İstanbul Barosu'ndan zehir zemberek açıklama
İstanbul Barosu, Soma'da hukukçulara yönelik saldırı ve işkenceyi çok sert bir açıklamayla kınadı.
cumhuriyet.com.tr
"Soma’da yaşananları ibretle izlemekteyiz. Dün de polis hukuksuzlukta yeni bir “destan(!)” yazmış, bir kısmı baromuz mensubu olan avukat meslektaşlarımıza hukuksuz ve vahşi bir saldırıda bulunmuş, gözaltı adı altında saldırı ve işkence gerçekleştirilmiş, meslektaşlarımız hukuksuz olarak ve insafsızca darp edilmiş, kelepçelenmiş ve yerlerde sürüklenmiştir. Bu yapılanların hiçbir hukuki ve insani izahı yoktur ve olamaz. Bu bir itibarsızlaştırma operasyonu ve gözdağıdır. Görülen odur ki Soma’da göçük altında kalan madenci şehitlerimiz değil, insanlık ve vicdandır. Üstelik olayda meslektaşlarımızın Soma’daki faciayla ilgili hukuki süreci izlemek ve ailelere destek vermek dışında bir fiili de yoktur ve anlaşılan odur ki bu durum iktidarı rahatsız etmektedir. Gerçekleşen saldırının, fiziki ve manevi cebirin görüntüleri ve resimleri hukuksuzluk tarihine geçecek yeni ve temizlenemez lekelerdir. Meslektaşlarımıza yapılan bu vahşi saldırıyı kınıyor ve hukuki hesabının (bugün olamasa bile ergeç) sorulacağını kamuoyuna beyan ediyoruz.
"Bu rejimin adı nedir?"
Soma’da bir anda türeyen “iknacıları” ve eli sopalı milisleri görmeyen iktidar söz konusu olan gazeteciler, avukatlar ve yurttaşlar olunca yeni “destanlar” (!) yazmaya soyunmaktadır. Nitekim acılı yurttaşların acısını yaşamasına dahi tahammül edemeyen iktidar acıya dayak, yasak, gaz, tazyikli su, toma ve gözaltı ile, yani gözdağı ile karşılık vermekte, on yaşındaki çocuğu gözaltına alma girişimleriyle tarihe geçecek yeni “kahramanlıklar” üretmekte, hukuka aykırı olarak ilçeye girişleri yasaklamakta, fiili bir sıkıyönetim uygulaması gerçekleştirmektedir. Sözde 12 Eylül ve darbelerle hesaplaştığını ileri sürenler, her eleştiriyi artık kabak tadı veren bir darbe teşebbüsü ile niteleyenler, askeri darbeler döneminde dahi görülmemiş uygulamalar gerçekleştirerek sivil bir darbenin mimarı olmakta ve ileri faşizmden örnekler sergilemektedir. Artık sözler anlamını yitirmiştir. Yine de soruyoruz: Polis kimin polisi, neyin polisidir ? Bu rejimin adı nedir? Demokrasi ve hukuk devleti bunun neresindedir? Bu “oyun” daha ne kadar sergilenebilecektir?
"Hüseyin Çelik’in kolektif akıl ile dalga geçer nitelikteki açıklamaları"
Bu tahammülsüzlüğün başbakandan başlayıp dalga dalga yayıldığı görülmektedir. Acılı insanların her türlü tepkisini hoşgörü ile karşılaması gereken başbakanın, tamamen kontrolünü yitirdiği ve horgörü ile yurttaşlara bizzat fiziki tacizde bulunabildiği, hiçbir kolluk yetkisine sahip olmayan müşavirinin yerde acımasızca vatandaş tekmeleyebildiği ve bunun gülünç gerekçelerle savunulmaya çalışılabildiği bir ortamda diğer yaşananlar bunun olağan uzantılarıdır. Bu arada anılan tekmeleme olayı ile ilgili olarak resmi olarak hükümet, fiilen hukuksuzlukları meşrulaştırmanın sözcüsü Hüseyin Çelik’in kolektif akıl ile dalga geçer nitelikteki açıklamaları dikkat çekicidir. Anlaşılan odur ki bu tür garip, tuhaf, gülünç açıklamalar yapmak adı geçen sözcünün fıtratında vardır. Siyasi iktidarın hukuken ve siyaseten ödemesi gereken hesap ve fatura gittikçe kabarmaktadır. “Milli irade” yi, yurttaşa ve seçmene “saygı”yı, sadece seçim zamanında ve sandıkta hatırlayanların gerçek yüzü de bu gibi durumlarda ortaya çıkmaktadır. Ancak unutulmasın ki o sandık yine gelecektir.
Bu baskılara ve hukuksuzluklara halkımız, barolar, avukatlar, İstanbul Barosu boyun eğmeyecektir. Evet bunlar faşizmin ve diktatörlüğün fıtratında vardır. Ancak her şart altında hukukun üstünlüğünü, hukuk devletini, hak ve özgürlükleri korumak, mücadele ve direniş de biz avukatların, gerçek hukukçuların fıtratında vardır. Tarihte de bu “fıtrat” daima kazanmıştır ve yine öyle olacaktır.
Nihayet İstanbul Barosu olarak, Soma’daki facia ile ilgili hukuki süreci çok yakından izlediğimiz ve izleyeceğimizi, unutmayacağımızı ve unutturmayacağımızı, yurttaşlarımızın yanında olacağımızı ve onlara her türlü hukuki ve insani desteği vereceğimizi, sorumluluğun sadece belli kişi ve kuruluşların üzerine yıkılarak iktidarın özelleştirme, taşeronlaştırma, köleleştirme, sendikasızlaştırma, emeği değersizleştirme politikalarının da sorgulanacağını, bundan böyle benzer acıların yaşanmaması için atılması gereken adımların takipçisi olacağımızı kamuoyuna saygı ile sunarız. "
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI