‘İstanbul’un balkonu’nun derdi uyuşturucu çeteleri
Gülsuyu'nda oturanlar, uyuşturucudan şikâyetçi, kentsel dönüşümden ise çok endişeli.
SİBEL BAHÇETEPEBen Gülsuyu’nda büyüdüm... Çocukluğumun büyük bölümünün geçtiği semt, 1990’lı yıllara kadar doğru dürüst yolları bile olmayan, suyun tankerle girdiği mahalleydi. Günümüzde gerek Prens Adaları olarak bilinen Büyükada, Heybeli, Burgaz, Kınalı, Sedef, Tavşan, Yassıada gibi muhteşem manzarası, gerek şehrin merkezine yakınlığı birçok çevrenin işhatını kabartıyor.
Uyuşturucuya karşı yapılan protesto yürüyüşü sırasında vurularak öldürülen Hasan Ferit Gedik cinayeti sonrasında adını daha sık duyduğumuz Maltepe ilçesindeki Gülsuyu Mahallesi, çoğunlukla Anadolu’dan gelen ve Alevi yurttaşların yoğun olarak yaşadığı bir yer.
Geçmişe yolculuk
Gülsuyu’nda yaşanan son durumu görmek için arkadaşım Can Erok ile yola çıkıyoruz. E5’ten bu mahalleye girdiğimizde, Can’ın ilk tepkisi “Buranın manzarası harikaymış” oluyor ve denklanşöre basmaya başlıyor. Gecekondular arasında rahatlıkla görülen Adalar manzarası bir taraftan bizi etkilemeye devam ederken; diğer taraftan sokaklarda oynayan çocuklar ve mahallenin birbiri ile olan samimi ilişkisi eklenince, bir anda 80’li yıllardaki İstanbul’a gidiyoruz.
Daha sonra mahalleyi dolaşmaya başlıyoruz. Gecekonduların duvarlarında “Özgecan’ı unutma”, “Hasan Ferit Gedik onurumuzdur”, “Kobani direniyor”, “Cizre, Silopi, Sur’a sessiz kalma” yazıları ve İbrahim Kaypakkaya, Mahir Çayan, Yılmaz Güney’in fotoğraflarını görüyoruz. Mahalledeki gezimizin ardından, sorunların ne olduğunu anlamak için Nurettin Sözen Parkı’nda mahalleli ve esnaflar ile bir araya geliyoruz.
Depremle değişti
İlk sözü Gülensu Gülsuyu Güzelleştirme Derneği Başkanı Ali Şengül alıyor. Mahallenin, 1950’lerden itibaren Anadolu’dan yoğun göç aldığını söyleyen Şengül, 1999 Marmara depremi sonrasında ise sermayenin buraya göz diktiğini vurguluyor:
“Kentsel dönüşüm olayı da deprem sonrası, deprem bahane edilerek “Zayıf binalar var, çürük, yıkılmalı” denilerek gündeme geliyor. Oysa, depremde burada bir gecekondu zarar görmedi... Bütün bunlar, mahallenin kentsel dönüşüm kapsamına alınıp yıkılması için birer gerekçeydi. Kentsel dönüşümdeki tüm uygulamalar biz yoksullara hiçbir zaman hayır getirmedi. Burada TOKİ yok, biz izin vermedik, vermeyiz de...”
Mahalleli Yasemin Çelik ise kentsel dönüşüm ile ilgili çekincelerinin bulunduğunu söylüyor ve ekliyor: “Benim tapum yok. Benim gibi yüzde 30’u mahallenin tapusuz. Ama vergimizi, elektriğimizi, suyumuzun faturasını her şeyi ödüyoruz. Önce bu halledilmeli. ”
‘13 Yaşında satıcı’
“Çete meselesi, aslında kentsel dönüşüm meselesi ile birlikte hortlamış meseledir” diyerek konuşmasına başlayan Gülsuyu- Gülensu Dayanışma ve Yaşam Merkezi (GÜLDAM) Başkanı Yücel Demir ise şunları söylüyor: “80’li yıllardan bu yana mahallede bir uyuşturucu trafiği var, bu biliniyordu. Kentsel dönüşüm meselesinin zikredilmesi ile mahallede çete faaliyetleri hız kazandı. Mobese kameralarının altında uyuşturucu satıcıları rahatlıkla çalışıyor. Mahallelinin çok kez şikâyeti olmasına rağmen bizzaz Emniyet müdürü ile 20’ye yakın esnaf görüşmesine karşın önlem alınmadı. Hiçbir şey değişmedi, bu işin çatışmaya dönmesinin nedeni çok açık ve net; mahallenin bu işlere müsade etmek istememesinden kaynaklanıyor. Mahallelinin çocukları kullanılıyor, insanlar ses çıkarmaz, susar diye... 13 yaşında bile uyuşturucu satanları biliyorum, cezaevine girenleri de... Buralarda bu faaliyetler yapılarak mahalleyi itibarsızlaştırmak istiyorlar.”
‘Binalara bakılmadı’
Gülsuyu’nda market işleten Tuncay Şahin de şunlardan yakınıyor: “Otobüs seferlerinin sık olmaması, bir tek anaokulunun olmaması gibi sorunlarımız var.”
İbrahim Bilgili de şunları söylüyor:
“Gülsuyu ve Gülensu’da 32 bine yakın insan yaşıyor. Site olursa tek katlı yapılar 5-10 katlı olacak ve nüfus da doğal olarak artacak. Şu anda bile yetmeyen okul, sağlık kurumları o zaman hiç yetmeyecek. Komşuluk ilişkileri, dayanışma bitecek.”