İstanbul’un sessiz tarihçileri! (27.05.2020)
Ağaçlardan, evet ağaçlardan söz ediyorum; tarih boyunca çeşitli inançla-rın kutsallaştırdığı, çevremize güzellikler kattığı için baş tacı ettiğimiz var-lıklardan… Volkan Yalazay, Eski İstanbullu Ağaçlar (İstanbul’un Anıtsal Ağaçlar) başlıklı çalışmasıyla İstanbullu ağaçların bir başka tutkunu Çelik Gülersoy’un izinden gidiyor.
Yücel Çağlar
“Çelik Gülersoy’u
anısına saygıyla”
Volkan Yalazay, Eski İstanbullu
Ağaçlar (İstanbul’un Anıtsal Ağaçlar) başlıklı çalışmasıyla İstanbullu
ağaçların bir başka tutkunu Çelik Gülersoy’un izinden gidiyor. Yalazay ne bir
bitki bilimci ne bir orman mühendisi; özverili bir gönüllü ağaç uzmanı. Eski
İstanbullu Ağaçlar, akıl almaz bir özveri ve emek ürünü.
Son derece yetkin yüzlerce
tarihsel ve güncel fotoğraf ve desen, düşün ve yazın insanlarından alıntılarla
bezenmiş; büyük boy (22x28 cm), kuşe kâğıda basılıp ciltlenmiş.
Ağaçlar, özellikle de “anıtsal”
sayılan ağaçlar evrenine ilişkin onlarca sayfa açıklama; yerli, yabancı
yayınlardan oluşan varsıl bir kaynakça; Latince, Türkçe, yanı sıra, yerel adlarıyla
tanıştırılan yerli ve yabancı 24 cinsten 340’ü fotoğraflı 400 dolayında
“anıtsal” ağacın tarihsel, kültürel, öyküsel geçmişlerine; yaşları, boyutları,
ağaç bilimsel özellikleri, yersel konumları ve günümüzdeki durumlarına ilişkin
ayrıntılı bilgi içeriyor. Farkındalık yaratıcı, dostluk kurdurucu, meraklandırıcı
bir anlatım.
ÇINARLAR... ÇINARLAR... ÇINARLAR...
Nâzım’ın, ünlü şiirlerinden “Vasiyet”i anımsarsınız: “tepemde
bir de çınar olursa / taş maş da istemez hani...” der. Nâzım’ın
çınarı, mezar taşı olarak yeğlemesi nedensiz değil kuşkusuz: Tüm görkemliliğine
karşın bilge ama son derece de alçakgönüllü ağaçlardır çınarlar.
Ormancı ozan, Türkçe sevdalısı
Kerim Yund yıllarca önce önermişti: “İstanbul’un bir bitki ile temsili icap
etse, bu ya bir çınar ağacı, yahut bir çınar yaprağı olmalıdır.”
Yalazay da bu öneriyi
benimseyenlerden olmalı ki yapıtının “Çınar Hazretleri” başlıklı bölümüne tam
142 sayfa ayırmış; haksız mı sizce? Bu gerçekliklere karşın ilgili kurumların
kentsel, özellikle de kırsal yerleşmelerdeki ağaçlandırma çabalarında çınarlara
gerektiğince yer vermemesini anlamak zor.
Eski İstanbullu Ağaçlar, artık
çokça örneğini görebileceğiniz türden yalnızca bir ağaç güzellemesi değil; bir
“İstanbul Tarihi” kitabı. İstanbul’un neredeyse hırsla silinmesine çalışılan,
ne yazık ki yeterince bilinmeyen güzelim insanlık tarihini de bize anımsatan
bir tarih kitabı!
Ağaçlar, sessiz tarihçilerdir
çünkü. Üstelik, tarihçilikleri, yalnızca ekolojik koşullardaki değişmeleri
yansıtmakla da sınırlı değildir: Ağaçlar bizlere toplumun değişik kesimlerinin
kültürel, yanı sıra, davranışsal tarihlerini de anlatırlar.
BİR KENTİN KİMLİĞİ
Yalnızca tarihsel geçmişi,
ekonomisi, yapıları, çeşitli büyüklükleri, dahası egemen kültürü bile
oluşturmuyor; ne yazık ki çoğunlukla öyle sanılıyor. Bugünün orta yaşlıları bile
kendisini, daha açık bir söyleyişle; tarihini, hüzünlerini, sevinçlerini,
aşklarını, kavgalarını bulamıyorsa eğer, İstanbul kimliğini artık tümüyle
yitirmiştir.
Yusuf Nalkesen’in ünlü Hicaz
şarkısını daha bir içten söylüyor olmalısınız: “Gölgesinde mevsimler boyu
oturduğumuz / Hep el ele vererek hayaller kurduğumuz / Kimi üzgün,
kimi gün neşeyle dolduğumuz / O ağacın altını şimdi anıyor musun?”
Volkan Yalazay’ın Eski İstanbullu
Ağaçlar (İstanbul’un Anıtsal Ağaçlar) adıyla yayımlanan çalışmasının bu şarkıyı
sizin için de daha anlamlı kılacağını düşünüyorum.
Bitirirken gerçekten de büyük özverilere katlanan Volkan Yalazay’ın yanı sıra son derece kısıtlı olanaklarıyla Eski İstanbullu Ağaçlar gibi bir kitabı yayımlayan Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği’ni, emek veren gönüllülerini kutluyorum.
kirsalcevreormancilik@yahoo.com
http://www.kirsalcevre.org.tr/KC/KCdoc.php?page=haber&doc=497
Eski İstanbullu Ağaçlar / Volkan
Yalazay / Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Yay. / 474 s.