İstanbul Sözleşmesi'nin feshini hukukçular yorumladı
Türkiye, AKP’li Cumhurbaşkanı’nın imzası ile bir gecede İstanbul Sözleşmesi'nden ayrıldı. Karar, Resmi Gazetede yayımlandı. Türkiye, sözleşmeyi ilk imzalayan ve onaylayan ülkeydi. Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu ve Avukat Yelda Koçak, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilme kararını Cumhuriyet’e değerlendirdi.
Miray ÖzbilekAKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrıldığı kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Erdoğan'ın imzaladığı kararnamede, "3718 sayılı kararda "Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi"nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 3 üncü maddesi gereğince karar verilmiştir" ifadeleri yer aldı.
Psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türleriyle mücadeleyi kapsayan İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılmış ve 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girmişti. Türkiye, sözleşmenin ilk imzacısıydı.
PROF. DR. HABLEMİTOĞLU: “BU KARARI VERENLER MİLYONLARCA KADINI VE ERKEĞİ TEMSİL ETMİYOR”
Kararı değerlendiren Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, “Bu kararı verenler teorik olarak Türkiye’yi temsil ediyor olabilirler. Milyonlarca kadını ve erkeği temsil etmiyorlar. Uluslararası zeminde kendi itibarsızlıklarını ortaya koydular. Türkiye’de kadın hareketi siyasetin de, meclisin de, bu kararları alanların da ilerisinde. Çok sevinmesinler…” dedi.
Kararın dünyada nasıl yankı bulacağına değinen Hablemitoğlu, “Benzer girişimler AB üyesi ve kilisenin baskısı altındaki muhafazakar aşırı sağ hükümetlerin de gündeminde. O yüzden benzer bir çizgide iç siyasete ve sözleşmeye karşı yüzde 8’lik bir kesimi mutlu etmek için alınan seçim çırpınışlarına fayda sağlaması için alınmış saçma sapan bir karar” sözlerini kullandı.
“BU KARARLA, KADINLARIN İNSANCA YAŞAMA HAKKI GASP EDİLDİ”
“Bu kararla kadınların Türkiye’de özgür ve insanca yaşamalarını sağlayabilecek tek önemli politika uygulama belgesi alınmış, gasp edilmiştir” diyen Hablemitoğlu, “Türkiye’de bir kesim var, köhne, cinsiyetçi, geçmiş yüzyılın değerlerine sıkı sıkıya bağlı onların oyları için. Bazı yaşlı ve mutsuz erkekleri mutlu etmek için alınmıştır bu karar” ifadelerini kullandı.
Hablemitoğlu, İstanbul Sözleşmesi’nin önemini de şu şekilde özetledi:
“İstanbul Sözleşmesi temel hak ve özgürlükler bağlamında anayasal üstünlüğü olan bir norm oluşturmaya zemin ve kapsam hazırlıyor. Sözleşme kadınları, çocukları ve bütün şiddet mağduru hanehalkı üyelerini şiddetin her türünden korumak ve şiddeti önlemek için oluşturuldu. Temelde kadınları güçlendirme, koruma, şiddeti cezalandırma ve soruşturmaya dair yasal, kurumsal ve sosyal koşulları belirliyor. Bunlara ilişkin tüm düzenleme, uygulama, politika ve yükümlülükleri içeren içeren değerli bir politika belgesi.
AV. KOÇAK: “TEK BİR KİŞİNİN KARARI, KADINLARIN HAYATINA MAL OLACAK”
Türkiye’nin, AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imzasıyla İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılma kararını değerlendiren Avukat Yelda Koçak, “Tek bir kişinin Anayasa madde 90 ve madde 104’e rağmen, Meclis’i yok sayıp aldığı bu karar maalesef kadınların hayatına mal olacak. Sözleşme yürürlükteyken ve zorla da olsa uygulatma mücadelesi verirken bile kadınların öldürüldüğü ülkede sözleşmeden çekilip, katillere kadınları koruyan sözleşmeden çekildik mesajı en başta kadınların LGBTİQ+ ların hayatına mal olacak, daha fazla şiddet mağduru olmalarına sebep olacaktır” dedi.
Kararın, dünyada insan haklarına değer verenler arasında üzüntü ile karşılanacağını belirten Koçak, “Bu karar, tüm dünyaya ‘biz insan haklarını temel alan perspektiften uzaklaşıyoruz’ mesajıdır. Özellikle Avrupa’da başını katolik kilisesinin çektiği muhafazakar sağ söylem savunucuları tarafından bu çekilme sevinçle karşılanacaktır” sözlerini kullandı.
“AKP, SEÇİMLER YAKLAŞTIKÇA ŞİDDETE BAŞVURUYOR”
Kararın “neden şimdi” verildiğine değinen Koçak, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme de, HDP’ye kapatılma davası açılması da, Gezi Parkı’nın İBB’den alınması da, Merkez Bankası başkanının görevden alınması da, hepsi bir biri ile bağlantılı hamleler. Bunlar, iktidarın daha faşizan ve daha sert bir iklimde seçim çalışmaları yürütmek istediğinin açık işareti. Seçimler yaklaştıkça ya da pazarlık konusu yapıldıkça AKP’nin şiddete, zora başvurduğunu daha önce de gördük. Aynı şeyi yapıp, seçim ittifakını güçlendirip, yeni ittifak ortakları alıyor yanına. Saadet partisi ile ittifak görüşmelerinin pazarlık konusunun İstanbul Sözleşmesi olduğunu görmüştük bir kaç ay önce” ifadelerini kullandı.
“SÖZLEŞME, KADINLARIN, KIZ ÇOCUKLARININ CAN SİMİDİYDİ”
Avukat Yelda Koçak, İstanbul Sözleşmesi’nin önemini ve kapsamını da şu şekilde anlattı:
“İstanbul sözleşmesi kadına yönelik her türlü şiddetle mücadelede bugüne kadar yapılmış en iyi normatif düzenlemedir. Taraf devletlere kadına yönelik şiddetle mücadelede görevler yükler, alınması gereken önlemleri, kadınları nasıl koruyacaklarını, cezalandırma sürecinde temel alınacak ilkeleri ve telafi etme süreçlerini anlatır. Sözleşme, taraf devletin tüm kamu kurum kuruluşlarına, hatta özel sektöre bile kadına yönelik şiddetle mücadelede görev ve sorumluluk yükler. Şiddetin kaynağının toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve bu eşitsizliğin kadınlar aleyhine derinleşmesi olduğunu söyleyen sözleşme toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının da altını çizer. Kısacası İstanbul sözleşmesi kadınların, kız çocuklarının, LGBTİQ+ ların can simidiydi.”