İstanbul'da 'Yes treasure'

"'Şimdiki hayalim mutlu ve insanca yaşamaktır' diyor içlerinden biri. 'Dağaçar Bey' Abdullah ise 'Altın değil tozun içinde yaşıyoruz ve bu tozdan faydalanıyoruz biz' diyor. Türkiye'nin farklı dinamiklerini bir araya getiren oyunda geldikleri köylerinde yaşamın çok daha zor ve çalışacak iş olmadığını söyleyen 'Dağaçar Bey'lerimiz, İstanbul'da bu işi yapmalarının nedenlerinden birini 'Bu işte emir veren yok, patron yok' diyerek açıklıyorlar. Kaybedecek hiçbir şeylerinin olmadığını vurgularken, bir gün bu da olmazsa, buradan da çeker gideriz diyorlar."

cumhuriyet.com.tr

Rimini Protokol, Türkiye'de güzel işler çıkartmaya devam ediyor. Garajistanbul'un ev sahipliğinde ve İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansı'nın katkılarıyla gerçekleştirilen "İstanpoli" projesi kapsamında sahnelenen "Dağaçar Bey ve Çöpün Altın Tektoniği" adlı oyun 15, 16 ve 17 Ekim tarihlerinde seyirciyle buluştu. Yönetmenliğini Helgard Haug ve Daniel Wetzel'in yaptığı oyunda ‘İstanbul’un taşı toprağı altın’ diyerek elinde çekçeği, bu altından az da olsa payını alabilmek için yola koyulan Dağaçar Bey'in her gece sayısız genç adamla İstanbul’un sokaklarına akın edercesine, yerlerden ve dükkan önlerinden başkalarının atıklarını toplayarak kendileri ve Doğu Anadolu’daki aileleri için bu çöpleri ufak miktarlarda da olsa paraya çevirmeleri konu ediliyor. Haug ve Wetzel de onlara şehir içindeki bu yolculuklarında eşlik ederek, dünya piyasasında bakırın, demirin, altının fiyatlarına göre değişen çöp piyasasına olan bu mikroskobik bakış açısını paylaşıyorlar. Hayatta kalma stratejileri ile kırılgan zeminin hassas hareketlerini göz önünde bulunduran yönetmenler, Deprem Gözlem Merkezi’ni ve jeologları oyuna dahil ediyorlar.

 

Katı atık toplayıcıları Abdullah Dağaçar, Aziz İdikurt, Bayram Renklihava, Mithat İçten ve Karagöz sanatçısı Hasan Hüseyin Karabağ'ın rol aldığı oyunda 'Apo', Aziz, Bayram ve Mithat kendi yaşamlarını anlatırken Karabağ, bir çırpıda kuruverdiği perdesinin ardından Karagöz karakterleriyle onlara eşlik ediyor. Üçü Siverek'ten biri Mersin'den çocuk yaşta İstanbul'a gelen bu adamlar, yönetmen yardımcısı Pınar Başoğlu'nun da katılımıyla oynadıkları "fincan oyunu" ile İstanbul'un 7 tepesini temsil eden 7 fincanın altında altın arıyorlar. Pınar Başoğlu'nun İngilizce çevirileriyle yardımcı olduğu bu oyunda altını bulamayan Bayram, "no treasure" diye üzülürken, altını bulan taraf "yes treasure" diyerek seviniyor. Hayallerini dile getirirken "Şimdiki hayalim mutlu ve insanca yaşamaktır" diyor içlerinden biri. 'Dağaçar Bey' Abdullah ise "Altın değil tozun içinde yaşıyoruz ve bu tozdan faydalanıyoruz biz" diyor. Türkiye'nin farklı dinamiklerini bir araya getiren oyunda geldikleri köylerinde yaşamın çok daha zor ve çalışacak iş olmadığını söyleyen "Dağaçar Bey"lerimiz, İstanbul'da bu işi yapmalarının nedenlerinden birini "Bu işte emir veren yok, patron yok" diyerek açıklıyorlar. Kaybedecek hiçbir şeylerinin olmadığını vurgularken, bir gün bu da olmazsa, buradan da çeker gideriz diyorlar.

Oyun sonrasında yönetmen Helgard Haug, ekiple mart ayında tanıştıklarını, başta dertlerini anlatmak için zorlandıklarını, yakınlaşmanın ve aradaki boşlukları doldurmanın zor olduğunu söylüyor. Çalışmalarını prova havasından çok masa başında sohbet şeklinde sürdürdüklerini, soru-cevaplarla gazeteci gibi çalıştıklarını da ekliyor. Daniel Wetzel ise onların hayatlarına tiyatro aracılığı ile yakınlaşmaya çalıştıklarını, aradaki dil bariyerini aşmakta zorluk yaşadıklarını belirtti. Hasan Hüseyin Karabağ, çalışmalara sonradan dahil olduğunuancak özel merakı dolayısıyla onların yaşamları hakkında detaylı bilgi sahibi olduğunu, buna rağmen uyum aşamasında zorlandığını belirtirken ekibi bir arada tutmakta yönetmen yardımcısı Pınar Başoğlu'nun desteğinin çok büyük olduğunu vurguladı. Ülkenin dinamiklerini bir araya getiren bu oyunun, her gün yanıbaşıbaşımızdan geçip giden insanları mercek altına aldığını da ekliyor.

Bu iş sayesinde evini kuran, evlenip 3 çocuk büyüten Bayram Renklihava, "Oyunun kahramanı Dağaçar Bey" diyor Apo'yu tanıştırırken. "Biz bu tiyatro yüzünden mahvolduk. Eğitim süresinde Berlin'e gittiğimiz için piyasada hem 'Almancı' oldum, hem işlerim aksadı. Bu iş bitince nasıl devam edecek hayat bilemiyoruz. Biz tiyatro izlemeyi bırakın, tiyatronun ne olduğunu bilmeyen insanlardık, şimdi sahnedeyiz" dedi. Oyun sırasında rahat ve neredeyse profesyonel tavırları için gelen tebriklere de "Biz fazladan bir şey yapmadık, kendi hayatımızı bir de size anlattık, siz olsanız rahat olmaz mıydınız?" diyorlar.

"Dağaçar Bey ve Çöpün Altın Tektoniği" ile Rimini Protokol ve "Dağaçar Bey"lerimiz ilerleyen aylarda Ruhr 2010 Kulturhauptstadt Europas, Berlin HAU, Rotterdamse Schouwburg’a ve Utreht Stadschouwburg’a turne düzenleyecek.