsanlığı tehdit eden pandemiyle yüz yüzeyken böyle bir geceye izin verilmesini akıldışı buldum.

13 MART...

Bugün kafeye gitmedim. Öğleden sonra güneş yüzünü gösterince kanal kıyısında biraz yürüdüm. Bu arada marketlerden büyük torbalarla çıkanlar dikkatimi çekti. Televizyonda da halkın tuvalet kâğıdı, un, şeker, tuz, makarna stokladığı haberi verildi. Hükümet, 500 kişiden fazla katılımla yapılacak büyük toplantıları yasakladı. Sanki 500 kişi azmış gibi. Hastaneler ve yaşlı bakım evlerine ziyaretler de yasaklandı. Kriz bütçesi olarak 800 milyar kron ayrıldı. Evden çalışabileceklerin işyerlerine gelmemeleri istendi. Dagens Nyheter’in başyazarı Peter Wolodarski bugün başbakanı hedef alan zehir zemberek bir yazı yazdı. Yazara göre İsveç krize hazır değil. Kriz dönemlerinde halka liderin seslenmesi gerektiğini belirten yazar, başbakana, bürokratları geri çekip ortaya çıkmasını tavsiye etti. İsveçli politikacılara güvenimi tümden yitirdim.

17 MART...

Bugün Kral konuştu. Tabii ki hazırlanan konuşmayı okudu ama hiç değilse ellerimizi nasıl yıkayacağımızı anlatmadı. Dayanışmadan, içimizdeki iyi insanı göstermenin zamanı geldiğinden, moralleri yüksek tutmamız gerektiğinden söz etti. Ölenlerin sayısı sekize çıkınca karamsarlık bulutları da toplumu sarmaya başlamıştı. Neyse, nihayet lise ve yüksekokulların kapatılmasına karar verilebildi. İlkokullar ve çocuk yuvaları hâlâ açık. Hastanelerin durumuyla ilgili haberler hep karamsar. Sağlık malzemesi sıkıntısı çekiliyormuş. En korkulan şey de sağlık personelinin virüs kapması. Şimdiden onlarcası karantinada. Bu arada kriz önlemlerinin bazıları devlet sırrı kapsamına alındığından açıklanmıyor. Önümüzdeki günlerin çok zor geçeceği belli.

19 MART...

Can kaybı dün 10’a çıktı. Bakım altındakiler de 1300’e yaklaştı. Bu sabah gazetelere bakınca ürperdim. Hafta sonunda hastaneye kaldırılması gerekenlerin çok olacağından söz ediliyordu. Stockholm bölgesinde hastanelerin yönetimi NATO sistemine göre yeniden düzenlenmiş. Hastane yöneticisi, 10 gün sonra hasta sayısının azalmaya başlayacağı görüşünde. Umarım tahmini doğru çıkar. Bir haftadır evdeyim. Kalabalıklardan uzak, park ve kanal boyunda biraz yürüyorum. Eve kapanmak sorun değil. Sorun endişe içinde yaşamak... l STOCKHOLM