İstanbul'da 'Sahnede İsyan'
İstanbul Müzik Festivali’nde Ufuk ve Bahar Dördüncü ikilisi, “Sahnede İsyan” başlığıyla konser verecek.
Orhun Atmış49. İstanbul Müzik Festivali tüm hızıyla sürüyor. Etkileyici mekânlarda konserlere imza atan festival, 1 Eylül’de Ufuk ve Bahar Dördüncü piyano ikilisini, Saint Benoît Fransız Lisesi’nin büyük avlusunda müzikseverlerle buluşturacak. “Sahnede İsyan” isimli iddialı bir başlıkla konser verecek ikilinin repertuvarında 20 ve 21. yüzyıl müzik dünyasının yenilikçi eserleri yer alıyor. İki isimle konser başlığını, repertuvarlarını ve “isyanlarını” konuştuk.
Repertuvarınızı nasıl belirliyorsunuz?
Uzun yıllardır, çağdaş müziğin gelişmesi ve dinleyicilerin bu müziği daha iyi tanımaları için çaba sarf ediyoruz. Bu yüzyılın müziğine, biz Ufuk ve Bahar Dördüncü olarak, programlarımızda yer vererek ayakta kalmasına destek olduğumuza inanıyoruz. Fransız ekolünden geldiğimiz için, 19. yüzyıl Fransız bestecilerinden Debussy, Ravel, Fauré, Poulenc gibi sayılı ve değerli besteciler de repertuvarımıza doğal olarak giriyor elbette. Ayrıca, çağdaş müzik dendiği zaman, şu an yaşayan bestecilerden bahsediyoruz, fakat bu listenin içine Bartok, Stravinsky, Schönberg, Webern, Berg, Şostakoviç, Prokofiev ve tabii ki unuttuklarımız, dahil değil. Bu son saydığımız bestecilerin eserleri, repertuvarımızın belirlenmesinde ağırlık taşıyor.
‘MÜZİKAL DEVRİM’
Çığır açan, risk içeren ve kalıpları kıran müzikler... Seslendireceğiniz Stravinsky ve Debussy eserlerinde öne çıkan unsurlar bunlar. Böyle tanımlanmalarının nedeni ne?
1912-1913 hem Debussy “Jeux” hem de Stravinsky’nin “Bahar Ayini” eserleri, o devir için çok avangardist olarak tanımlanıyor. Bu dönem sanat tarihinde kültürel devrim dönemi olarak görülüyor. Debussy, Stravinsky’nin Bahar Ayini’ni ilk duyduğunda çok etkileniyor. Sırf müzikal zenginliği değil, eserin yapısını oluşturan ritim, anlam, dramaturji ve enstrümantasyon, etkilenmesinde büyük yer alıyor. Daha sonra Debussy “Jeux” eseri ile birçok ritim, renk ve alışılmayan bir yapıt sunuyor. Böylece, bildiğimiz stilinden çıkıp yenilikler arama yolunu seçip risk alıyor. 1913 Bahar Ayini’nin ilk seslendirilişi ve sahnede balet Njinski’nin bu eser üstüne gerçekleştirdiği koreografi, fazlasıyla avangardist ve riskli oluyor. Ve bunun sonucu ne yazık ki skandalla bitiyor. Bu yüzden, “çığır açan, risk içeren, kalıpları kıran” unsurlarla öne çıkıyor.
Konser başlığı da oldukça iddialı: “Sahnede İsyan.” Neye yönelik bir isyan bu?
İsyan: bestecilerin eserlerinin doğuş zamanı, sanat dalında kültürel evrim ve devrim, Fransa’da 1912-13. Debussy, Stravinsky ve Nijinski, hepsi ayrı ayrı, sanatta çağ atlama arzusunda olmalarına rağmen, aynı vizyona sahip olamıyorlar. Ama doğal olarak, sırayla her birinin yazarı olduğu, sezgilerin doğmuş olması, sanat ortamının bu farklı yenilikler ve çelişkiler arasında kendiliğinden bir görüş farklılığının oluştuğu bir dönem yaşıyorlar.
‘GÖRÜNTÜ ZİYAFETİ’
İzleyicileri nasıl bir konser bekliyor?
Aslında bu bir konser değil, bir vizüel dinleti! Bu dinletide Fabrice Aragno, arşivleri birleştiren bir görüntü ziyafeti sunacak. Amaç, müziği ve görüntüleri dolaylı olarak yapıştırmak değil, benzeri görülmemiş bir malzeme konseri elde etmek için, seslerin ve projeksiyonların orijinal bir karışımını elde ediyor.
Müzik dışında ilgi alanlarınız var mı?
İkimizin de müzik dışında ilgi alanları hayli geniş. Örneğin, şu anda yaşananlar, pandemi, ekoloji, göç ve kadın hakları ile ilgili konulara özellikle ilgi duyuyoruz. Sanırız gelecek yıllarda, belki de bu pandemiden dolayı, bu konularla ilgili aktif olarak derneklere girme arzumuz artabilir. Geçen sene Covid-19’dan dolayı, herkes gibi, evde de uzun bir süre zaman geçirdik. Kitaplarımız ve dinlediğimiz müzikler bizleri yalnız bırakmadı. Kitap kurduyduk, şimdi kitap canavarı olduk.