"İsrail, barış konusunda sözünü tutmadı"
Musa Moris Fahri "Son 5-6 yıldır İsrail, Filistinlilere maalesef çok kötü davrandı" diyor, "Barış konusunda sözünü tutmadı. Üstelik Hamas'ı da İsrail kurdu. 'Biz Hamas'ı kuralım, böylece onlar kendilerini dine versinler ve bize de bulaşmasınlar' felsefesi yürümediği gibi, geri tepti. İsrail toprak vermemek için bir sürü oyunlara kalkarak, kendi bindiği dalı kesti."
cumhuriyet.com.trMusa Moris Fahri 1954'den beri İngiltere'de yaşıyor. Robert Kolej'i bitirir bitirmez, soluğu Londra'da alıyor. 'Drama' tahsili yapmayı kafasına koymuş. Zaten Türkiye'de de o dönemlerde durum pek parlak değil; özellikle de Yahudi, Ermeni veya Rum iseniz... Varlık vergisi, ardından 6–7 Eylül olayları...
Türkiye kendince bir değişimden geçiyor; ne olduğu pek de belli olmayan bir değişim. 'Bizler' ve 'Onlar' mis'ali... Dolayısıyla Türkiye, Musa Farhi gibi çok değerli bir düşünürü ve yazarı da böylece kaybetmiş oluyor. Ancak O, Türkiye'den hiç bir zaman kopamıyor. Hayattaki mottosu 'insan köklerini asla inkâr edemez; başka bir yerde de kök salamaz'.
TEKSATIR: Londra'ya niye kaçtınız?
MF: Tiyatro okumak için... Aslında drama konusunda muazzam iki okul vardı: Yale ve
Cornell; ben de oralara gitmek istiyordum ama Amerika çoook uzak geldi, bir türlü cesaret edemedim.
TEKSATIR: Üstelik de 50'lerde... Amerika ile bir telefon görüşmesi bile herhalde 2 gün de yapılabiliyordu...
MF: Evet. Onun üzerine, Londra'ya, Royal Academy of Dramatic Arts'a gittim ve oradan mezun oldum. Aslında benim niyetim daima Robert Kolej'den bazı arkadaşlarımla - örneğin Engin Cezzar ile- bir tiyatro kurmak olmuştu; ancak Türkiye'de o tarihlerde, özellikle yazarlara, aktörlere ve sanatçılara uygulanan ciddi bir baskı vardı. Her şeyi geride bıraktım, kaçtım işte... O arada Londra'da ilk eşimle tanıştım, evlendim ve kendimi tam tamına bir kâbusun ( Musa Farhi bu durumunu 'full catastrophy' olarak tanımladı) içinde buluverdim...
TEKSATIR: Sizce evlilik bir kâbus mudur?
MF: Eh, biraz... İkimiz de çok genciz; eşim Türkiye'yi tanımıyor, lisanı bilmiyor; dönmek istemedi. Ve böylece mecburen İngiltere'de kaldık. Aktörlük yapmaya başladım.
O günlerde tiyatro dünyasında, İngilizceyi en ufak farklı bir aksan ile konuştuğunuzda, doğru dürüst rolleri size vermezlerdi. Şu işe bakın ki, benim de güçlü olduğum ilgi ve uzmanlık alanım da Shakespeare; şiirleri ise en ufak bir diksiyon veya aksan hatasını affetmez. Sadece İngiltere Kraliçesi gibi İngilizce konuşmanın saygın ve geçerli sayıldığı yıllardan söz ediyoruz.