'İstanbul ağlıyor!'

Bir İstanbul âşığı ve uzmanı olan Haldun Hürel, tarihi yarımadanın en önemli sorunlarını 3A olarak özetliyor; araba, asfalt ve apartman. Hürel'e göre İstanbul'un en önemli sorunu ise göç.

cumhuriyet.com.tr

İstanbul’u yürüyerek dolaştınız mı? Tek bir caddesinde aşağı yukarı yürümekten değil, her sokağını adım adım dolaşıp ayakkabı eskitmekten söz ediyoruz… Haldun Hürel, bu şehrin her caddesini, her sokağını karış karış dolaşmış bir İstanbul uzmanı ve âşığı. 70’li yılların efsane grubu 3 Hürel’in üyesi, yazar ve eğitimci. Çeşitli üniversitelerde İstanbul dersi verilmesini sağlayan, İstanbul’un tarihini değil, öyküsünü anlatan bir eğitimci. Onun öğrencilerinden olma şansını yakalayamadıysanız üzülmeyin, âşığı olduğu bu şehre dair araştırdığı, bildiği ne varsa, bunları kitaplarıyla ölümsüzleştiriyor.

“İstanbul’u Geziyorum Gözlerim Açık”, “İstanbul’un Alfabetik Öyküsü”, “Anlat İstanbul”, “Çocukların İstanbul’u”, “Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u”, “Mimar Sinan’ın İstanbul’u”, “Burası İstanbul” adlı kitaplara imzasını atan Hürel’in “Burası İstanbul”unun ikinci kitabı, geçtiğimiz günlerde Kapı Yayınları’ndan çıktı. Ama kitaplar gelmeye devam edecek; “İstanbul’un Alfabetik Öyküsü”nün ikincisi yolda, “Efsanevi İstanbul Tarihi Yarımadası” 290.’ıncı sayfasında, “Haldun Hürel’in Not Defterindeki İstanbul” ise hazırlık aşamasında. İstanbul kitapları dışında “Ölerek Yaşıyorum” ve “Prenses Maria” adlı iki de romanı yayımlanan Hürel’in üçüncü romanı “Kemankeş” de yoldaki kitaplardan.

Her kitabında İstanbul’u farklı bir yönden ele alan Hürel, derslerinde olduğu gibi kaleminde de oldukça rahat bir dil kullanıyor. “Benim kitaplarımdaki dil kravatlı değildir” diyor ve gençlerin tarih ile olan kopukluğunu didaktik ve dil ezberlemişliğe bağlıyor: “Tarih sadece yenenler ve yenilenlerin hikâyesi değildir. Karlofça Antlaşması’nın maddelerini kim hatırlıyor? Ama bize deselerdi ki, 1699’da Karlofça Antlaşması’nın imzalandığı Kanlıca’daki Amcazade Yalısı’nda o günün şerefine buraya klasik müzik orkestrası geldi ama Osmanlılar klasik müziği hiç sevmedi, aynı şekilde Avusturya’ya bir mehter takımı gitti, işte o zaman bunlar benim aklımda kalırdı.”

Hürel’in İstanbul serisi kitaplarından en inceleri 500 sayfa civarında. Bu kadar bilgiye ulaşmanın sırrı ise “sokağın dili”ni çözebilmek. Hürel zamanının büyük bir çoğunluğunu İstanbul sokaklarında dolaşarak, araştırarak geçiriyor, kitaplardan edindiği bilgileri de sokaktan öğrendikleriyle bir potada eriterek kitaplarını yazıyor.

Yeni kitabında tarihi yarımadayı her yönüyle ele alacağını anlatan Hürel, buradaki en önemli sorunu 3A olarak özetliyor; araba, asfalt ve apartman. “Biz ne yazık ki kentimizi arabaya kurban ettik, insan hiç düşünülmedi” diyor ve ekliyor: “İstabul ağlıyor!”

İstanbul’un en önemli sorununun ise göç olduğunu söylüyor: “Göçle gelen insan şehre uymak yerine şehri kendine uydurmaya çalışıyor, bu çok yanlış.”

Şehri saran çirkin yapılar arasında kalan tarihi eserleri büyüteçle arayıp bulmak gerektiğini söyleyen Hürel, bu eserlerin görünür hale getirilmesinin, üzerlerine birer tanıtıcı levha konulmasının ve yasal uyarılarla korumaya alınmasının önemini ısrarla tekrarlıyor. “Topyekûn bir onarım şart” diyor ama, bu onarımlar günümüzde komedi olarak nitelendirilebilecek onarımlardan değil elbette…

Kentsel dönüşüm

İstanbul’da süregelen kentsel dönüşüm projeleriyle ilgili düşüncelerini sorduğumuzda, Haldun Hürel kriteri diyebileceğimiz estetik ve uyuma geliyor söz: “Kentsel dönüşüme Fikirtepe dışında sıcak bakmıyorum. Fikirtepe zaten ucube yapılardan oluşmuş bir semt haline geldi, burada güzelleştirme yapılabilir. Ama Sulukule, Ayvansaray, Yalı Mahallesi, Tarlabaşı, buralara dokunulmaması lazım. Evlerdeki uyum, estetik ve pozitif unsurlar gözetilerek yenilenebilir.”

Mimarlardan çok şikâyetçi Hürel: “Mimarlık donmuş bir müziktir, müziğin ahengini bize hissettirmelidir. Artık İstanbul’da güzel binalar çok azaldı, olanları da yok ediyoruz. Mimarlarımızın biraz ders çalışması lazım.”