İstanbul Barosu'ndan sert açıklama
İstanbul Barosu Başkanlığı, terör örgütü PKK üyelerinin teslimi sürecinde hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkelerinin ihlal edildiğini savundu.
cumhuriyet.com.trİstanbul Barosu Başkanlığı adına yapılan yazılı açıklamada, ulusu oluşturan insanların bir arada, eşit biçimde, kardeşlik duygularıyla, huzurlu ve güvenli bir ortamda yaşamlarını sürdürmelerinin en büyük dilekleri olduğu vurgulandı.
Bunun sağlanması için ulus bütünlüğünü bozmayacak biçimde adımlar atılmasının son derece önemli olduğu ifade edilen açıklamada, ''Ancak yıllardır ülkemizde terörist faaliyetlerde bulunan örgüt üyelerinin ve yandaşlarının, otobüs üzerinden halkı selamlamaya dek varan davranışlarının onaylanması mümkün değildir. Anayasasında 'hukuk devleti' olduğu yazılan bir ülkede, hiç kimse terör örgütüne ve yandaşlarına kahraman muamelesi yapamaz, yapmamalıdır'' denildi.
Açıklamada, şu görüşlere yer verildi:
''Burada eleştirilmesi gereken en önemli nokta, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkelerinin ihlal edilmiş olmasıdır. Bu teslim olma–teslim alma şovunda yaşananlar en başta o hukuk devleti kurum ve kurallarını içine sindirmiş ve ona göre yaşam biçimini sürdüren vatandaşlarımıza saygısızlık, kanunlara aykırılık oluşturmuştur. Unutulmamalıdır ki sınırdan giriş yapan kişiler, yine bu ülkeye, bu hukuk devletine ve bu ülkenin ceza yasasında yer alan 'etkin pişmanlık' düzenlemelerine güvenerek, sınırı geçmişlerdir.
Gelen 34 kişinin sorgulanması sürecinde de açıkça hukuka aykırılıklar ve yargı bağımsızlığı ilkelerine gölge düşürecek davranışlar yaşandığı gözlemlenmektedir. Şüphelilerin sınırdan alınıp görevli Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmeleri gerekirken, Vali Yardımcısı tarafından karşılanıp 'Hoş geldiniz' denmesi, kendileri için ayrı bir mahkeme kurulması, talimatla savcı ve hakim görevlendirilmesi, hakim ve savcıların helikopterlerle 'çadır mahkemelere' taşınması ve sorguların burada yapılması, bu savcı ve hakimlerin şüphelilerin suç teşkil eden bazı beyanlarını tutanağa geçirmeyerek ya da bu beyanların kullanılmaması konusunda savunma avukatlarından 'ricacı' olmaları, normal bir hukuk devletinde yaşanabilecek olay ve olgular değildir.''
Açıklamada, salt duvara yazı yazdığı için yıllarca yargılanıp cezaevlerinde tutulan çocuklar gerçeği gözönünde dururken, pişman olduklarını beyan etmedikleri halde bu kişilerin TCK'nın 221. maddesinden yararlandırılıp serbest bırakılmalarının hukuk devleti ve adil yargılanma ilkeleriyle bağdaştırılamayacağı ifade edildi.
Bu durumun ''doğal hakim ilkesi''ne de açıkça aykırı olduğu ileri sürülen açıklamada, şöyle denildi:
''Yaşanan süreç, yargının bağımsızlığını yitirerek, Anayasa'nın 138. maddesinde yer alan hiç kimsenin mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez hükmüne karşın, yargı yürütmenin denetimindeymiş gibi bir izlenim doğmasına neden olmuştur. Daha iş yargıya intikal etmeden siyasi iktidar temsilcilerinin, gelenlerin serbest bırakılacağı yönünde sözler vermesi, adalet üzerindeki yürütmenin açık izlerini göstermektedir. Yargı kurumlarının, görevlerini tam ve bağımsız bir şekilde yerine getirmeleri bir zorunluluktur. Bu zorunluluk yalnızca herkesin kanun önünde eşit olduğunun yazıldığı Anayasa gereği değil, aynı zamanda demokrasiye ve yargıya olan güven ilkesinin de önemli bir koşuludur.''