İsotun 'acı' serüveni başladı
Tadı, rengi ve kokusuyla özellikle Şanlıurfa'da yapılan birçok yemeğe lezzet katan, çiğ köftenin "olmazsa olmazı" isot, kavurucu sıcakta zahmetli bir sürecin ardından tezgahlardaki yerini alıyor.
AAZengin yemek kültürüyle Türkiye'nin öne çıkan kentlerinden Şanlıurfa'da, tadı, rengi ve kokusuyla birçok yemeğe lezzet katan, çiğ köftenin "olmazsa olmazı" isot, kavurucu sıcakta uzun ve zahmetli bir sürecin ardından tezgahlardaki yerini alıyor.
GAP ile birlikte sulu tarımın yaygınlaştığı Şanlıurfa'da ilkbaharda ekilen, bakım ve sulamanın ardından ağustos ayı başında hasat edilmeye başlanan kırmızı renkteki biberler, kamyonlarla pazarlarla getiriliyor.
İsot üreticilerince pazarlardan veya tarlalardan satın alınan biberler, çalışan kadınlar tarafından yıkandıktan sonra saplarından ve çöplerinden ayıklanıyor. Elle parçalandıktan sonra makineden de geçirilip naylonların üzerinde bir süre bekletilen biberlerin, gün içerisinde güneşte tamamen kuruması sağlanıyor. Şeffaf poşetlere konularak güneşe serilen biberler, istenilen renge göre koyulaştırılıyor.
Zaman zaman 40 dereceyi aşan sıcak havaya ve biberin acısına rağmen gün boyu mesai yapan isot işçileri, kavurucu güneşle en lezzetli ürünü elde etmenin ve aile bütçelerine katkıda bulunmanın mutluluğunu yaşıyor.
Zeytinyağıyla harmanlanarak eşsiz bir tat ve parlaklık kazanan biberler, bu zahmetli ve "acı dolu" yolculuğun ardından mutfakların vazgeçilmezi olan isota dönüşüyor.
"Peygamberler şehri"nin simgelerinden olan ve ünü Türkiye'yi aşan Şanlıurfa'nın tescilli ürünü isot, yıl boyunca küçük ev işletmeleri ya da baharatçıların tezgahlarında, kalitesine göre kilogramı 30 ila 50 liraya alıcı buluyor.
Uzun yıllardır isot üreticiliği yapan İsa Işıkay, yaptığı açıklamada, yaklaşık 32 yıl önce babasının başlattığı isot üreticiliğini sürdürdüklerini söyledi.
lk başlarda evlerin çatılarında isot yaptıklarını, ancak taleplere yetişemeyince tarla kiralayarak işlerini büyüttüklerini anlatan Işıkay, bu yıl yağışlardan dolayı gecikmeli olarak üretime başladıklarını ifade etti.
İsot üretiminin sıcak havalarda yapıldığını ve yaklaşık 4 ay sürdüğünü anlatan İsa Işıkay, şöyle konuştu:
"Biberler yetişince tarlalardan veya pazarlardan alarak getiriyoruz. Kadınlar sabah namazından önce alana gelir ve ücret karşılığında biberlerin temizliğini yaparlar. Ardından temizlenen biberler güneşe serilip kurutulduktan sonra makinelerde çekilip satışa hazır hale gelir. Bu sene yağışların uzun sürmesi nedeniyle çiftçilerimiz geç ekim yaptığı için istediğimiz gibi olmadı, bu nedenle de yaş biber fiyatı geçen seneye göre biraz yüksek. Fiyatlar yüksek olunca isotun da bu yıl fiyatında artış olacak. Talep çok ama ürün az olduğu için karşılamakta zorlanıyoruz. Geçen yıl 20 ila 40 liraya satılan isotu bu yıl 30 ila 50 liraya satmayı düşünüyoruz, çünkü ürün az talep çok olunca fiyatlar artıyor. Burada ürettiğimiz isotları genelde kentteki esnafa ve il dışından talep eden vatandaşlarımıza ve tüccarlara satıyoruz. İnşallah amacımız ürünlerimizi yurt dışına pazarlamak, bunun için çalışıyoruz."
Annesiyle birlikte biber temizleyen 13 yaşındaki Tuba Acar ise yaz tatilinde sıcak olmasına rağmen severek işini yaptığını ve hem harçlığını kazandığını hem de aile bütçesine katkıda bulunduğunu söyledi.
Çiftçilerden Bekir Paç da yaklaşık 9 yıldır kiraladığı tarlada biber yetiştirdiğini belirterek, bu yıl fiyatların yüzlerini güldürdüğünü dile getirdi.
Geçen yıl biberde zarar ettiğini, ancak bu yıl biberin fiyatının ve kalitesinin sevindirici olduğunu anlatan Paç, "Çok şükür biberleri toplayıp satmaya başladık. Talep oldukça fazla ve yetişmekte zorlanıyoruz. Günlük olarak topladığımız biberleri pazara götürüp 2-2,5 liraya satıyoruz. Bu sene havalardan dolayı hasat gecikmeli de olsa verim bizi mutlu etti." diye konuştu.