İstanbul, Bursa ve Gaziantep'te Panorama Müzesi
Panorama Müzesi’ni bir görsel şölen, içine her tür teknik ve sanatsal ekip ve ekipmanla desteklenmiş bir büyük sergi gibi düşünmek lazım.
Fatih TürkmenoğluSon yıllarda adlarını sıkça duymaya başladık, aslında hayatımıza yeni giren bir terim: Panorama Müzesi. Bilmezdim; öğrendim ve ziyaret ettim. Sadece Panorama Müzesi gezisi yazdım sizin için bu hafta. Hem de üç ayrı şehirde. Gaziantep ve Bursa’daki müzeleri daha açılmadan, İstanbul’dakini de açıldıktan epey sonra görebildim. Bu yeni müzecilik/sergicilik şekline hayran kaldım.
Aslında “müze” demek pek de doğru değil belki de. Panorama Müzesi’ni bir görsel şölen, içine her tür teknik ve sanatsal ekip ve ekipmanla desteklenmiş bir büyük sergi gibi düşünmek lazım. Ben ne demek olduğunu bile bilmiyordum. Ne yurt içinde ne de yurt dışında, bir tane bile Panorama Müzesi ziyaret etmemiştim. Boydan boya bir resim, 360 derece devam eden bir tablo için bu kadar kıyamet neden kopuyor, açıkçası merak dahi etmiyordum. Evet, yunanca “pan” ve “horama” kelimelerinden oluşan bir tamlama; “bütün görünüm” anlamında kullanılıyor da, eee kocaman bir resim görsem ne olacak, diyordum.
İlk Panorama Müzesi ziyaretim, Gaziantep’te gerçekleşti. Bu yaşımda, bunca yıllık gezgin, gazeteci halimle, neredeyse küçük dilimi yutuyordum. Aklım başımdan gitti, gözlerim yuvalarından oynadı. Yıllardır hayal ettiğim herşey, buradaydı. Hani Berkun Oya’nın oyunlarını seyrederken nasıl bir zevk alıyorsam, aynı şekilde kendimden geçtim. Görsel, işitsel, duygusal, felsefi bir doyum, mühendislik harikası bir zeka ve titiz zamanlama uzmanlığıyla birleşmişti. Bir yudumda alınan müthiş lezzetli bir içecek, bir kaşık çok özel bir yemek gibi, unutlmayacak bir görsel - işitsel – felsefi tattı.
ANTEP SAVUNMASININ HER ANI TABLODA VAR
Antep, tam 11 ay boyunca düşman kuvvetlerine karşı çok çetin bir savunma verdi. Ne kahramanlar canlarını hiçe saydı. Vatan toprağı, 25 Aralık günü, büyük zorluklarla kurtarıldı. Şehir, “Gazi” ismini, bu şanlı savunma sonrası kazandı.
25 Aralık Gaziantep Savunması ve Kahramanlık Panoraması ve Müzesi, şehrin düşman işgalinden kurtuluşunun 99. Yılında ziyarete açıldı. İnanılmaz bir tablo, bu çok özel anı ölümsüzleştirdi.
Müze’nin ayağa kalkması, yıllar süren zorlu bir çabanın sonucu gerçekleşmiş. Panoramik resim konusunda uzman Rus ressam Aleksandır Samsonov, oğlu ve yardımcı bir ekiple uzun süre Gaziantep’te kalmış. Oluşturulan danışma kurulu, tarihçiler, bilim adamları, siyaset uzmanları, her bir detayı ince ince planlamışlar. Dünyadaki bütün iyi örnekleri gezmişler. Öylesine özel bir tarihe, öylesine büyük bir kahramanlığa yakışır, eşi benzeri bulunmayan bir eser bırakmak için gece gündüz çalışmışlar.
14 tablo, 3 tane diorama ve devasa bir panoramik yağlı boya var panoroma alanında. Yağlı boya 13 metre yüksekliğinde, 120 metre uzunluğunda. Ses ve ışık efektleri, ateş sesleri, bağırmalar, inlemelerle başka türlü bir ortam yaratılmış. Birebir o ana, oraya giriyorsunuz. Arka plandaki evler, çeşmeler, dağ, bayır da yüzde yüz gerçek. Adı sanı unutulmuş birçok insan ve olay, bu tabloda tekrar hatırlanmış. Ayrıca savaş kahramanları Tüfekçi Yusuf, Doktor Mecit Barlas, Nalbant Hasan Çavuş’un ailelerinin bağışladığı savaş yadigarı eşyalar da sergileniyor. Tüyleriniz diken diken oluyor, genzinize ne olduğunu bir türlü anlayamadığınız o şey, yine oturuyor.
BURSA FETİH MÜZESİ, DÜNYANIN EN BÜYÜĞÜ
Kader, bir hafta içinde ikinci ziyaret ettiğim şehir Bursa oldu. Bir kere bina mükemmel. O mükemmel binanın içinde de dünyanın en büyük panorama müzesini yapmışlar. Sonsuz bir kubbede, 1326 yılımnın nisan ayının bir gününü, bütün ayrıntıları ve duygusuyla, canlandırmışlar.
Bursa Fetih Müzesi Panorama 1326’nın ilk çalışmaları 2015 yılında başlamış. Dört yıl sonra da, ki böyle bir eser için inanılmaz kısa bir süre, açılışı gerçekleşmiş. Ayrıca bina olabildiğince yeşil, çevreci bir mimari anlayışla inşa edilmiş. Sular ziyan olmuyor, elektrik enerjisinin bir kısmını kendisi üretiyor.
6 Nisan 1326, Bursa’nın fethedildiği tarih. Uçsuz bucaksız gibi görünen bir kubbenin altında, çepeçevre bu günün öğle saatlerine ışınlanıyorsunuz. Mezarı Bursa’da bulunan altı Osmanlı padişahına itafen, altı direk üzerine inşa edilmiş bir mühendislik ve sanat harikası binanın içindesiniz bir kere. Sergi salonu kısmında 16 tane tablo var. Kayı Boyu’nuun Anadolu göçünden, son padişah 2. Murad’a kadarki dönemde yaşanan önemli olaylar resmedilmiş tablolarda. 2500 metrekare bir alana yayılmış panorama bölümünde pırıl pırıl bir gün sizi bekliyor.
Işık öyle doğru ayarlanmış ki, asla kendinizi bir kapalı alanda hissetmiyorsunuz. Neredeyse 700 yıl önceye gidip, Bursa Kalesi ve çevresini seyre koyuluyorsunuz. Fazlaca anlatıp hislerinize bir yön vermiş olmayayım. Bir dönemin içindesiniz kesinlikle; çıktığınız anda başınız dönüyor, hafif sersemliyor, kesinlikle biraz da pişman oluyorsunuz. Bu kadar anlatmakla yetineyim.
Çıkışta Diriliş Ertuğrul dizisinde giyilen kostümlerin ve kullanılan silahların sergilendiği alanı da ziyaret edeceksiniz. Bir de hatıra para aktivitesi burada da var. Gülleyi kendiniz indirerek, güne dair hatıranıza kavuşabilirsiniz. Osmanlı’nın ilk akçesinin birebir aynısı. Bir de İznik çinilerinin sergilendiği panolar bölümü var. İznik çiniciliğinin en nadide eserlerinin filizlendiği 15. Ve 16. Yüzyıl örnekleri sizi bekliyor. Sıklıkla mehter takımı, sema, kılıç kalkan ekibi gösterileri düzenlenecek müzede. Kılıç kalkan oyununa bir ince ayar, bir sanatsal dokunuş verilmesi lazım; o da ayrı konu. Turistler ve çocuklar korkuyorlar. Açıkçası ben de irkiliyorum. Neyse, konumuza geri döneyim, mükemmel ötesi bir müze, sergi alanı, ne derseniz deyin. Yılların gezgini, gezi yazarı, gazetecisi olarak hayran kaldım, gurur duydum.
İSTANBUL, PANORAMA 1453
Panorama Müzeleri içinde en eskisi, İstanbul’daki. Bir İstanbullu olarak şimdiye dek ziyaret etmediğimi üzülerek ve utanarak belirtirim.
Efendim, Panorama 1453, 2009 yılında açıldı. Yani neredeyse 13 sene önce. Burası, aslında dünyanın ilk tam panoramik müzesiymiş. Ne çok emek harcanmış, gidince anlıyorsunuz. Müzede, İstanbul’un fethi yeniden yaşanıyor adeta. Bir renk ve duygu cümbüşünün ortasında, ne yapacağınızı bilemez halde kalakalıyorsunuz.
Sekiz ayrı sanatçının üç yıldan uzun süre çalıştığı müzenin proje koordinatörlüğünü Haşim Vatandaş üstlenmiş. Büyük resimde tam 10 bin figür çizilmiş. Maket çalışmalarının hepsi 1/10 oranında yapılmış. Tabii neyin, nasıl yapılacağının kararının verilmesi, dönem araştırmasının sağlıklı olması için gösterilen çabaları falan düşününce, işin ne kadar büyük olabileceğini anlıyorum. Sırf kompğozisyonun nasıl olabileceğinin araştırması, bir yıldan uzun sürmüş. Kimbilir kaç kişilik uzman ekiple...
Yarım küreye yapılan resim, 2350 m2 büyüklüğünde bir alana yayılıyor. Her panorama müzesinde olduğu gibi, eliptik atmosfer, resmin ve minyatürlerin boyutlarının çok daha gerçek algılanmasını sağlıyor. Gördüğünüz tablo, 29 Mayıs 1453 sabahı. Hani meşhur Salı günü, “Salı sallanır” sözünün doğum günü. Osmanlı askerleri şehre giriyorlar. Resme havan topları, barutlar, fıçılar, kılıçlar, yay ve ok yerleştirilmiş. Tepedeki bulutlarda da Fatih’in siluetinin gizlendiği söyleniyor. Dikkatli bakanlar, bu ayrıntıyı da yakalayabiliyorlar.
Ayrıca, panorama salonunun dışındaki salonlarda, İstanbul’un kuşatması, fethi ve Fatih Sultan Mehmet’in hayatıyla ilgili detaylı bilgilerin olduğu sergiler de var. Çıkışta da Fatih’in tuğrası ve müzenin logosuyla hatıra para basmak mümkün.
Bu müzelere giriş, üç kuruş, beş para. Öğrenciler bedava, 65 yaş üstü bedava, yeni açılan Gaziantep’teki herkese bedava. Dünyadaki diğer yirmi örneğine, büyük paralar verilerek giriliyor. Bizimkiler onlardan daha iyi ve daha da önemlisi, bizim. Yani kısaca, bugün çokça milliyetçi hissettiğim bir gün; gidin, sevin, gururlanın.